Game Over
Aylardır
ABD’de gelişen olayları Hollywood filmi gibi izliyoruz.
3 Kasım
2020’de 50 eyalet ve Washington DC’de yapılan seçimlerdeki yenilgiyi
hazmedemeyen Donald Trump’ın 6 Ocak’ta Beyaz Saray önünde destekçilerine
yaptığı konuşmada, “Asla
vazgeçmeyeceğiz, yenilgiyi asla kabul etmeyeceğiz...” diyerek seçmenlerini sokağa
dökmesinin ardından ABD Kongre Binası büyük bir “kontrollü kalkışma”ya sahne oldu.
ABD’nin bağımsızlığını
kazanmasından 36 yıl sonra, 1812-1814 yılları arasında İngilizlerle yapılan
savaş sırasında İngilizlerin işgaline uğrayan ABD Kongre Binası, savaş hâli
dışında ilk kez böyle bir işgalle karşı karşıya kaldı. Vandallar tarafından 4
saat boyunca işgal edilen Senato ve Temsilciler Meclisi salonlarında 5 kişi
hayatını kaybetti.
6 Ocak’tan beri
dünyanın gözü “demokrasinin beşiği”,
Washington DC’nin kalbi ABD Kongre Binası’nda. Ülkelerde darbe yaptırarak
demokrasiyi askıya aldıran ve “bizim
çocuklar başardı” diyen ABD, bu kontrollü kanlı baskından sonra 15 gün Olağanüstü
Hâl ilan ederek demokrasisini kendi elleriyle askerlere teslim etti. Dünyaya
jandarmalık yapan “Süper Güç” ABD
meğerse “kağıttan kaplan”mış.
*
“Amerikan Rüyâsı” için sömürüde sınır
tanımayan ve dünyayı yangın yerine çeviren ABD kâbus dolu günler yaşıyor. Minneapolis’te
polisin yere yatırdığı siyahi George Floyd’un “nefes alamıyorum...” çırpınışlarıyla öldürülmesinden sonra bir
türlü durulmayan ve sarsılan ABD şu anda yeni bir “11 Eylül” travması yaşıyor.
Pentegon ve Federal
Soruşturma Bürosu (FBI), saatli bir bomba gibi kurulan “Tanrının zırhını kuşanan” aşırı sağcıların Wasington DC başka olmak
üzere 50 eyalette bir delilik yapmaması için dua ediyor. ABD, 538 delegeden
oluşan Seçiciler Kurulu’nun resmen onayladığı ülkenin 46. Başkanı Joe Biden’i
kazasız belasız koltuğuna oturtmak için ecel terleri döküyor.
“Sivil itaatsizlik”le gelişen kontrollü olaylar
“Süper Güç ABD”nin karizmasını
çizmekle kaymayıp, dünyaya karşı uyguladıkları Renkli Devrimler ve Arap Baharı
bir bumerang gibi dönüp ABD’yi en mahrem yerinden vurdu. Dünyayı hizaya sokma
hoyratlığını sürdüren ABD ektiğini biçiyor. “Nefes alamayan dünya” artık yeni bir eksene doğru evriliyor.
*
Daha kısa
bir süreye kadar Macaristan doğumlu-Yahudi asıllı Amerikalı milyarder spekülatör
George Soros eliyle hedefe konan ülkeler renkli devrimlerle (Karanfil, Sarı,
Kadife, Buldozer, Gül, Turuncu, Mor, Lale, Sedir, Mavi, Kot, Safran, Üzüm,
Yeşil, Yasemin, Lotus) ekonomik, kültürel, sosyal ve politik manipülasyonlarla
karıştırıyor, daha sonra da hizaya getiriliyordu.
Artık Sorosvârî
eylemlerin devri kapandı; devir “dijital
diktatörlük” devri. Dijital çağın en önemli aktörleri Google, Twitter, Facebook,
Instagram, YouTube ve TikTok gibi gibi sosyal platformlar bütün mahrem
paylaşımları kullanarak insanlığı ifsad etmenin alt yapısını oluşturuyor.
