Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
20 Ocak 2021

Game Over

Aylardır ABD’de gelişen olayları Hollywood filmi gibi izliyoruz.

3 Kasım 2020’de 50 eyalet ve Washington DC’de yapılan seçimlerdeki yenilgiyi hazmedemeyen Donald Trump’ın 6 Ocak’ta Beyaz Saray önünde destekçilerine yaptığı konuşmada, “Asla vazgeçmeyeceğiz, yenilgiyi asla kabul etmeyeceğiz...” diyerek seçmenlerini sokağa dökmesinin ardından ABD Kongre Binası büyük bir “kontrollü kalkışma”ya sahne oldu.

ABD’nin bağımsızlığını kazanmasından 36 yıl sonra, 1812-1814 yılları arasında İngilizlerle yapılan savaş sırasında İngilizlerin işgaline uğrayan ABD Kongre Binası, savaş hâli dışında ilk kez böyle bir işgalle karşı karşıya kaldı. Vandallar tarafından 4 saat boyunca işgal edilen Senato ve Temsilciler Meclisi salonlarında 5 kişi hayatını kaybetti.

6 Ocak’tan beri dünyanın gözü “demokrasinin beşiği”, Washington DC’nin kalbi ABD Kongre Binası’nda. Ülkelerde darbe yaptırarak demokrasiyi askıya aldıran ve “bizim çocuklar başardı” diyen ABD, bu kontrollü kanlı baskından sonra 15 gün Olağanüstü Hâl ilan ederek demokrasisini kendi elleriyle askerlere teslim etti. Dünyaya jandarmalık yapan “Süper Güç” ABD meğerse “kağıttan kaplan”mış.

*

Amerikan Rüyâsı” için sömürüde sınır tanımayan ve dünyayı yangın yerine çeviren ABD kâbus dolu günler yaşıyor. Minneapolis’te polisin yere yatırdığı siyahi George Floyd’un “nefes alamıyorum...” çırpınışlarıyla öldürülmesinden sonra bir türlü durulmayan ve sarsılan ABD şu anda yeni bir “11 Eylül” travması yaşıyor.

Pentegon ve Federal Soruşturma Bürosu (FBI), saatli bir bomba gibi kurulan “Tanrının zırhını kuşanan” aşırı sağcıların Wasington DC başka olmak üzere 50 eyalette bir delilik yapmaması için dua ediyor. ABD, 538 delegeden oluşan Seçiciler Kurulu’nun resmen onayladığı ülkenin 46. Başkanı Joe Biden’i kazasız belasız koltuğuna oturtmak için ecel terleri döküyor.

Sivil itaatsizlik”le gelişen kontrollü olaylar “Süper Güç ABD”nin karizmasını çizmekle kaymayıp, dünyaya karşı uyguladıkları Renkli Devrimler ve Arap Baharı bir bumerang gibi dönüp ABD’yi en mahrem yerinden vurdu. Dünyayı hizaya sokma hoyratlığını sürdüren ABD ektiğini biçiyor. “Nefes alamayan dünya” artık yeni bir eksene doğru evriliyor.

*

Daha kısa bir süreye kadar Macaristan doğumlu-Yahudi asıllı Amerikalı milyarder spekülatör George Soros eliyle hedefe konan ülkeler renkli devrimlerle (Karanfil, Sarı, Kadife, Buldozer, Gül, Turuncu, Mor, Lale, Sedir, Mavi, Kot, Safran, Üzüm, Yeşil, Yasemin, Lotus) ekonomik, kültürel, sosyal ve politik manipülasyonlarla karıştırıyor, daha sonra da hizaya getiriliyordu.

Artık Sorosvârî eylemlerin devri kapandı; devir “dijital diktatörlük” devri. Dijital çağın en önemli aktörleri Google, Twitter, Facebook, Instagram, YouTube ve TikTok gibi gibi sosyal platformlar bütün mahrem paylaşımları kullanarak insanlığı ifsad etmenin alt yapısını oluşturuyor.

