Dolar (USD)
34.08
Euro (EUR)
38.07
Gram Altın
2842.56
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Futboldan zevk almayanlar artıyor

TABİİ ki, futbolun teknik konularını yazmıyoruz, çünkü ihtisas alanımız değil. Haddimizi aşmıyoruz. Televizyonun başına geçip maç seyretsek bile, futboldan anladığımızı iddia etmek çizmeyi aşma olur. Futbol ile ilgili bazı terimleri ve kavramları bilmek, o alanda bizi uzman yapmaz.

Baştan belirtelim ki, biz futbolu spor dalı diye görmüyoruz. Futbol eğlenceyi ve para kazanmayı esas alan bir spor dalıdır. Daha çok toplumları oyalamak için medyanın şişirdiği bir spor branşıdır. Yöneticiler problemleri unutturmak için çare arıyorlar. Yığınları futbolun coşkusuna ve büyüsüne havale ediyorlar; amaç da gerçekleşmiş oluyor.

Ancak biz futbol ile ne zaman gurur duyarız? "Ulusal takımımız ve kulüplerimiz Edirne'nin ötesinde başarılı sonuçlar alsın" diye dua ve temenni ediyoruz. Ancak o zaman zevk almadığımız futboldan kıvanç duyduğumuzu dile getiririz. Tabii ki, ulusal gurur her şeyden önce gelir. Üstelik ona da şiddetle ihtiyacımız vardır.

Gelelim bu haftanın spor olaylarına. Başakşehirspor'un istediğini elde edememesi sürpriz olmadı. Beşiktaş'ın aldığı galibiyet son derecede önemlidir. Diğer şampiyon adaylarının puan yitirmesi üzüntü vericidir. Önemli olan Avrupa'da başarıyı yakalamaktır. Ülkemizdeki başarısız futbol grafiğinin sebebi bellidir. Bize misafir yabancı oyuncuların bir kısmı istenilen düzeyde değildir.

Bu derdimizi ve bir anlamda derdimizi Bülent Uygun dile getirmiştir. Gaziantepspor Teknik Direktörü şunları söylemektedir: "Eserinle gurur duy Türkiye. Sahada Türk futbolcusu sayısı azaldı. Artık nerede ise İstiklal Marşımızı bile okumanın bir anlamı kalmıyor." Bülent Uygun bilerek de, öfke ile de söylese yukarıdaki sözler gerçeği yansıtıyor.

Diğer bir önemli bir haber de şudur: "2024 Avrupa Kupası finallerine sahip olduk." Bu habere doğrusu şapka çıkarılır. Nereden nereye geldik? Altyapımız, spor kültürümüz ve kadrolarımız en üst düzeye ulaştı. Ama yerli oyuncularımızın önü kesilirse Avrupa düzeyine çıkamayız.

Bir diğer nokta da hakemlerin hedef tahtasına oturulmasıdır. Takımların yöneticileri ve çalıştırıcıları devamlı konuşuyorlar. Hakemleri topa tutuyorlar, konuşmaları tamamı ile öfke ve duygusallık içeriyor. Gayeleri hakemleri baskı altına sokmak ve bu yollarla netice almak.

Dönelim esas konumuza. Avrupa'dan futbolcu alınmasına itiraz etmiyoruz. Ancak, alınacak oyuncuların "öğretmen" vasfında olanlarını tercih edelim. Özenti tablosu bize çok pahalıya mal oluyor. Reflekslerini ve yeteneklerini yitirmiş futbolcuları ithal etmeyelim. Öğretmen özelliği olan antrenör ve oyuncu transferi yapalım.

Sonuç: "Spora milli bir ruh kazandırarak zevkli hale getirebiliriz."