G-20 ZİRVESİ, İNSANLIK DURUMU VE TERÖR
G-20 Zirvesi, Antalya'da tamamlandı. G-20, ekonomik ve siyasi açılardan dünyada en etkin olan on dokuz ülkenin oluşturduğu bir yapıdır. AB, G-20'de bir bütün olarak temsil edilmektedir. Türkiye, dönem başkanı olarak onuncusu yapılan G-20 zirvesine ev sahipliği yaptı. Dönem başkanlığını bu sene Türkiye'den devralan Çin, gelecek sene yapılacak zirveye ev sahipliği yapacaktır.
Suriye savaşı ve mülteciler krizi, G-20 zirvesinin ana gündemi durumundaydı. Zirvenin başlamasından bir gün önce yapılan Paris katliam, zirvenin bir terör buluşması olarak gerçekleşmesine neden oldu. G-20 Zirvesinde genelde ana gündem ekonomidir, ancak bu zirvede temel gündem güvenlik ve terör oldu.
Zirvede, DAİŞ'in bütün dünyanın düşmanı olduğu konusunda büyük bir konsensüs sağlandı. Rakka ve Musul'a yakın zamanda büyük çaplı bir operasyonun gerçekleşeceğini öngörmek mümkündür. Terörle küresel mücadelede el-Kaide'nin yerini DAİŞ almış durumdadır.
İnsanlık, emperyalizm ve ırkçılık tarafından tehdit edilmektedir. Ancak bu asli sorunlar yeterince tartışılmamaktadır. İnsanlığın küresel krizi, DAİŞ ve İslam terörizmine indirgenerek emperyalizm, adaletsizlik, savaş, silahlanma, nükleer tehdit, ahlaki ve manevi çürüme gibi asli sorunlar örtülmektedir. DAİŞ, insanlık düşmanı bir barbarlar çetesidir. Bu çetenin Ortadoğu'dan, Afrika'dan ve Asya'dan temizlenmesi gerekmektedir. İslam'ı terör dini, Müslümanları terörist olarak gören kültüralist yaklaşımlar, İslam ve insanlığı birbirine düşman etmeyi amaçlamaktadır. İnsanlık, küresel bir emperyalist terörle karşı karşıyadır. DAİŞ, küresel emperyalist terörün bir aracıdır. DAİŞ'le küresel emperyalist terörle mücadele bağlamında dünyanın yeni bir konsept ve pratik geliştirmesine ihtiyaç vardır.
Paris katliamından sonra Avrupa'da yaşayan Müslümanlara ve mültecilere yönelik yabancı düşmanlığı ve İslamofobi artmış durumdadır. İslam ve yabancı düşmanlığı, terörü besleyen bir tutumdur. G-20 Zirvesinde İslamofobinin bir insanlık suçu olduğuna dair bir deklarasyonun yayınlanmaması çok ciddi bir eksiklik olmuştur.
G-20 Zirvesi gibi dev bir organizasyona ev sahipliği yapan Türkiye'de muhalefet partilerinin ilgisizliği ve yetersizliği göze çarpmaktadır. G-20 Zirvesiyle dünya gündemine oturan Türkiye'nin muhalefet partileri, zirvenin ve dünyanın gündeminin uzağında kalmışlardır. Türkiye'nin dünya gündemini belirleyen küresel vizyonu olan dünyalı niteliği olan muhalefet partilerine ihtiyacı vardır.
Uzun süredir Türkiye'nin dış dünyadan yalıtıldığından ve yalnız bırakıldığından söz edilmektedir. G-20 Zirvesi, Türkiye'in yalnız bırakıldığı söyleminin, gerçeklik değil, bir efsane olduğunu ortaya koymuştur. G-20 Zirvesi, Türkiye'nin dünyayla birlikte olma kararlılığını net olarak göstermiştir. G-20 Zirvesini Türkiye, sadece teknik anlamda organize etmekle yetinmemiştir. Türkiye, aynı zamanda G-20 yapısının içinde W-20 isimli kadın grubunun oluşmasına da öncülük etmiştir.
G-20 Zirvesinde yapılan tartışmalardan ve konuşmalardan, dünyanın en önemli sorununun adaletsizlik olduğunu anlıyoruz. Gençler, kadınlar, yaşlılar, Müslümanlar, mülteciler, Ortadoğulular, Afrikalılar, yoksullar, kısacası bütün insanlık kesimleri, yaşadıkları adaletsizliklerden şikayet etmektedir. Mevcut dünya sisteminin adaletsizliğini ve yetersizliğini Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Dünya, beşten büyüktür" sözüyle çok özlü bir şekilde ifade etmektedir. G-20 Zirvesi, adil bir dünya sistemine olan ihtiyacı ortaya koymuş olması açısından önemlidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, iş dünyasının temsil edildiği B-20 oturumunda, işverenlere kazançlarını insan için harcamaları gerektiği mesajını vermiştir. G-20 Zirvesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyanın ve insanlığın gidişatı karşısında sorumluluk duyan ve insiyatif almaktan kaçınmayan bir liderlik ortaya koymuştur. Muhammet İkbal'in "Müslüman, dünyada olup bitenden her şeyiyle sorumlu olan kişidir" şeklindeki sözünün, G.-20 zirvesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından etkin bir şekilde pratize edilmiştir.
G-20 Zirvesinde, DAİŞ'le mücadelede otak hareket edilmesi kararı çıkmıştır. Ancak Putin, DAİŞ'i G-20 üyesi olan birçok devletin DAİŞ'i desteklediğini ifade etmiştir. DAİŞ'le mücadele, sözde değil, pratikte olmalıdır. Küçük iktidar hesapları uğruna DAİŞ gibi bir terör belasının desteklenmesi, bütün insanlığın ve dünyanın bugününü ve geleceğini tehlikeye atmaktadır. Teröre karşı şimdiye kadar küresel bir stratejinin ve politikanın oluşturulmamış olması, DAİŞ gibi çetelerin Ankara'da, Şengal'de, Beyrut'ta ve Paris'te yüzlerce masum insanın hayatını karartmasını sağlamaktadır. Terör konusunda devletlerin sergilediği iki yüzlü politikaların bedelini, insanlık ödemektedir.
Büyük devletler, insanlığın terör, ırkçılık, emperyalizm, adaletsizlik, iklim ve çevre, savaş ve şiddet gibi sorunları karşısında küresel çözüm stratejileri ve pratikleri geliştirme konusunda başarısız olmaktadırlar. Çözümsüzlük çaresizlik, çaresizlik ise terörizm, ırkçılık, sömürü ve krizden başka bir şey üretmemektedir. Türkiye, G-20 zirvesinde dünya devletlerine mevcut insanlık durumu karşısında küresel ölçekteki sorumluluklarını gösterdi ve yeni bir anlayışın dünyada ortaya çıkması gerekliliği konusunda bir farkındalık oluşturmaya çalıştı. Sadece beş ülkenin değil, insanlığın hep birlikte büyük olduğu yeni bir dünya ve insanlık perspektifine sahip çıkma, küresel krizlerin aşılmasında ve insanlığın geleceğinin güvenliğinin sağlanmasında belirleyici olacaktır.