Futbolun yönetimi
Yönetmek ve yönetici olmak insanın içinden gelen bir dürtüdür. İktidar ve muktedir olmak, başkaları üzerine etki etmek canlının hoşuna giden temel bir sevk-i tabiidir. Bunun psikolojideki karşılığı onaylanmak ve prestij kazanmak olarak ifade edilir. Bunun gereklerini yerine getirmek ve bunların icrası için çabalamak insan tabiatına uygun düşen bir canlılık göstergesidir. Bu çabaların bazen istenilen neticeyi vermediği durumlarla karşılaşabiliriz.
Yönetmek arzusu ve dürtüsü kişinin kendisiyle hesaplaşmasını beraberinde getirir ve üstelik bu değerlendirme gereklidir. İçgörüsü olmayan, projektörleri kendine döndürmeyen kişilerin idareci olmaları onlar için elem verici bir yüktür. Kişinin yeteneği elvermiyorsa ve durumu değerlendiremiyorsa yükün altında ezilir. Sadece ezilmekle kalmaz, sorumlu olduğu insanlar da şaşkınlığa düşerler.
Spor, siyaset ve san'at camiasında yönetici olmak içgörüsü olanlar için ıstırap verici bir tablodur. Çünkü bu alanlar herkesin her şeyi bildiği, fikir yürüttüğü, "uzmanlık istemeyen" olarak değerlendirildiği sosyal şubelerdir. Halbuki bu kesimler yetenek gerektirir, ihtisas ve bilgi birikimi icap ettirir. Uzmanlık ve bilgi birikimi göz ardı edilirse söz konusu alanlar aksamaya ve yok olmaya mecbur ve mahkumdur. Bütün mesele bunun inceliklerini algılayabilmektir.
Bizim konumuz spor özelde futboldur. Türkiye Futbol Federasyonu Olağan Genel Kurulu Ankara'da yapıldı. Yıldırım Demirören tek aday olarak seçimlere girdi ve tekrar başkanlığa seçildi. Mevcut başkan Yıldırım Demirören tek aday olarak girdiği seçimde 219 oyun 214'ünü alarak ikinci defa başkanlığa layık görüldü. Yıldırım Demirören muhalif isimler de dahil hemen herkesin takdirini kazandı. Yıldırım Demirören Kulüpler Birliği Vakfı ve tüm kulüp reislerinin desteğini aldı ve onlara ayrı ayrı teşekkür etti.
Yıldırım Demirören teşekkür konuşması yaptı ve şöyle dedi: "Büyük bir aileyiz. Bizi de bu aileye başkan seçtiniz. Biz kardeşiz. Kollarımız herkese açık. Bundan bir şüpheniz olmasın. Bu genel kurulun bize yüklediği büyük sorumluluğun bilincindeyiz. Her zamankinden daha büyük şevkle ve heyecan ile görevimizi yerine getireceğiz.
Futbolun yeniden yapılanması için bizimle uzun bir yola çıkan Fatih Terim ve ekibine, Futbol Lisesi gibi devrim niteliğindeki projenin hayata geçmesini sağlayan herkese teşekkür ediyorum."
Yorum: Futbol Federasyonu yöneticilerine bakıyoruz. Büyük bir çoğunluğu işadamı ve serbest meslek sahibi insanlardır. Esasen futbolun her seviyesinde idareye talip olanlar serbest iş yapan kişilerdir. Bu saygıdeğer idareciler arasında futbol aktörü olan kişi hemen hemen yoktur. Saygıdeğer Yıldırım Demirören Beşiktaş Başkanlığı, Kulüpler Birliği Reisliği yapmıştır. Federasyon Başkanlığını da büyük dirayetle ve özveri ile yürütmüştür. Parası olmayan ve geçmişinde futbol oyunculuğu bulunan birisinin futbol idareciliği yapması ve buna talip olması ne anlama geliyor?
Mesela Basketbolda ve diğer spor dallarında durum böyle değildir. Turgay Demirel, Harun Erdenay gibi kişiler hem başarılı birer basketbol geçmişleri vardır hem de yönetici seçilmişlerdi. Bunu diğer alanlarda da görmek mümkündür. Futbolda durum neden böyle değildir? Futbolda politik ve sosyal yönlendirmeler var mıdır? Olması da mümkündür. Her ne ise yeni yönetimin hayırlı olmasını diliyorum.
Arzu ediyoruz ki, ileride bir gün futbolcu idareci olsun. Acaba futbolcu öyküsü olan iyi bir yönetici olabilir mi?
Sonuç: "Futbol yönetimine talip olanların nitelikli olmaları ve başarıya odaklanmaları ön şarttır."