Dolar (USD)
35.15
Euro (EUR)
36.72
Gram Altın
2976.87
BIST 100
9949.01
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
25 Kasım 2024

​G20: Küresel Ekonomik Gidişatın Yol Haritası mı, Yoksa Bir İyimserlik Beyanı mı?

18-19 Kasım 2024 tarihlerinde Rio de Janeiro’da gerçekleşen G20 Liderler Zirvesi’nin sonuç bildirgesi, küresel ekonominin bugünkü krizlerine ve geleceğine dair bir vizyon sunuyor. Ancak bu vizyon, vaatler ve gerçekler arasında gidip geliyor. Zirveden çıkan mesajları detaylı incelemek, metnin arka planındaki güç dinamiklerini ve eksik noktaları anlamak için faydalı olabilir.

Birbirinden Farklı Öncelikler: Sürdürülebilirlik ve Eşitsizlik

Metnin en dikkat çeken unsurlarından biri, sürdürülebilir kalkınma ve eşitsizlikle mücadeleye verilen ağırlık. G20 ülkeleri, 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne ulaşmada yavaş kalan ilerlemeyi hızlandırma taahhüdünde bulunuyor. Ancak, bu hedeflerin yalnızca %17’sinin yolunda ilerlediğini ve birçok alanda gerileme yaşandığını hatırlatıyorlar. Gerçek şu ki, bu hedeflere ulaşmak için sadece söz vermek yetmiyor; uluslararası ticaret politikalarından finansman modellerine kadar somut ve acil eylemler gerekiyor.

Buradaki çelişki şurada: G20 ülkeleri, küresel eşitsizliğin çözümüne liderlik etmeyi vaat ederken, aynı zamanda bu eşitsizliği yaratan mevcut ekonomik sistemin merkezinde yer alıyor. Gelişmekte olan ülkelerin küresel üretim zincirlerine daha adil şartlarla katılımını desteklemek gibi vaatler güzel, ancak uygulamada bunun nasıl gerçekleştirileceği hâlâ belirsiz.

Küresel Ticaretin Yönü: DTÖ’nün Reformu

Deklarasyon, Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ) reform edilmesi gerektiğini vurguluyor. Uluslararası ticaretin daha adil, açık ve kapsayıcı hale getirilmesi gerektiği ifade ediliyor. Ancak, DTÖ’nün reformu yıllardır gündemde ve gerçek ilerleme hâlâ bekleniyor. Gelişmekte olan ülkelerin ticaretteki eşitsizliklerden kurtulması, yalnızca kuralların değil, uygulamaların da değişmesiyle mümkün. G20’nin bu noktadaki liderliği ne kadar etkili olacak, göreceğiz.

Enerji ve İklim: İleriye Doğru Bir Adım mı?

Metin, enerji geçişleri ve iklim değişikliği ile mücadelede iddialı bir dil kullanıyor. Küresel enerji dönüşümünü desteklemek için gelişmekte olan ülkelere finansman sağlanması gerektiği belirtiliyor. Ancak burada da büyük bir paradoks var: G20 ülkeleri, küresel emisyonların büyük bir kısmından sorumlu. Enerji dönüşümü için gerekli olan finansman, genellikle yetersiz kalıyor ya da karmaşık bürokratik süreçlere takılıyor.

Özellikle yenilenebilir enerji kapasitesinin üç katına çıkarılması gibi hedefler, gerçekçi olmaktan ziyade politik bir söylem gibi görünüyor. Gelişmekte olan ülkeler, bu dönüşüm için gerekli teknolojilere ve fonlara erişimde hâlâ büyük zorluklar yaşıyor.

Enerji dönüşümünün küresel etkileri yalnızca finansmanla sınırlı değil; aynı zamanda jeopolitik dengeleri de yeniden şekillendiriyor. Özellikle kritik mineraller ve yenilenebilir enerji teknolojilerinde tedarik zincirlerinin kontrolü, yeni bir ekonomik üstünlük mücadelesine dönüşmüş durumda. G20'nin, enerji geçişinde gelişmekte olan ülkeleri destekleme vaadi, bu ülkelerin tedarik zincirinde yalnızca kaynak sağlayıcı rolüne indirgenmesini engellemek için somut adımları içermeli. Aksi takdirde, enerji dönüşümü, küresel Kuzey ile Güney arasındaki ekonomik ve teknolojik uçurumu derinleştiren bir faktöre dönüşebilir. Bu nedenle, teknoloji transferi, altyapı yatırımları ve bilgi paylaşımına yönelik net mekanizmalar oluşturulması, enerji geçişinin gerçekten kapsayıcı olmasını sağlayabilir.

Uluslararası Finansın Reformu: Eski Sorunlara Yeni Çözümler mi?

G20'nin, uluslararası finans mimarisinde reform yapma vaadi dikkat çekici. IMF ve Dünya Bankası’nın karar alma süreçlerinde gelişmekte olan ülkelere daha fazla ses hakkı tanınması gündemde. Ancak bu tür reformlar geçmişte ya çok yavaş ilerledi ya da yüzeysel kaldı. G20’nin bu reformları uygulamada başarılı olup olmayacağı belirsiz.

Öte yandan, düşük gelirli ülkelerin borç yükünün azaltılması ve daha fazla finansman sağlanması gibi öneriler, iyi niyet göstergesi olarak değerlendirilebilir. Ancak bu girişimler, sistemin temelindeki eşitsizlikleri çözmek yerine, mevcut yapıyı destekleyen "geçici" çözümler gibi görünüyor.

Sonuç: Sözler Gerçeğe Dönüşecek mi?

Rio de Janeiro’daki zirvede verilen mesajlar, G20'nin küresel ekonomi üzerindeki liderlik rolünü yeniden tanımlama çabası gibi görünüyor. Ancak metin, birçok yerde genel geçer vaatlerden öteye gidemiyor. Sürdürülebilir kalkınma, eşitsizlikle mücadele, enerji geçişi ve finansal reform gibi alanlarda somut adımlar olmadan, bu vaatler küresel bir iyimserlik beyannamesinden ibaret kalabilir.

G20'nin, sadece zirve sonuç bildirgeleriyle değil, gerçekçi ve etkili politikalarla fark yaratması gerekiyor. Aksi halde, her yıl tekrarlanan bu toplantılar, küresel sorunları çözmek yerine yalnızca tartışmakla yetinen bir platform olmaya devam edecek.