Dolar (USD)
35.20
Euro (EUR)
36.69
Gram Altın
2955.14
BIST 100
9626.56
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
28 Temmuz 2021

Gannuşi ve sivillik

Tunus’ta en üst düzeyde Cumhurbaşkanı yönetime asker ile birlikte el koyduğunu açıkladı; beraberinde Meclis’in faaliyetlerini askıya alarak başbakanı da görevden aldı. Yakın dönem tarihi süreç dikkate alındığında “Ortadoğu müslüman toplumları”nın rutini gibi duruyor. Aslına bakılırsa tabii ki ciddiye alınması gereken bir problem teşkil ediyor.

Tunus Cumhurbaşkanı’nın bu teşebbüsü karşısında, Meclis Başkanı Gannuşi’nin bunun bir darbe olduğu ve kabul edilemeyeceğine yönelik açıklamasını önemsedim. Belki bunun üzerinden müslüman toplumlardaki yönetim zafiyetlerine ve neredeyse bir kader haline gelen otokratik yönetimlere dair bazı önemli noktaların altını çizebiliriz.

Raşid El-Gannuşi, Türkçe’ye de kitapları çevrilen önemli bir aydındır öncelikle. Dolayısıyla böyle bir darbe teşebbüsünün karşısında durması, bir aydının yanlış karşısında tavır almasının önemli bir örneğidir ve bu açıdan ciddiye alınmalıdır. Nahda hareketinin de lideri olan Gannuşi, esasen daha önce de sivilliği, halkı ve Tunus’u öncelediğini siyaset arenasında görev alma konusunda hırstan uzak tavırlarıyla ortaya koymuştu.

Gannuşi’nin kitaplarındaki temel problemlere baktığımızda iki anahtar kavramın öne çıktığını görmekteyiz. Bunlar; özgürlük ve sivillik. O, özgürlük ve sivilliği İslam’ın temel referanslarıyla açımlamaya çalışan ve bugünün siyaseti içerisine yerleştirme konusunda gayret eden birisi. Üstelik de bu işi sadece teorik değil pratikte de gerçekleştirmeye çalışması sebebiyle tek boyutlu değil.

Müslüman toplumlarda maalesef islami referanslara dayandırarak otokratik yönetimleri meşrulaştırma tavrı oldukça yüksek. Onlar demokratik yönetimleri olabildiğince eleştiriyorlar. Elbette demokrasi eleştirilemez değildir. Fakat bu tavırlar ya/ya da mantığından hareket ederek otokratik yönetimlerin meşrulaştırılmasından öte bir işe yaramıyor. Gannuşi bir konuşmasını şu sözlerle bitirmişti: “Demokrasi haram da istibdat helal mi?”

Bugün maalesef müslüman toplumların siyaset konusunda ortaya koyabildikleri örnekler yok. Özgürlük, hukukilik, sivillik ve dolayısıyla insan haklarından bahsetmek çok mümkün olmuyor. Neo-selefi hareketlerden başlayarak Ortadoğu’da müslüman toplumların özgürlükçü ve sivil anlayış temelinde yükselen siyasetlerden uzaklığı bu durumun en önemli göstergesi. Nitekim Tunus örneğinde bizzat devletin en tepesindeki Cumhurbaşkanı’nın darbeye kalkışması, sivillik zemininin temellerinin ne kadar zayıf olduğunu göstermektedir.

Geçmişten bugüne her fırsatta sivilliğin önemine değinmekte ve müslüman toplumlarda sivilliğin gelişmemişliği sebebiyle meydana gelen birçok handikaplara göndermelerde bulunmaktayız. Tunus örneğinde kitaplarında yazdığı gibi sivilliğe Gannuşi’nin sahip çıkması, insanların iradesini öne çıkarması önemsenmesi gereken ciddi bir tavırdır. Şunu belirtmeliyiz ki, müslüman toplumlar özgürlükçü, sivil, adil ve insan haklarına saygılı örnekliklerden yoksun olduğu sürece, İslam üzerinden bir şey söyleme şansları da maalesef olmayacak.

Tunus da dahil birçok müslüman ülkenin açık bir sömürge sürecinden geçtiğini ve postkolonyal sömürü sürecinin devam ettiğini elbette bilmekteyim. Bu, ülkelerde sağlıklı bir siyaset için daha çok çalışılması gerektiği de söylenmelidir. Ben Arap Baharı denilen sürecin hemen öncesinde Zeynel Abidin B. Ali’nin yönettiği Tunus’a bir antropoloji kongresi için gitmiştim. Tanıştığım gerçekten entelektüel hocalar vardı.

Ancak dikkatimi çeken şeylerden birisi Zeynel Abidin B. Ali’nin şaşalı yaşamına karşın halkın büyük oranda fakirlik yaşaması idi. İkincisi ise, bütün ders kitaplarının Fransızca olması idi. Bu, bir toplumun zihniyetini bütünüyle sömürgeleştirmek anlamını taşımaktaydı.

Gannuşi söylemlerinde ortaya çıkan sivillik geliştirildiği oranda, gelecekte müslüman toplumlarda daha sağlıklı siyasetler bekleyebiliriz.