Frantz Fanon !
Uzun bir süredir Oryantalizm ve sömürgecilik meselesi üzerinde çalışıyorum. Çalışmamda da üzerinde çok durduğum, konuyla alakalı en vurucu ifade, kendisi de sömürgecilerle her platformda mücadele eden Frantz Fanon’un şu cümlesi olmuştu.
"Sizi sömürgeleştiren yabancıların sizde yarattığı en
büyük yıkım, zamanla kendinize onların gözüyle bakmanızı sağlamalarıdır."
Yeniden fiili sömürgecilik dönemi hayaliyle başta Müslüman
Coğrafya olmak üzere her tarafı kuşatma altına almaya çalışan emperyalist
Batı’nın saldırısına karşı tek güçlü ses Türkiye’den çıkıyor. Evet, içerdeki
bütün bu hercümerce rağmen Türkiye, bir yandan emperyalist prangalardan
kurtulma savaşı veriyor bir yandan da emperyalistlerin bölge üzerindeki
oyunlarını bozmaya çalışıyor.
Batı bunun gayet farkında. Ve bu yüzden ve hiçte gizleme
gereği duymadan habire operasyon çekmeye çalışıyor bize. Ekonomiyle oynaması,
sınırımızda bir PKK devleti kurma çalışmalarına ara vermeden devam etmesi,
Akdeniz kıta sahanlığı meselesinde haklı olarak yaptığımız girişimlere karşı
çıkması, Libya ile yapılmış meşru bir anlaşmayı bozma çabaları vesaire…
Fakat Batının bizim gibi ülkeler için kullandığı en önemli
kozu, Fanon’un tarifini yaptığı şekilde Batının zihnini iğdiş ettiği zihniyete
sahip kişi ve kurumlardır.
Herkesin bildiği gibi sömürgecilikten emperyalizme kıvrılan
Batı Barbarlığının yeni yöntemi, milyarlar harcayarak bir bölgeyi fiilen işgal
etmek değil artık. Kendi hegemonya bölgesi gördüğü Müslüman Coğrafyayı yine o
ülkedeki kullanışlı aparatlarıyla ehlileştirip boyun eğdirme yolunu benimsiyor.
Mısır’da yaşanan, daha eski olarak Cezayir iç savaşı, Afrika
ülkelerindeki iç savaşlar, ekonomik krizler, kadife devrimler, ayaklanmalar,
isyanlar… Bizdeki darbelerin tamamı, 15
Temmuz, 28 Şubat veya PKK’nın hendek siyaseti üzerinden referanduma gidip
bağımsızlık isteme çabası… Bunlar ve daha onlarca örneği verilecek hadisenin
kaynağı Batı’nın emperyalist politikaları ve hedef ülkedeki kullandığı
kuklalardır.
Fransa’nın Akdeniz’de bizimle niye kavga ettiğini
sorgulamayıp peşin peşin Fransa’yı Batılı olma adına destekleyen aydınlara bir
bakın. Libya ile kıta sahanlığı
anlaşmasının Türkiye’nin nefes alabilmesi için zaruret olduğunu idrak edemeyen
ve bu anlaşmayı yürütemezsek ümüğümüzden sıkıp bize diz çöktüreceklerinden
bîhaber(!) siyasetçilere yahut. Açıkça
ekonomik operasyon çektiğini dile getiren Batı’nın saldırısını görmeyip
içerdeki sıkıntıyı direnişi kırmak için kullanan medya mensupları. Veya
emperyalistlerin yeni sömürge yönteminde en kullanışlı aparat haline gelmiş
olan, Sivil Toplum Kuruluşu adı altında algı operasyonlarına malzeme olan
STK’lara bakın…. Dünya salgın hastalıkla kıvranırken devlet olarak süreci en
iyi şeklide yürütmeye çalışıyorsunuz ama ülkedeki birkaç STK sizin çabanızı
akim kılma peşinde! Bedeniyle bu toprakların insanı gibi görünen ama ruhu ve yaptıklarıyla
Batının çıkarına hizmet eden, sesi çok çıkan azgın azınlığın nasıl o zihniyete
sahip olduğunu açıklıyor Frantz Fanon bu cümlesiyle.
“Batı üstün, medeni, ileri, modern ve çağdaştır” masalıyla
uyutularak büyütülmüş, kendi ülkesi ve
milletinin değil de, Batının çıkarlarına hizmet eden kişiler üzerinden ülkeleri ele geçirmek daha
az maliyetli ve daha güvenli.
Üstelik yaşanan her karışıklıkta hem hakem oluyorsun hem
kontrol eden hem rolleri belirleyen. Ve yaşanan hiçbir vahşetten direk sorumlu
olmuyorsun. Üstüne bir de medeni ve çağdaş olmak üzerine, Doğu toplumlarının
vahşi, birbiriyle habire iktidar kavgası veren cahilleri gibi olmamak üzerine
ders veriyorsun ne güzel değil mi?
Düşünsenize Müslümana her gün hakaret eden, İslam’ı
küçümseyen, Milletinin kültürünü aşağılayıp değerlerini hor gören, Doğu’dan
nefret edip Batı’yı her gün kutsayan “Müslüman” yetiştirmişsiniz! Kazanç sadece
bu değil tabi ki. Fiili çıkarlar söz konusu olduğunda bu aparatlar hemen
devreye sokulur ve Batı adına siyaset yapmaya başlarlar…
Kendisini Batının tarif ettiği şekilde gören bu kompleksli
zihniyet, yaptığı her işin, ortaya koyduğu her eserin, kullandığı her söylemin
Batı tarafından tasdik edilmesini bekler, onay makamı olarak Batı’yı görür.
Emperyalist boyunduruktan kurtulmanın yolu, önce onların
kuklası haline gelmiş iç unsurlardan kurtulmakla başlar. Ümidimiz, duamız
talebimiz ve mücadelemiz budur.
Frantz Fanon’un Yeryüzü Lanetlileri eserinizi okumanızı
tavsiye ederim.