Fiyatlardaki Yükselişin Temel Nedenleri
Türkiye ekonomisiyle ilgili en önemli problemlerden biri, herkesin cebini doğrudan etkileyen enflasyon konusudur. Nisan ayında yıllık %17,14 olarak açıklanan enflasyon oranları herkesin moralini bozmaya devam ediyor. Pandeminin olumsuz etkilerinin yanında üretim ve ihracat konusunda yaşanan planlama eksikliği enflasyonun yükselmesinde etkili oluyor.
Enflasyonun temelde talep ve maliyet olmak üzere iki nedeni
vardır. Talep enflasyonu, gerçek hayatta özel ürünler veya harcama gruplarında
görülür. Örneğin, salgının ilk dönemlerinde kısıtlamaların yüksek olduğu ve
uzaktan eğitim modeline geçildiği günlerde bilgisayar, tablet gibi elektronik
cihazlara artan talep sebebiyle fiyatları hızla artmıştı. Piyasada bulunan ürünlerin
artan talebi karşılayamaması nedeniyle fiyatların yükselmesi talep enflasyonunu
oluşturur. Ancak genel anlamda bakıldığında da son yıllarda ülkemizde toplam
talebin azalmadığını, bilakis arttığını da görebiliyoruz. Mart ayında sabit
fiyatlarla perakende satış hacmi bir önceki yılın aynı ayında göre %19,2
oranında artış göstermiştir. Burada özellikle belirtilmesi gereken bir husus
var ki bu artışlar sabit fiyatlarla gerçekleşen artıştır. Yani enflasyondan
arındırılmıştır. Fiyatların artmadığı bir ortamda yaşanan bu hacimsel artış,
toplam talebin düşmediğini, aksine talebin artarak devam ettiğini işaret eden
bir veri olarak söylenebilir. Fiyatların artmasına, kısıtlamaların artmasına
rağmen toplam talebin azalmaması ve bilakis artış göstermesi enflasyonu
oluşturan etkenlerden biri olarak görülebilir. Bununla birlikte kısıtlamaların
azalmasıyla birlikte lüks tüketimin artması enflasyonu yukarı yönde hareket
ettireceği beklentilerini oluşturmaktadır.
Maliyet tarafında bakıldığında ise orda da çok iç açıcı
tablo göremiyoruz. Nisan ayında yurt içi üretici fiyat endeksi bir önceki yılın
aynı ayına göre %35,17 oranında artış göstermiş. Yurtiçi ÜFE’de en yüksek
artışı %42,59 ile ara malı fiyatları gösterirken %38,64 ile enerji, %38,11 ile
imalat ürünleri göstermiştir.
Sektörel olarak incelendiği zaman ise kok ve rafine petrol
ürünlerinde fiyatlar yıllık %159,53, ham petrol ve doğalgaz fiyatlarında
%109,1, ana metallerde %71,71, kağıt ve kağıt ürünlerinde %45,56, kimyasallar
ve kimyasal ürünlerde %39,02, kauçuk ve plastik ürünlerde ise %36,96 fiyat
artışı gerçekleşmiştir.
Verilere bakıldığında sadece dolara bağlı olduğunu söylemek
yanlış olur. Çünkü 2020 yılı 23 Nisan’da dolar/TL kurunun 6,99 olduğu, 2021
yılı 23 Nisan’da 8,36 olduğuna göre %19,5’lik bir artış olduğunu görebiliriz.
Bu veriyi bir kenarda tutalım.
Üretim yapan fabrikaları ele aldığımızda, üretim için tüm
maliyetler hammaddeden ibaret değil. İşçi maliyetleri, elektrik, su ve diğer
maliyetler de bulunmaktadır. Her biri için ayrı ayrı fiyat artışı olduğunu da
hesaplarsak dahi %35,17 oranında bir yurt içi ÜFE oranını sadece döviz kuruna
bağlamak oldukça yanlış olacaktır. Sonuçta ülkemizde üretilen ürünlerin
hammaddelerinin tamamı ithal değil.
Bu meseleyi daha iyi anlayabilmek için sahada neler
konuşulduğunu araştırdım. Bir firmadan tedarikçisinin yurt dışına ihracat
yapabilmek için kendisine teslimatı geciktirdiğini öğrendim. Bir başka
işletmeden de tedarikçisinin hammaddesini Çin’e ihraç ettiğini öğrendim. Bir
başkası ise tedarikçisinin yurt dışı müşterilere ürün teslim tarihi için 1,5
hafta verdiğini yurt içi müşterilere 6 hafta teslim süresi verdiğini söyledi. Çin’den
ürün gelmediği için talep patlaması yaşadıklarını, bu nedenle fiyat artışı
olduğunu, ayrıca peşin para ile çalıştığını söyleyen tedarikçiler olduğunu
söyledi.
Yani enflasyon konusunu incelediğimiz zaman üstün körü bir
şekilde “dolar arttı bu nedenle her şeyin fiyatı yükseliyor” şeklinde açıklama
yapmak konu hakkında bilgi olmadan fikir yürütmek olur.
Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi enflasyon konusu
sadece Merkez Bankası’nın görevi olamaz. Faizi artırıp parasal sıkılaştırma
uygulayarak enflasyonu düşürmeye çalışmak çok eksik kalır. Çünkü perakende
satış hacmi faizin yükselmesine rağmen talebin artış gösterdiğini ifade ediyor.
Yani vatandaş, faizin artmasına rağmen tüketimini azaltmıyor. Faiz arttı diye
daha az domates, salatalık, kıyafet almıyor.
Enflasyonla mücadele için Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı, Enerji Bakanlığı, Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanlığı temsilcilerinin de sürece dâhil olması gerekiyor. Aksi halde enflasyon kronik hale gelirse çözümü giderek zorlaşan bir sorun olur.