Fransa seçimi bize ne söylüyor?
Pazar
günü Fransa’da yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda adaylardan
hiçbiri seçilemedi. Beklendiği gibi yarış ikinci turda Emmanuel Macron ile
Marine Le Pen arasında geçecek. Macron küresel sermayeyi, Le Pen aşırı
milliyetçileri temsil ediyor. Bu anlamda 24 Nisan günü, küreselciler ile
ulusalcılar için önemli bir gündür.
Fransa
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin Ukrayna savaşının gölgesinde gerçekleştiğini
unutmamak gerekir. Uzun bir zamandan beri bölünmeye başlayan Fransız siyaseti,
önümüzdeki süreçte daha da derinleşerek devam edeceği görünüyor. İkinci turda
Macron yeniden seçilse bile bu durum değişmeyecektir.
Bölünmenin
birçok nedeni olabilir ama özellikle üç nedenin belirleyici olduğunu
düşünüyorum. Birincisi, Fransa
siyasetine yön verebilecek düşünce adamları yetişmedi-yetişmiyor. İkincisi, ekonomik sıkıntılarla
birlikte zenginle Fakir arasındaki makas giderek büyüyor. Üçüncüsü, göçle birlikte demografik yapının giderek değişmesinin
yol açacağı gelecek endişesi bulunuyor. Konuştuğum bütün Fransızlarda gelecek
ile ilgili büyük bir umutsuzluk gözlemledim.
Fransa,
son beş yılda AB içinde büyük ölçüde etkili bir aktör olmaya çalışsa da, Fransız
vatandaşlarının çoğunluğu Fransa’nın AB içinde pasif olduğunu düşünüyor. Fransız
toplumu AB’nin geleceğinin nasıl gelişmesi gerektiği konusunda da bölünmüş
durumda. Örneğin Merkez sol adaylar, Avrupa Parlamentosu’nun daha fazla karar
alma yetkisini savunurken, aşırı sağ partilerin Fransa’nın alacağı kararların
belirleyici olmasını arzuluyor.
Hatırlanacağı
gibi 2017’deki seçimde Macron rakibini büyük farkla yenmişti. Ancak bu defa
işinin zor olduğu görünüyor. Pazar gecesi Macron’un taraftarları ‘’beş yıl daha’’ sloganları atınca,
Macron taraftarlarını şu sözlerle uyardı: ‘’
Daha bu iş bitmedi. İkinci tur seçimlerinin hem ülkemiz hem de Avrupa için
belirleyici olacaktır’’ dedi. Anlaşıldığı gibi Macron sonuçlardan endişelidir.
Her
liderliğin nihai testi, halkın beklentilerini faaliyete geçirmekte yatmaktadır.
Ancak kurduğum bağlantılarla konuştuğum birçok Fransız’ın bana söyledikleri ‘’Macron Fransızların değil, varlıklı
elitlerin beklentilerini karşıladıklarını’’ söylediler. Peki, kime
oy vereceksiniz? Diye sorduğumda hepsi ‘’Marine
Le Pen gibi ırkçı birini engellemek için Macron’u destekleyeceğiz’’ dediler.
Öyle
anlaşılıyor ki 24 Nisan’da Macron tekrar seçilse bile, Fransa iç politikası
kaynamaya devam edecektir. Çünkü Macron %30’luk merkezi bir bloka liderlik
yapsa da, rakipleri aşırılık yanlılarından oluşmaktadır.
Ancak
bu seçimde dikkatimi çeken bir husus, Marine Le Pen daha önceki seçimlerde
olduğu gibi, bu defa AB’den ayrılma çağrısı yapmadı. Acaba Avrupa Birliğinden
ayrılan İngiltere’nin iyi bir örnek olmadığı için mi, yoksa Ukrayna işgalinden
sonra Rus korkusundan mı? Önümüzdeki süreçte bu soruların cevabını belki
buluruz.
Şimdilik
ibreler Macron’dan yana görünse de ikinci turda kesin sonucu tahmin etmek zor. Bu
bakımdan 24 Nisan’da nasıl bir sonucun çıkacağını sadece Fransız halkı değil,
tüm Avrupa merak ediyor.
Toparlayacak olursak 21. yüzyılın ilk çeyreğinin tamamlanmasına birkaç yıl kala Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi, jeopolitik bir meydan okumadır. Bunun neticesinde Avrupa siyasetinde ırkçı partilerin güçlenmesine yol açacağını en başından beri hem bu köşede yazmış hem de beni konuk eden tv kanallarında söylemiştik. Son Fransız seçim sonuçları da bu ön görümüzün doğru olduğunu söylüyor.