Dolar (USD)
34.54
Euro (EUR)
35.99
Gram Altın
3008.96
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
16 Eylül 2020

Fransa'nın Saldırganlığına Karşı Türkiye Ne Yapmalı?

Fransız halkının ağır ekonomik sıkıntılar yaşadığını ‘’Sarı yelekliler hareketiyle’’ başlayan protestolarla tüm dünya öğrenmişti. İki yıl boyunca süren protestolar ‘’Korona Virüs’’ salgınıyla ara verilse de 10 Eylül’de protestolar yeniden alevlendi ve 300’den fazla kişi gözaltına alındı.

Fransız halkı bir taraftan ekonomik sıkıntılarla boğuşurken diğer taraftan da Avrupa Birliğine karşı olan ırkçıların giderek artan etkisi, ülkeyi siyasi bir belirsizliğin içine doğru sürüklemektedir. Ülke bütün bunları kendi içinde yaşarken, Macron’un izlediği dış politikadan dolayı dünyadaki etkisi gittikçe azalmaktadır.

Uluslararası sistemin dinamik yapısına bağlı olarak, sürekli bir değişim ve dönüşüm yaşansa da, devletlerin geleneksel dış politikaları pek değişmez. Bu bağlamda ‘’Fransa’nın dış politikası nedir?’’ Diye baktığımızda; Avrupalılık, Atlantikçilik, Akdenizlilik ve Afrika’yı sömürgeleştirme politikaları olduğunu görürüz.

Geçen haftaki yazımızda ‘’Macron küresel sermayenin desteğiyle seçildiğini’’ belirtmiştik. Macron küresel liberalizmin prensipleriyle, ulus bir devlet paradigmasına sahip Fransa’yı yönetmeye çalışırken, kendi içinde derin bir çatışma yaşamaktadır. Tekrar başlayan protestolar yaşanan çatışmanın dışarıya yansıyan yüzüdür.

Çünkü kendisine oy veren Fransız ulusunun beklentileriyle, seçilmesinde maddi ve propaganda desteği veren küreselcilerin Macron’dan beklentileri uyuşmamaktadır.

Macron, birbirine zıt bu iki kutbun beklentileri arasında yaşadığı kaosun yıkıcı sonuçlarını Türkiye’ye karşı saldırgan bir tutum takınarak içinde bulunduğu kaotik durumu gizlemeye çalışmaktadır.

Peki, Türkiye ne yapmalı?

Buraya kadar anlattıklarımız kendi penceremizden görüneni ortaya koymaya çalıştık. Zira hep söylendiği gibi herhangi bir sorunu iyi tahlil edip anlamak, çözümün yarısıdır. Şimdi de çözüm önerilerimizi kısaca beş madde halinde belirtmeye çalışalım.

Bir, sürekli toplumsal motivasyonumuzu bozan, ‘’tüm dünya bize karşı birleşti’’ gibi yeis sızdıran ifadelerden kesinlikle kaçınmamız lazım. İktidar ve muhalefet ayrımı yapmadan siyasi kadrolarımız, hakkımızı gasp etmeyi amaçlayan dış güçlere karşı tek ses, tek yumruk olmalıdır.

İki, dış gelişmeleri anlamak ve çözüme katkı sunmak amacıyla ‘’Stratejik Diyalog Planı’’ adı altında bir platform kurulmalı. Bu platforma ideolojinin dar kalıpları arasında bakmayan ufku açık, stratejik düşünebilen asker, elçi, akademisyen, siyasetçi ve köşe yazarlarından oluşan nitelikli şahıslardan seçilmeli. Bunlar belli zamanlarda bir araya gelip düşünce üreterek siyasetçilerin önünü açmalıdır.

Üç, ‘’Diplomasi ile tuzakları bozmak’’ Sular ısınıyor Türkiye ne yapmalı?’’ başlıklı yazılarımda ve diğer birçok yazımda diplomasinin önemi üzerinde çok durduğumdan dolayı burada diplomasinin önemini tekrar hatırlatıp geçiyorum.

Dört, Türkiye, Avrupa içinde çıkarları Fransa’yla çatışan ülkelerle iyi bir diyalog geliştirmelidir. Ayrıca Mısır ve Lübnan başta olmak üzere bölge ülkeleriyle iyi ilişkiler kurulmalıdır.

Beş, Türkiye, Macron’un yanlış politikalarını eleştiren Fransız aydınlarıyla iyi bir iletişim geliştirmelidir. Doğu Akdeniz ve Adalar Deniz’i konusunda Fransız halkıyla birlikte tüm Avrupa halklarını doğru bilgilendirilerek siyasetçileri üzerinde baskı oluşturması sağlanmalıdır.

Türkiye zor bir coğrafyada varlığını sürdürme mücadelesi vermektedir. Sürekli geçmişle övünmek yerine gelecekle ilgili rasyonel planlar yapmalıyız. Geçmişe özlem, gelecek için itici bir güç olduğu takdirde iyidir, ancak içinde bulunulan durumdan komplekse kapılmak bu itici gücü firenler yok eder.

Not: Eleştiri, yorum ve önerileriyle katkı yapmak isteyenler için: [email protected]