Gara Eşeğin Eğeri
Türk silahlı kuvvetlerinin Gara’ya yaptığı ilk operasyon çok boyutlu dış politika tartışmalarını gündeme getirdi. Türkiye’ye karşı ABD ile ortak politika geliştireceklerini belirten AB de bu operasyonla ortaya çıkan PKK terör örgütü katliamını kınamak bir yana sessizce izlemekle yetindi.
Gara’ya düzenlenen ilk operasyonun adı Pençe Kartal 2. Pençe
Kartal 1 operasyonuyla 15 Haziran 2020 gecesi Sincar, Mahmur, Zap, Haftanin,
Avaşin, Kandil, Darabi, Karaçok Dağı’nda 81 terör hedefi vurularak imha
edilmişti.
Dokuz ay sonra ikincisi yapılan Pençe Kartal 2 operasyonunda
ise Diyarbakır’dan kalkan 51 uçakla, 48-50 hedef vurularak imha edildi. Özel
kuvvetlerin uçar birlik operasyonu ile de yıllardır PKK teröristlerinin elinde
bulunan rehinelere ulaşılarak naaşları ülkemize getirildi. Bu operasyonla terör
örgütü ve destekçileri için artık kaçacak delik kalmadığı gösterildi. Pençe
Kartal 3’ün Kandile mi, yoksa Sincar’a mı ve ne zaman yapılacağı konuşuluyor
artık. Hava ağırlıklı yapılan bu operasyondan sonra Pençe Kaplan’la (kara
unsurları) devamı getirilerek Gara’nın da kontrol altına alınacağı en azından
yerel unsurlara devredileceği gündemde.
ABD basınının kıyıda köşede kalmış satır aralarında,
operasyonun güya CİA tarafından uzaydan adım adım takip edildiği, detay
hakkında her türlü bilgiye sahip olunduğu yazıyor. Malum ABD’yi artık
demokratlar (eşekler) yönetiyor. Bu eşeklerin dünyanın dört bir yanında PKK
gibi sıpaları da eksik olmuyor. Eğer ABD, operasyonun detayını, mayın eşeği
olarak kullandığı PKK’lı teröristler kadar biliyorsa, o zaman Dışişleri
Bakanlığı’ndan yapılan, sonra da geri adım atılan “Eğer PKK’lılar öldürdü ise”
cümlesi, büyük şeytanın PKK eşeğini kullanmaktan vazgeçmeyeceği, eğerini ise feda
edebileceğini gösteriyor. Gara eşeği bu operasyonla artık eğersiz kaldı.
Türkiye ile irtibatı nerde ise sıfırlanan bu cani sürüsünün Suriye ile de
irtibatı kesildiğinde önce bugüne kadar kullanan sahipleri tarafından
terkedilmesi kaçınılmazdır.
İslam coğrafyasının tescilli katili İsrail ve ABD ile sadece
PKK terör örgütü konusunda mı ihtilafa düştük. Geriye doğru sayarsak, ABD’yi ve
dostlarını Karabağ’da hüsrana uğrattık, Libya’da Blackwater’in, Hafter’e
desteğini ve darbe girişimlerini de hüsrana uğrattık, yetmedi Akdeniz’in hidro
karbon yataklarının paylaşımında püskürttük. Suriye’de yapılan 3 operasyonda
prestijini kazıdık. 15 Temmuz hain darbe girişiminde yerle yeksan ettik.
Halkbank, S-400, F-35 ise mağlubiyetlerinden sonra almaya çalıştıkları hıncın neticesi.
PKK teröristlerinin Gara hezimetinden başarı devşirmek
isteyen, İsrail ve ABD’nin içimizdeki uzantıları Soros ve Rothschild
beslemeleri yine harekete geçtiler. Ne yaptıklarını sorarsanız, Kemal
Kılıçdaroğlu’nun 5 sorusu ile Selahattin Demirtaş’ın açıklamasına bakın. İkisi
de hesap sormak istiyorlar. Güya operasyon yanlışmış, operasyonu yapanlar bedel
ödemeliymiş. Biz bin yıldır bu
topraklarda bedel ödüyoruz. Şehit kanıyla sulanmamış tek bir karış toprağımız
yok. Her zamanki alçaklıkları ile yolda, düğün konvoyunda, üniversite sınavına giderken
insan kaçırmak, haramiliklten sonra da katletmek bu sözde siyasetçiler için
normal bir olay. Bu evlatlarımızı kurtarmak isteyenler ise suçlu. Evlatlarımızı
kurtarmak için ABD ile, bebek katili Apo ile pazarlık yapacak veya
teröristlerle takas yapacakmışız.
PKK’nın siyasi uzantısı HDP’yi ve Demirtaş’ı anladık da,
Kılıçdaroğlu’nun niye böyle davrandığını merak ediyorsunuzdur. Murat
Karayalçın, Hikmet Çetin dönemlerini, CHP’nin PKK’nın sıpalarına nasıl taşıyıcı
annelik yaptığını hatırlayın. Taşıyıcı anneliği kabul etmeyen Deniz Baykal ile 9 Eylül hareketinin nasıl tasfiye edildiğini,
PKK’lılar ve siyasi uzantılarıyla kucak kucağa kardeşçe el ele milli değerleri
sallayan 10 Aralık hareketinin partiyi nasıl ele geçirdiğini hatırlayalım. Taşıyıcı anneler
şimdi, aynı metodla Türkiye’yi ele geçirme vazifesi verildi. Trump’ı bile
yasaklayan Teknoloji şirketleri emirlerinde ne de olsa.
Türkiye’nin gücü bütün davalarında haklı olmasından
kaynaklanmaktadır. Haksız kuvvetin zalim, kuvvetsiz hakkın ise aciz olduğunu
unutmadan, hakkımızı söke söke almanın yolu, sahadaki başarıyı topluma iyi anlatmaktan
geçiyor. Geçtiğimiz günlerde yapılan NATO ve Berlin Güvenlik konferansının ana
maddelerinden biri de dijital mecralardı. AB Komisyon başkanı Von der Leyen,
dijital mecraların günümüz demokrasisini etkilediğini belirterek, Teknoloji
şirketlerinin kontrolsüz gücünü sınırlamanın gereğine vurgu yapıyor. Leyen, “Demokrasilerimize
büyük etkisi olan kararları bilgisayar programlarına veya Silikon Vadisi'ndeki toplantı
odalarına bırakamayız” diyerek, Soros ve Rothscild’ın teknolojik üstünlüğünün
ulusal devletlere karşı silah olarak kullanılmasına savaş açılması gerektiğini
söylüyor.
NATO
ve Berlin Güvenlik Konferansı, ABD ile AB arasındaki çatlağın derinliğini gösterdi.
Çıkar için konu Türkiye düşmanlığı da olsa, birbirleriyle sonuna kadar tepişecekleri
kesin.
Günümüzde
asıl savaşın sosyal medya üzerinde olduğunu hatırlayarak sahadaki başarımıza gölge
düşürülmesine izin vermeyelim. Tıpkı ABD Dışişleri bakanlığının yuttuğu gibi
Gara eşeğin eğerini bu sosyal medya maymunlarına yutturalım.
Asil
attan zarar gelmez, kişnemesi asalettendir,
Teper
ise katır teper çünkü aslı eşektendir.
Atlar
tepişir eşekler ölür, yeni dönemde ABD eşeklerinin nasıl öldüklerini hep beraber
seyredeceğiz. vesselam.