İnsanlığın
hafızasını elinde tutan “dijital
diktatörler” istediklerine yol veriyor, istediklerinin idam fermanını
imzalıyor. Güç kimdeyse, patron o.
*
Sosyal medya
fenomeni Donald Trump başkanlığa ilk geldiği 20 Ocak 2017 tarihinden beri
dünyayı attığı tweetlerle hop oturtup, hop kaldırıyordu. Bu davranışıyla dünya
politikasına âdeta “Twitter Diplomasisi”
kavramını yerleştirdi.
Kendisi de
bir göçmen çocuğu olan ve göçmen karşıtlığından tutun da Müslüman ülke
vatandaşlarının Amerika’ya seyahatini engellemeye, dünyaya kâbus gibi yayılan
ve en çok zayiatı ülkesinde veren Kovid-19’u tiye almaktan tutun da iklim
değişikliği anlaşmalarına giden para iptaline, Ticaret Savaşları’ndan tutun da “Yüzyılın Kirli Planı” Kudüs’ü İsrail’in
başkenti ilanına kadar bir çok meseleyi bu diplomasi ile dünya gündemine
taşıdı. Tâ ki, “6 Ocak Kalkışması”na
kadar.
Ana akım
medya ile yıldızı bir türlü barışmayan Trump, göreve geldiği günden beri
Twitter’ı neredeyse birincil iletişim kanalı olarak kullandı. 28 Mayıs 2020’de
imzaladığı sosyal ağlarla ilgili kararname sonrası, “Twitter saygın bir şirket olmasa ve hukuki hakkım olsa Twitter’ı da
kapatırdım” ifadesiyle derinden bir soğuk savaş başladı.
Trump’ın “Twitter diplomasisi”ne en çok ihtiyacı
olduğu “kontrollü kalkışma” sonrası
“şiddeti kışkırttığı” gerekçesiyle
hesapları askıya alınarak önüne sanal bir duvar örüldü. “Dijital platform”lar bütün kapılarını Başkan Trump’a kapattı. Game Over, yani oyun bitti.
(Türkiye’yi
Taksim Gezi Parkı Olayları’nda, 15 Temmuz Kalkışması’nda “ifade özgürlüğünün kısıtlanması” kapsamında “dijital demokrasi”yi ihlal etmekle suçlayıp baskı uygulayan ABD,
bırakın demokrasiyi cadı avına çıktı.)
*
Beyaz Saray’da
çalışan stajyer Monica Lewinsky’i Başkan Bill Clinton’ın koynuna sokup
başkanlıktan el çektirenler bu defa da “isyana
teşvik” suçlamasıyla Donald Trump’ın işini bitirip tarihin çöplüğüne
attılar. Hem de öyle bir attılar ki, dünyanın bütün “üst aklı” bir araya gelse artık kibir ve küstahlıkta sınır
tanımayan Trump’ı kurtaramaz.
Tam bir
dijital kumpas. Hem dünya, hem de ABD yeni bir başkanla, dijital terör, kumpas,
zorbalık, faşizmin zirve yaptığı yeni bir döneme giriyor. Yeni dönemin
kodlarından birisi artık “dijital egemenlik”.
Dijital egemenliğiniz kadar güçlüsünüz. Aksi durumda “fil” de olsanız “eşek”lerin
çiftesiyle can verirsiniz!..
Birinci
azilden yırtan Trump için “Demoklas’in
kılıcı” ikinci defa sallanmaya başladı. ABD’nin “Üst Aklı” Temsilciler Meclisi Genel Kurulu’nda Trump’ı “darbe, yerli terör, isyana teşvik” ile suçlayarak azli için
boynuna yaftayı astı. Azil için nihai kararı verecek olan Senato, hazır kıta
bekliyor. Yeni bir isyan veya çılgınlık durumunda Trump’ın ipi çekilip, işi
bitirilecek.
