Dolar (USD)
35.22
Euro (EUR)
36.73
Gram Altın
2967.39
BIST 100
9729.19
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
19 Haziran 2021

G7'nin D8 korkusu

Geçtiğimizi hafta başrolünü ABD Başkanı Biden’in oynadığı dünya siyasetinin başını döndürecek gelişmelere sahne oldu. G7 ve NATO zirvesi ardından Biden-Putin buluşmasına dikkatlerimizi odakladık.

Bu hengame arasında Türkiye’de cılız da olsa D8 hatırlandı. Erbakan’ın başrolünde yer aldığı D8 Saadet partisinin Ankara’da bir otelde, Yeniden Refah Partisi ve Erbakan Vakfı’nın ise İstanbul Çırağan Sarayı’nda düzenledikleri toplantılarla yeniden gündeme taşınmak istendi.

D8 toplantıları bizleri 1990’lı yıllara götürdü. Serbest piyasa ekonomisinin oluşturduğu rekabet çerçevesinde Asya kaplanlarının, Anadolu aslanlarının dünya devleriyle yarışa çıktıkları bir atmosferde Türkiye’de başbakan olan Erbakan, Güney Asya’da Pakistan, Bangladeş, Endonezya, Malezya, Ortadoğu’da Türkiye ve İran, Afrika’da ise Mısır ve Nijerya’nın ekonomik ve ticari işbirliğini önceleyen bir yapı kurduğunu ilan etti.

D8’in kurulmasıyla imza atan ülkelerde birbiri ardına kirli operasyonlar gerçekleştirildi. D8’in ilan edilmesinden üç gün sonra Erbakan, hükümeti baskılardan kurtarma için koltuğu ortağı Tansu Çiller’e devretmek istemesine rağmen 28 Şubat’ın kadife eldiven giymiş demir tokadından kurtulamadı. Hükümet demokratik teammüllere aykırı olarak ellerinden alındı. Süreç Refah Partisi’nin kapatılması ve Milli Görüş Hareketi’nin parçalanmasına kadar götürüldü.

Pakistan’da 1996’da Meclis’in feshiyle başlayan kargaşalar 1999’da kansız darbeye kadar gitti. İran’da 1997’de Hatemi seçimle iş başına getirilerek batı yanlısı politikalar uygulamaya başladı. 90’lı yıllar boyunca ABD politikalarına angaje olan Mısır diktatörü Hüsnü Mübarek iktidarını,2011 Nil Devrimi veya Ful Devrimi ile devretmek zorunda kaldı. Nijerya 1999’da geçilen demokrasi ile 36 federe devlete bölündü, petrol sektöründe Exxon Mobil, banka sektöründe Citibank, tütün sektöründe British-Amerikan Tabacco başta olmak üzere batılı şirketlerin hegemonyasına girdi.

Bangladeş, Malezya ve Endonezya’da neler olduğunu merak edemler, 1997 Asya Krizi’nin sebep ve sonuçlarını incelemeleri gerekiyor. Eski Malezya Başbakanı Mahathir Muhammed, bölgesel işbirliklerini geliştirmek için D8’in yanı sıra 1997’de ASEAN ortak bildirisini yayınladıklarını, ünlü borsa spekülatörü George Soros’un Malezya ekonomisini spekülasyonlarla krize soktuğunu söyledi.

Asya krizinden en çok etkilenen Endonezya oldu. Kur, faiz, enflasyon oyunlarıyla dünya ile rekabet edebilecek sanayii yatırımları çökertildi.

Bu operasyonları kimlerin yaptığının net cevabı ise G7 ve NATO’yu yöneten güçler. Türkiye ayağında yeşil sermaye operasyonlarını yapanların, ülkemizi ayakta tutan önemli sanayi kuruluşlarını iflas ettirenlerin ekonomik ve siyasi olarak rakip olabilecek İslam ülkelerindeki ekonomik ilerlemeyi durdurmak ana hedefleriydi. Bunu da başardılar. Malezya-Endonezya’nın yaptıkları yatırımlarla paralarının dolar karşısında değerlenmesi ihracatlarının kesti. Parasının değerini Piyasa şartlarına göre değil de Borsa spekülatörleri ve Komünist partinin direktifleri doğrultusunda ısrarla düşük tutan Çin kazandı. Asya’daki bütün yatırımlar Çin’e kaydı. Bugün G7 ve NATO’yu yöneten emperyalizm Asya kriziyle besleyip büyüttüğü Çin canavarı ile nasıl mücadele edeceğinin çarelerini arıyor.