İnsanlığın hafızasını elinde tutan “dijital diktatörler” istediklerine yol veriyor, istediklerinin idam fermanını imzalıyor. Güç kimdeyse, patron o.

*

Sosyal medya fenomeni Donald Trump başkanlığa ilk geldiği 20 Ocak 2017 tarihinden beri dünyayı attığı tweetlerle hop oturtup, hop kaldırıyordu. Bu davranışıyla dünya politikasına âdeta “Twitter Diplomasisi” kavramını yerleştirdi.

Kendisi de bir göçmen çocuğu olan ve göçmen karşıtlığından tutun da Müslüman ülke vatandaşlarının Amerika’ya seyahatini engellemeye, dünyaya kâbus gibi yayılan ve en çok zayiatı ülkesinde veren Kovid-19’u tiye almaktan tutun da iklim değişikliği anlaşmalarına giden para iptaline, Ticaret Savaşları’ndan tutun da “Yüzyılın Kirli Planı” Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilanına kadar bir çok meseleyi bu diplomasi ile dünya gündemine taşıdı. Tâ ki, “6 Ocak Kalkışması”na kadar.

Ana akım medya ile yıldızı bir türlü barışmayan Trump, göreve geldiği günden beri Twitter’ı neredeyse birincil iletişim kanalı olarak kullandı. 28 Mayıs 2020’de imzaladığı sosyal ağlarla ilgili kararname sonrası, “Twitter saygın bir şirket olmasa ve hukuki hakkım olsa Twitter’ı da kapatırdım” ifadesiyle derinden bir soğuk savaş başladı.

Trump’ın “Twitter diplomasisi”ne en çok ihtiyacı olduğu “kontrollü kalkışma” sonrası “şiddeti kışkırttığı” gerekçesiyle hesapları askıya alınarak önüne sanal bir duvar örüldü. “Dijital platform”lar bütün kapılarını Başkan Trump’a kapattı. Game Over, yani oyun bitti.

(Türkiye’yi Taksim Gezi Parkı Olayları’nda, 15 Temmuz Kalkışması’nda “ifade özgürlüğünün kısıtlanması” kapsamında “dijital demokrasi”yi ihlal etmekle suçlayıp baskı uygulayan ABD, bırakın demokrasiyi cadı avına çıktı.)

*

Beyaz Saray’da çalışan stajyer Monica Lewinsky’i Başkan Bill Clinton’ın koynuna sokup başkanlıktan el çektirenler bu defa da “isyana teşvik” suçlamasıyla Donald Trump’ın işini bitirip tarihin çöplüğüne attılar. Hem de öyle bir attılar ki, dünyanın bütün “üst aklı” bir araya gelse artık kibir ve küstahlıkta sınır tanımayan Trump’ı kurtaramaz.

Tam bir dijital kumpas. Hem dünya, hem de ABD yeni bir başkanla, dijital terör, kumpas, zorbalık, faşizmin zirve yaptığı yeni bir döneme giriyor. Yeni dönemin kodlarından birisi artık “dijital egemenlik”. Dijital egemenliğiniz kadar güçlüsünüz. Aksi durumda “fil” de olsanız “eşek”lerin çiftesiyle can verirsiniz!..

Birinci azilden yırtan Trump için “Demoklas’in kılıcı” ikinci defa sallanmaya başladı. ABD’nin “Üst Aklı” Temsilciler Meclisi Genel Kurulu’nda Trump’ı “darbe, yerli terör, isyana teşvik” ile suçlayarak azli için boynuna yaftayı astı. Azil için nihai kararı verecek olan Senato, hazır kıta bekliyor. Yeni bir isyan veya çılgınlık durumunda Trump’ın ipi çekilip, işi bitirilecek.

*

Bugün yeni bir kaos olmazsa ABD’de bir gelenek 4’üncü kez bozulacak. Daha önceki ABD başkanlık devir teslim ve yemin törenlerine 3 başkan katılmamıştı. 1801 yılında John Adams, 1829 yılında John Quincy Adams ve 1869’da Andrew Johnson, başkanlık yemin törenine katılmayan başkanlardandı. Trump verdiği kararı uygularsa, bu geleneği bozan 4’üncü başkan olacak.

