Dolar (USD)
32.55
Euro (EUR)
34.88
Gram Altın
2442.97
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

09 Şubat 2015

Fiyat ve İstikrar

Doksanlı yıllarda henüz çocuktum. O dönemde enflasyon haberleri bizim çizgi filmlerde izlediğimiz ejderha resimleriyle verilirdi. Gazete ve televizyonlar enflasyon haberlerini "enflasyon canavarı yine hortladı" başlığıyla okurlarına sunarlardı. 1990 yılından günümüze kadar ki enflasyon oranlarını incelediğimizde bu haberlere atılan başlıkların aslında çok da yersiz olmadığını görebiliriz.

1990'lı yılların başlarında yaşanan Körfez Savaşı nedeniyle enflasyon oranları yükselirken, büyüme oranlarında da bir yavaşlama meydana gelmişti. Yine bu yıllarda SSCB dağılmış ve ekonomilerinde tamiri hayli zor yaralar açılmıştı. Avrupa ve Asya'da haritalar yeniden şekilleniyordu. Bu dönemde Türkiye'de de siyasi istikrarsızlık ve belirsizlikler gündemi oldukça meşgul ediyordu.

Bu dönemler sadece Türkiye için değil diğer ülkeler açısından da sancılı geçmişti. 1992 Kara Çarşamba, 1994 Meksika ve Türkiye, 1997 Asya ve 1998 Rusya kriziu2026 Günümüzde olduğu gibi o günlerde de Türkiye'nin Rusya ile olan bavul ticaretinin yoğunluğundan dolayı bu krizden etkilenmemesi kaçınılmazdı. Tüm bu yaşananların ardından 1999 Marmara depremi ile kaybettiğimiz on binlerce insan kaynağı, birçok fabrika ve iş yerinin yıkılması ve dönemin siyasetçilerinin de etkisiyle birlikte 2001 krizinin yaşanmasıu2026 Birbirini izleyen bu sıkıntılı olaylar ekonomi açısından aslında hiç iç açıcı bir tablo sergilemiyordu. IMF'den aldığımız krediler yüzünden ekonomi politikalarımızı kendimiz belirleyemez hale gelmiştik. Tıpkı Osmanlı'nın son dönemlerindeki Duyun-u Umumiye gibi IMF'de bizim ekonomi politikalarımızı belirliyordu.

Yaşanan bu ekonomik ve siyasi buhranların ekonomimize etkisi her zaman büyük olmuştur. Bu etkiyi görmek için makro ekonomik verileri incelememiz gerekmektedir. Yani sayılar aracılığı ile oluşturulan grafik ve tablolar bize bir anlamda dünyada yaşanan ekonomik ve siyasi gelişmeleri ayna gibi göstermektedir. Sayılar, olayların somutlaştırılması için en büyük yardımcımızdır. Veriler, yaşanan olaylar sonucunda ortaya çıkan etkiyi görebilmemiz için önemli kaynaklardandır. Enflasyon, ithalat, ihracat, işsizlik ve büyüme oranları gibi ekonomik verileri bir sebep değil, sonuç olarak değerlendirmemiz gerekir.

Enflasyon oranları da belirttiğimiz üzere bir sebep değil, sonuçtur. Piyasada yaşanan talep artışı enflasyonun en önemli sebeplerinden biridir. Merkez Bankası son dönemlerde uyguladığı sıkı para politikası ile yurt içi talebi kısıp böylece talep enflasyonunu düşürmeye çalışıyor. Ancak yüksek faiz nedeniyle yatırımların ertelenmesi büyümeyi frenleyip istihdamı olumsuz etkilediği gibi arz artışının da önüne geçiyor, bu da enflasyon oranında yükseltici bir etkiye neden oluyor. Enflasyona neden olan bir etki de maliyetlerdir. Üretimi gerçekleştirmek için kullanılan üretim faktörlerinin maliyeti arttığında bu da enflasyona neden olmaktadır. Enerji, hammadde, işçi ücretleri gibi... Son dönemlerde maliyet enflasyonunu etkileyen unsurların fiyatlarında ciddi değişkenlikler söz konusudur. Petrol fiyatlarındaki azalma enflasyon oranlarında düşürücü etki yaparken, döviz kurundaki yükselme de ithal malların fiyatlarında artışa neden olmaktadır. Büyüyen Türkiye ekonomisinde yatırımların artması için gerekli olan tasarruf oranı yetersiz kaldığı takdirde aradaki farkın banka kredilerindeki genişleme yoluyla sağlanacağı için enflasyonu yükseltici bir etken oluşturacaktır. Ancak hükümetin açıkladığı son paketlerde tasarrufa yönelik teşvikler ile bu konuyla yakından ilgilendiğini görebiliriz. Örneğin; bireysel emekliliğe %25, konut sahibi olmak için biriktirilen paraya %15, düğün masrafları için yapılan birikime de aynı şekilde %15 teşvik verilmesi tasarruf oranlarında artışa yol açacaktır. Böylece enflasyona neden olan etmenlerden birine de bu şekilde müdahale edildiğini görebiliriz.

Görüldüğü üzere ekonomik istikrar siyasi istikrara bağlı olduğu gibi uluslararası gelişmelere de bir o kadar bağımlıdır. Dünya üzerinde yaşanan her olay ekonomiyi doğrudan ya da dolaylı şekilde etkilemektedir. Ekonomi verilerini incelerken bir tek neden olmadığının farkına varıp yapılan değerlendirmeleri de bu çerçevede takip etmeliyiz.