G7 zirvesinde de NATO 2030 belgesinde de hedef olarak Rusya ve Çin gösterilse de asıl hedefin Türkiye ve İslam coğrafyası olduğunu görmemek için aklını kiraya vermek gerekiyor.

Emperyalizm, Rusya ve Çin’in kuşatmak için İslam coğrafyasında operasyon yapacak. Çin ve Rusya da kendini savunmak için yine aynı coğrafyada operasyon yapacak. Yani hesaplar atların tepişmesi eşeklerin ölmesi üzerine kurulu.

1995 Srebrenitsa’da Müslümanların yok oluşunu seyrettikten sonra lütfen harekete geçen NATO’nun Çin veya Rusya’ya karşı operasyon yapma ihtimali sıfırın altında. Kuzey Atlantik Sözleşmesi’nin 5. Maddesine göre bu ülkelerin NATO ülkelerine saldırmaları veya BM’nin 51. Maddesine göre hareket edilmesi gerekiyor. Çin ve Rusya her ikisi de BM Güvenlik Konseyi üyesi olduğuna göre böyle bir ihtimal de bulunmuyor. Ne AB’nin motoru Almanya, Rus gazından, ne de yıllardır Çin’e yatırım yapan İngiltere Çin’den vaz geçer. Geriye tek bir alternatif kalıyor. Dünya pastasını bölüşecek yeni aktörlerin sahaya çıkmaması. İslam coğrafyasının yüksek teknolojik ürünlere ulaşamaması. Bu ürünleri üretseler bile Batı, Rusya ve Çin ile bir şekilde ortak üretmeleri. D8 hayalinde olduğu gibi İslam ülkelerinin yeni nesil bir uçak üretmek için kendi aralarında işbirliği yapamamaları. Ham medde, üretim ve teknoloji paylaşımına mani olunması. Bunu da G7 zirvesi sonuç bildirgesi ile NATO 2030 belgesinin satır aralarından rahatlıkla okuyabilirsiniz. Putin ile Biden’in anlaşabildiği konular arasında da bunlar var. D8’in ana maçlarından birinin de G7 ile aynı masada eşit olarak söz hakkı elde etmek olduğu gerçeğini gözden kaçırmayalım.

Birileri bizi, siyasi bağımsızlık için ekonomik bağımsızlık ilanı anlamına gelen D8 girişimini hatırlamamamız için 1990’lı yıllara döndürmeye çalışıyor. Peker’in hükümet üyelerini özellikle terör örgütünü nefes alamaz hale getirerek ABD’nin PKK maşasıyla gerçekleştirmek istediği plana darbe vuran Soylu’yu hedef alan söylemlerini de, CİA görevlendirmesi Sezgin Baran Korkmaz’ın Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir’i itham altına alan söylemlerini de, İzmir’de HDP binasına yapılan saldırıyı da NATO’nun yeni konsepti çerçevesinde okumak lazım. Eski büyükelçi Bass’ın “9 aydır ülkenizde patlama oluyor ise….” Cümlesi ile Biden’in Erdoğan’dan demokratik yollarla kurtulacağız cümlesini birleştirdiğinizde önümüzdeki dönemde bu ülkeye yatırım yapan, herkes hakkında itibarsızlaştırma sürecine gidileceğini, toplumun sinir uçlarıyla oynamak için her türlü alçak tuzağın kurulacağını hatırlatalım…. 1990’larda ülkemize yapılan operasyonlara hazırlıklı olmamız, siyasi bağımsızlığımız için ekonomik bağımsızlığımızı önceleyerek D8, İslam Birliği ve Turan Ordusu’nu aynı anda düşünmemiz gerekiyor. Vesselam.