Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Fiyatlardaki Yükselişin Temel Nedenleri

Türkiye ekonomisiyle ilgili en önemli problemlerden biri, herkesin cebini doğrudan etkileyen enflasyon konusudur. Nisan ayında yıllık %17,14 olarak açıklanan enflasyon oranları herkesin moralini bozmaya devam ediyor. Pandeminin olumsuz etkilerinin yanında üretim ve ihracat konusunda yaşanan planlama eksikliği enflasyonun yükselmesinde etkili oluyor.

Enflasyonun temelde talep ve maliyet olmak üzere iki nedeni vardır. Talep enflasyonu, gerçek hayatta özel ürünler veya harcama gruplarında görülür. Örneğin, salgının ilk dönemlerinde kısıtlamaların yüksek olduğu ve uzaktan eğitim modeline geçildiği günlerde bilgisayar, tablet gibi elektronik cihazlara artan talep sebebiyle fiyatları hızla artmıştı. Piyasada bulunan ürünlerin artan talebi karşılayamaması nedeniyle fiyatların yükselmesi talep enflasyonunu oluşturur. Ancak genel anlamda bakıldığında da son yıllarda ülkemizde toplam talebin azalmadığını, bilakis arttığını da görebiliyoruz. Mart ayında sabit fiyatlarla perakende satış hacmi bir önceki yılın aynı ayında göre %19,2 oranında artış göstermiştir. Burada özellikle belirtilmesi gereken bir husus var ki bu artışlar sabit fiyatlarla gerçekleşen artıştır. Yani enflasyondan arındırılmıştır. Fiyatların artmadığı bir ortamda yaşanan bu hacimsel artış, toplam talebin düşmediğini, aksine talebin artarak devam ettiğini işaret eden bir veri olarak söylenebilir. Fiyatların artmasına, kısıtlamaların artmasına rağmen toplam talebin azalmaması ve bilakis artış göstermesi enflasyonu oluşturan etkenlerden biri olarak görülebilir. Bununla birlikte kısıtlamaların azalmasıyla birlikte lüks tüketimin artması enflasyonu yukarı yönde hareket ettireceği beklentilerini oluşturmaktadır.

Maliyet tarafında bakıldığında ise orda da çok iç açıcı tablo göremiyoruz. Nisan ayında yurt içi üretici fiyat endeksi bir önceki yılın aynı ayına göre %35,17 oranında artış göstermiş. Yurtiçi ÜFE’de en yüksek artışı %42,59 ile ara malı fiyatları gösterirken %38,64 ile enerji, %38,11 ile imalat ürünleri göstermiştir.

Sektörel olarak incelendiği zaman ise kok ve rafine petrol ürünlerinde fiyatlar yıllık %159,53, ham petrol ve doğalgaz fiyatlarında %109,1, ana metallerde %71,71, kağıt ve kağıt ürünlerinde %45,56, kimyasallar ve kimyasal ürünlerde %39,02, kauçuk ve plastik ürünlerde ise %36,96 fiyat artışı gerçekleşmiştir.

Verilere bakıldığında sadece dolara bağlı olduğunu söylemek yanlış olur. Çünkü 2020 yılı 23 Nisan’da dolar/TL kurunun 6,99 olduğu, 2021 yılı 23 Nisan’da 8,36 olduğuna göre %19,5’lik bir artış olduğunu görebiliriz.

Bu veriyi bir kenarda tutalım.

Üretim yapan fabrikaları ele aldığımızda, üretim için tüm maliyetler hammaddeden ibaret değil. İşçi maliyetleri, elektrik, su ve diğer maliyetler de bulunmaktadır. Her biri için ayrı ayrı fiyat artışı olduğunu da hesaplarsak dahi %35,17 oranında bir yurt içi ÜFE oranını sadece döviz kuruna bağlamak oldukça yanlış olacaktır. Sonuçta ülkemizde üretilen ürünlerin hammaddelerinin tamamı ithal değil.

Bu meseleyi daha iyi anlayabilmek için sahada neler konuşulduğunu araştırdım. Bir firmadan tedarikçisinin yurt dışına ihracat yapabilmek için kendisine teslimatı geciktirdiğini öğrendim. Bir başka işletmeden de tedarikçisinin hammaddesini Çin’e ihraç ettiğini öğrendim. Bir başkası ise tedarikçisinin yurt dışı müşterilere ürün teslim tarihi için 1,5 hafta verdiğini yurt içi müşterilere 6 hafta teslim süresi verdiğini söyledi. Çin’den ürün gelmediği için talep patlaması yaşadıklarını, bu nedenle fiyat artışı olduğunu, ayrıca peşin para ile çalıştığını söyleyen tedarikçiler olduğunu söyledi.

Yani enflasyon konusunu incelediğimiz zaman üstün körü bir şekilde “dolar arttı bu nedenle her şeyin fiyatı yükseliyor” şeklinde açıklama yapmak konu hakkında bilgi olmadan fikir yürütmek olur.

Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi enflasyon konusu sadece Merkez Bankası’nın görevi olamaz. Faizi artırıp parasal sıkılaştırma uygulayarak enflasyonu düşürmeye çalışmak çok eksik kalır. Çünkü perakende satış hacmi faizin yükselmesine rağmen talebin artış gösterdiğini ifade ediyor. Yani vatandaş, faizin artmasına rağmen tüketimini azaltmıyor. Faiz arttı diye daha az domates, salatalık, kıyafet almıyor.

Enflasyonla mücadele için Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı, Enerji Bakanlığı, Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanlığı temsilcilerinin de sürece dâhil olması gerekiyor. Aksi halde enflasyon kronik hale gelirse çözümü giderek zorlaşan bir sorun olur.