Dolar (USD)
34.56
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3008.33
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
08 Eylül 2021

​Fransa'nın 'Ortadoğu' Politikasına Dikkat! (2)

ABD’nin Afganistan kararının ardından yılsonuna kadar Suriye ve Irak’tan da çekileceğini açıklayınca, Fransa, bölgedeki etkisini artırmanın yollarını aramaya başladı. Bu kapsamda Devlet Başkanı Emanuel Macron önce Erbil’e, ardından ‘’Komşu ülkeler Zirvesine’’ katılmak üzere Bağdat’ta gitmişti.

Irak’ın içinde bulunduğu siyasi ve iktisadi zayıflık, sömürge tecrübesine sahip Fransa’nın iştahını kabartmaktadır. Fransa, hem Irak’ın petrolüne hem de Doğu Akdeniz’de keşfedilen zengin doğalgaz kaynaklarını elde etmek için Irak’ı üs olarak kullanmak istiyor.

Macron’un Irak’ta düzenlediği basın toplantısında: ‘’Amerikalılar hangi tercihi yaparsa yapsın Fransa terörle mücadele için Irak’taki varlığını sürdürecektir’’ ifadesi, sömürgeci bir güç olarak Irak’ı bir üs hâline getirmek istediği yukardaki tespitimizi teyit etmektedir.

Geçen yıl Ağustos ayında Beyrut patlamasının ardından Lübnan’a giden Macron, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik ve siyasi krizden bir çıkış yolu bulacağını vaat etmişti. Ancak aradan bir yıl geçmesine rağmen Fransa, Lübnan’da hiçbir şey yapamadı.

Macron, ABD’nin geri çekilmesini fırsat görerek, Libya ve Lübnan’daki başarısızlığını Irak’ta elde edeceği siyasi ve ekonomik nüfuzla örtmeyi ummaktadır. Fransa, Irak’ın komşusu olmadığı hâlde, Macron’un o zirvede olması, bölgenin geleceğinde söz sahibi olacağının mesajını vermek istemektedir.

Nitekim bazı uluslararası medya kaynaklarında çıkan yorumlara göre, ‘’Bağdat konferansı’’ Fransa’nın projesi olduğu söylendi. İki açıdan böyle bir ihtimalin doğru olması mümkündür. Birincisi, Fransa’nın iç politikası açısından, ikincisi, Fransa’nın Irak’taki sömürgeci varlığını meşrulaştırmak açısından olabilir.

PKK’ya yakın bir yayın organı: ‘’Macron’un Erbil ziyareti, Kürdistan’ın siyasi hedefleri ile örtüşüyor’’ demesi, akıllara ‘’Irak’ta ırk ve mezhep üzerinden yeniden çatışmalar mı başlatılmak isteniyor?’’ Sorusunu getirdi. Ancak Fransa, sadece Irak’ta değil, bütün ‘’Ortadoğu’da’’ çatışmalar sürmesini arzulamaktadır.

Bu bağlamda, Fransa’nın ‘’Ortadoğu’’ politikası Türk-Mısır ilişkilerinin çatışması üzerine kurgulanmıştı. İki ülke arasında daha önce Kahire’de başlayan görüşmeler, Ankara’da devam etmesi, birçok başkent gibi, Paris’in gözü de bu görüşmede olacaktır.

Fransa’nın Doğu Akdeniz ihtirası

Fransa, Doğu Akdeniz’de keşfedilen zengin enerji kaynaklarını elde etmek ve Türkiye’yi denklem dışı bırakmak isteyen ülkelerden biridir. Bu amacını gerçekleştirmek için ‘’Ortadoğu’da’’ Türkiye karşıtı bir blok oluşturmak ve Irak’ı da bu blokun bir buluşma noktası yapmak istemektedir.

Ancak Irak’ın buluşma noktası yapılmak istenmesi tek başına Fransa’nın stratejisi değildir. İlk adım Papa’nın Bağdat ve Erbil’i kapsayan ziyareti ile başlamıştı. İkinci adım Macron’un Erbil ziyareti ile devam etti. Şimdi de Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in Erbil’i ziyaret etmesi planlandı.

Sonuç

Irak, zengin enerji kaynaklarına sahip ama sağlam bir sisteme sahip olmaması nedeniyle, farklılıklar iç çatışmaları, iç çatışmalar dış işgallere zemin hazırlamıştır. Bu nedenle Irak, Batı’nın tecavüzünden en çok zarar gören bir ülke olmuştur.

Irak, yaşadığı bütün işgallerin sebeplerini iyi araştırmalı ve doğru sonuçlar çıkartmalıdır. Eğer Irak’taki gruplar ferasetli davranıp Fransa’nın çatışmacı tuzağına düşmeden birbirleriyle dayanışırlarsa, Fransa orada iki ay bile kalamayacaktır.

Bizler, Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla, Farsıyla, Sünni’siyle, Şii’siyle bu coğrafyanın çocuklarıyız. Nasıl ki, sömürgecilerle aynı dünyada yaşamak zorundaysak, onların tuzaklarını ve adımlarının ardındaki stratejileri doğru okumak, doğru anlamak zorundayız.