Dolar (USD)
34.51
Euro (EUR)
36.17
Gram Altın
2980.92
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
22 Eylül 2020

Frantz Fanon !

Uzun bir süredir Oryantalizm ve sömürgecilik meselesi üzerinde çalışıyorum. Çalışmamda da üzerinde çok durduğum, konuyla alakalı en vurucu ifade, kendisi de sömürgecilerle her platformda mücadele eden Frantz Fanon’un şu cümlesi olmuştu.

"Sizi sömürgeleştiren yabancıların sizde yarattığı en büyük yıkım, zamanla kendinize onların gözüyle bakmanızı sağlamalarıdır."

Yeniden fiili sömürgecilik dönemi hayaliyle başta Müslüman Coğrafya olmak üzere her tarafı kuşatma altına almaya çalışan emperyalist Batı’nın saldırısına karşı tek güçlü ses Türkiye’den çıkıyor. Evet, içerdeki bütün bu hercümerce rağmen Türkiye, bir yandan emperyalist prangalardan kurtulma savaşı veriyor bir yandan da emperyalistlerin bölge üzerindeki oyunlarını bozmaya çalışıyor.

Batı bunun gayet farkında. Ve bu yüzden ve hiçte gizleme gereği duymadan habire operasyon çekmeye çalışıyor bize. Ekonomiyle oynaması, sınırımızda bir PKK devleti kurma çalışmalarına ara vermeden devam etmesi, Akdeniz kıta sahanlığı meselesinde haklı olarak yaptığımız girişimlere karşı çıkması, Libya ile yapılmış meşru bir anlaşmayı bozma çabaları vesaire…

Fakat Batının bizim gibi ülkeler için kullandığı en önemli kozu, Fanon’un tarifini yaptığı şekilde Batının zihnini iğdiş ettiği zihniyete sahip kişi ve kurumlardır.

Herkesin bildiği gibi sömürgecilikten emperyalizme kıvrılan Batı Barbarlığının yeni yöntemi, milyarlar harcayarak bir bölgeyi fiilen işgal etmek değil artık. Kendi hegemonya bölgesi gördüğü Müslüman Coğrafyayı yine o ülkedeki kullanışlı aparatlarıyla ehlileştirip boyun eğdirme yolunu benimsiyor.

Mısır’da yaşanan, daha eski olarak Cezayir iç savaşı, Afrika ülkelerindeki iç savaşlar, ekonomik krizler, kadife devrimler, ayaklanmalar, isyanlar… Bizdeki darbelerin tamamı, 15 Temmuz, 28 Şubat veya PKK’nın hendek siyaseti üzerinden referanduma gidip bağımsızlık isteme çabası… Bunlar ve daha onlarca örneği verilecek hadisenin kaynağı Batı’nın emperyalist politikaları ve hedef ülkedeki kullandığı kuklalardır.

Fransa’nın Akdeniz’de bizimle niye kavga ettiğini sorgulamayıp peşin peşin Fransa’yı Batılı olma adına destekleyen aydınlara bir bakın. Libya ile kıta sahanlığı anlaşmasının Türkiye’nin nefes alabilmesi için zaruret olduğunu idrak edemeyen ve bu anlaşmayı yürütemezsek ümüğümüzden sıkıp bize diz çöktüreceklerinden bîhaber(!) siyasetçilere yahut. Açıkça ekonomik operasyon çektiğini dile getiren Batı’nın saldırısını görmeyip içerdeki sıkıntıyı direnişi kırmak için kullanan medya mensupları. Veya emperyalistlerin yeni sömürge yönteminde en kullanışlı aparat haline gelmiş olan, Sivil Toplum Kuruluşu adı altında algı operasyonlarına malzeme olan STK’lara bakın…. Dünya salgın hastalıkla kıvranırken devlet olarak süreci en iyi şeklide yürütmeye çalışıyorsunuz ama ülkedeki birkaç STK sizin çabanızı akim kılma peşinde! Bedeniyle bu toprakların insanı gibi görünen ama ruhu ve yaptıklarıyla Batının çıkarına hizmet eden, sesi çok çıkan azgın azınlığın nasıl o zihniyete sahip olduğunu açıklıyor Frantz Fanon bu cümlesiyle.

“Batı üstün, medeni, ileri, modern ve çağdaştır” masalıyla uyutularak büyütülmüş, kendi ülkesi ve milletinin değil de, Batının çıkarlarına hizmet eden kişiler üzerinden ülkeleri ele geçirmek daha az maliyetli ve daha güvenli.

Üstelik yaşanan her karışıklıkta hem hakem oluyorsun hem kontrol eden hem rolleri belirleyen. Ve yaşanan hiçbir vahşetten direk sorumlu olmuyorsun. Üstüne bir de medeni ve çağdaş olmak üzerine, Doğu toplumlarının vahşi, birbiriyle habire iktidar kavgası veren cahilleri gibi olmamak üzerine ders veriyorsun ne güzel değil mi?

Düşünsenize Müslümana her gün hakaret eden, İslam’ı küçümseyen, Milletinin kültürünü aşağılayıp değerlerini hor gören, Doğu’dan nefret edip Batı’yı her gün kutsayan “Müslüman” yetiştirmişsiniz! Kazanç sadece bu değil tabi ki. Fiili çıkarlar söz konusu olduğunda bu aparatlar hemen devreye sokulur ve Batı adına siyaset yapmaya başlarlar…

Kendisini Batının tarif ettiği şekilde gören bu kompleksli zihniyet, yaptığı her işin, ortaya koyduğu her eserin, kullandığı her söylemin Batı tarafından tasdik edilmesini bekler, onay makamı olarak Batı’yı görür.

Emperyalist boyunduruktan kurtulmanın yolu, önce onların kuklası haline gelmiş iç unsurlardan kurtulmakla başlar. Ümidimiz, duamız talebimiz ve mücadelemiz budur.

Frantz Fanon’un Yeryüzü Lanetlileri eserinizi okumanızı tavsiye ederim.