Yemin töreninde 25 bin tam teçhizatlı Ulusal Muhafız görev yapacak. Bu törenin diğer törenlerin aksine hem ağır silahlı hem de Afganistan ve Irak’taki askerlerden bile fazla olmasının nedeni açık; yüksek riskli tehdit. Bakalım bu olağanüstü güvenlik tedbirleri altında yapılacak tören kanlı mı, yoksa kansız mı savuşturulacak? Hep birlikte izleyeceğiz.

Cumhuriyetçi Doland Trump’a “Game Over” diyen ABD, bu yemin töreninin ardından her açıklaması bir diğerinden daha fazla nefret söylemi içeren yeni başkan Demokrat Joe Biden ile “46. level”e stresli bir şekilde devam etmeyi deneyecek.

Vahşi kapitalizmin yeni aktörü Joe Biden, “Derin Amerika”yı yöneten kliklerin taleplerine cevap verdiği müddetçe problem çıkmayacak. Fakat aksi durumda; demans ve sağlık sorunlarından dolayı Biden’in yerine ülkenin ilk siyahi kadın başkan yardımcısı Kamala Harris devreye sokulacak.

***

YEMİN TÖRENİNDEN SONRA ABD’DE NELER DEĞİŞECEK?..

Peki bütün korkularını örtmek için Lady Gaga ve Jennifer Lopez’i sahneye sürerek yapılacak yemin töreninden sonra ne değişecek?..

Kızılderilileri soykırıma tabi tutan “haydut beyaz adamlar” nereye özgürlük, adalet getireceğiz diye adım atsalar sömürü, gözyaşı ve ölüm hiç eksik olmadı. Ölüm tarlasına dönen Vietnam’da manzara neyse daha sonraki yıllarda Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de de benzerleri yaşandı.

Dün Kızılderililere, Zencilere, Müslümanlara hayat hakkı tanınmayan ırkçı Amerika’da bu anlamda hiçbir şey değişmeyecek. ABD’nin soykırımcı, ırkçı baskıları karşısında bedel ödeyerek özgürlük mücadelesi veren Kunta Kinte’lere, Malcolm X’lere, Muhammed Ali’lere, George Floyd’lara yeni isimler eklenecek.

Semboller üzerinden insanlığın evrensel değerlerine her fırsatta saldıran “Beyaz Adam” ektiğini biçecek. “Amerikan Rüyâsı” için sömürüde sınır tanımayan ve dünyayı yangın yerine çeviren ABD kâbus dolu günler yaşayacak. Zulüm, ırkçılık, adaletsizlik, terör bumerang gibi dönüp; sömürü üzerine kurulan “Yeni Dünya Düzeni”ni çökertecek.

Yaşananlar çöküşün eşiğine gelen ABD’nin ikinci “Büyük Buhran”ın ayak sesleri...

Men dakka dukka.

***

TÜRKİYE’Yİ TEHDİT ETMEKTEN VAZGEÇİN

Trump döneminde Türkiye’ye diz çökertmek için Papaz Brunson davası, Rusya’dan S-400 alımı, YPG/PKK’ya yönelik operasyonlar nedeniyle yaptırımlar devreye sokulmuş, FETÖ elebaşı ve işbirlikçilerinin iade edilmemesi, “İran yaptırımlarının ihlali” gerekçesiyle Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın ABD’de alıkonmasıyla ilişkiler kördüğüme dönüşmüştü. CAATSA yaptırımları (Amerika’nın Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşı Koyma Yasası), S-400, F-35, Ermeni Soykırımı, Doğu Akdeniz, Suriye, Libya, Halkbank ve siyasete müdahale gibi meseleler Biden döneminde de ısıtılıp ısıtılıp Türkiye’nin önüne konulacak.