*
Bugün yeni bir
kaos olmazsa ABD’de bir gelenek 4’üncü kez bozulacak. Daha önceki ABD başkanlık
devir teslim ve yemin törenlerine 3 başkan katılmamıştı. 1801 yılında John
Adams, 1829 yılında John Quincy Adams ve 1869’da Andrew Johnson, başkanlık
yemin törenine katılmayan başkanlardandı. Trump verdiği kararı uygularsa, bu geleneği
bozan 4’üncü başkan olacak.
Yemin
töreninde 25 bin tam teçhizatlı Ulusal
Muhafız görev yapacak. Bu törenin diğer törenlerin aksine hem ağır silahlı
hem de Afganistan ve Irak’taki askerlerden bile fazla olmasının nedeni açık; yüksek riskli tehdit. Bakalım bu
olağanüstü güvenlik tedbirleri altında yapılacak tören kanlı mı, yoksa kansız
mı savuşturulacak? Hep birlikte izleyeceğiz.
Cumhuriyetçi
Doland Trump’a “Game Over” diyen
ABD, bu yemin töreninin ardından her açıklaması bir diğerinden daha fazla
nefret söylemi içeren yeni başkan Demokrat Joe Biden ile “46. level”e stresli bir şekilde devam etmeyi deneyecek.
Vahşi
kapitalizmin yeni aktörü Joe Biden, “Derin
Amerika”yı yöneten kliklerin taleplerine cevap verdiği müddetçe problem
çıkmayacak. Fakat aksi durumda; demans ve sağlık sorunlarından dolayı Biden’in
yerine ülkenin ilk siyahi kadın başkan yardımcısı Kamala Harris devreye sokulacak.
***
YEMİN TÖRENİNDEN SONRA ABD’DE NELER
DEĞİŞECEK?..
Peki bütün
korkularını örtmek için Lady Gaga ve Jennifer Lopez’i sahneye sürerek yapılacak
yemin töreninden sonra ne değişecek?..
Kızılderilileri
soykırıma tabi tutan “haydut beyaz
adamlar” nereye özgürlük, adalet getireceğiz diye adım atsalar sömürü,
gözyaşı ve ölüm hiç eksik olmadı. Ölüm tarlasına dönen Vietnam’da manzara neyse
daha sonraki yıllarda Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de de benzerleri yaşandı.
Dün
Kızılderililere, Zencilere, Müslümanlara hayat hakkı tanınmayan ırkçı
Amerika’da bu anlamda hiçbir şey değişmeyecek. ABD’nin soykırımcı, ırkçı
baskıları karşısında bedel ödeyerek özgürlük mücadelesi veren Kunta Kinte’lere,
Malcolm X’lere, Muhammed Ali’lere, George Floyd’lara yeni isimler eklenecek.
Semboller
üzerinden insanlığın evrensel değerlerine her fırsatta saldıran “Beyaz Adam” ektiğini biçecek. “Amerikan Rüyâsı” için sömürüde sınır
tanımayan ve dünyayı yangın yerine çeviren ABD kâbus dolu günler yaşayacak. Zulüm,
ırkçılık, adaletsizlik, terör bumerang gibi dönüp; sömürü üzerine kurulan “Yeni Dünya Düzeni”ni çökertecek.
Yaşananlar
çöküşün eşiğine gelen ABD’nin ikinci “Büyük
Buhran”ın ayak sesleri...
Men dakka
dukka.
***
TÜRKİYE’Yİ TEHDİT ETMEKTEN
VAZGEÇİN
Trump döneminde Türkiye’ye diz çökertmek için Papaz Brunson davası, Rusya’dan S-400 alımı, YPG/PKK’ya yönelik operasyonlar nedeniyle yaptırımlar devreye sokulmuş, FETÖ elebaşı ve işbirlikçilerinin iade edilmemesi, “İran yaptırımlarının ihlali” gerekçesiyle Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın ABD’de alıkonmasıyla ilişkiler kördüğüme dönüşmüştü. CAATSA yaptırımları (Amerika’nın Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşı Koyma Yasası), S-400, F-35, Ermeni Soykırımı, Doğu Akdeniz, Suriye, Libya, Halkbank ve siyasete müdahale gibi meseleler Biden döneminde de ısıtılıp ısıtılıp Türkiye’nin önüne konulacak.