Fiyat artışlarının nedenleri
Enflasyon konusu günlük hayatımızda ilk sıralardaki yerini korumaya devam ediyor.
Özellikle işçi ve memur
gibi geliri sabit olan kesim enflasyondan en çok etkilenen kesimdir. Çünkü
ticaretle uğraşanlar, maliyet artışlarını mal veya hizmet fiyatlarına
yansıtabilirlerken sabit gelirli olanların böyle bir imkânları bulunmamaktadır.
Birçok kişi bu gidişatın
nereye kadar gideceğini merak ederken çeşitli yorumlar adeta havada uçuşuyor.
Yapılan yorumlara bakıldığında
bilgi eksikliğinden kaynaklı olarak çok ciddi yorum hataları yapılmaktadır.
Öncelikle Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ın “enflasyonu düşüreceğiz” açıklamasının ne anlama geldiğini bilmek
gerekiyor.
Enflasyon tanımı gereği
fiyatlar genel düzeyindeki artıştır. Yani bir ekonomide enflasyon varsa orada
zaten fiyatlar yükseliyordur. Enflasyonun düşmesi demek fiyat artışlarının
hızının düşmesi anlamına gelmektedir. Yani fiyatlar bir dönem %20 oranında
artış gösterirken ilerleyen dönemde bu artışın %5 oranında gerçekleşmesi
hedeflenmektedir. Yani enflasyonun düşmesi fiyatların düşeceği anlamına
gelmemektedir.
Fiyatlarda yaşanan bu
hızlı artışla ilgili birçok nedene değinmiştim.
Ancak tekraren
belirtmekte fayda var enflasyonun iki temel nedeni aynı anda yaşanmaktadır.
Enflasyonun temelde talep
ve maliyet olmak üzere iki nedeni vardır. Pandemi süreciyle birlikte
piyasaların bozulması sonrasında bu iki nedeni aynı anda yaşıyoruz.
Maliyet enflasyonunu
TÜİK’in açıkladığı Yurtiçi ÜFE verilerinden görebilirken talep enflasyonunu da
Perakende Satış Hacmi verilerinden görebiliriz.
Gerek hammadde kıtlığı
gerek enerji fiyatlarındaki artış gerek döviz kuru gerek lojistik sektöründeki
bozulma gibi nedenlerle maliyet enflasyonu artış göstermektedir. Bunun yanında
fiyat artışlarına rağmen talebin azalmamasıyla birlikte artış göstermesi fiyat
artışlarında önemli etki oluşturmaktadır.
Uzun süre çeşitli
kısıtlamalara maruz kalınmasının ardından kısıtlamaların azalmasıyla hızla
artan talebi karşılayamayan piyasalar fiyatların yükselmesinde en önemli etkiyi
oluşturdu. Bununla birlikte ülkemizde ihracatın hızla artması, Avrupa
ülkelerinden ülkemize talebin artışı yaşanması yurt içinde ürün kıtlığına neden
oldu. Bununla beraber yurt dışından gelen yoğun talep nedeniyle üreticiler yurt
dışı müşterilere verilen fiyatın yurt içi işletmelere de uygulanması nedeniyle
yurt içinde fiyat artışı daha fazla oldu. Maliyet artışlarına bir de
fırsatçılık ve kıtlık gibi etkenler de eklenince Türkiye’de enflasyon diğer
ülkelere göre daha fazla yaşanmaya başladı.
Talebin hızla artmasına
bağlı olarak üretimin ve enerji fiyatlarının da hızla yükselmesi maliyetleri
artıran önemli bir etken olurken lojistik sektöründeki tıkanıklık ve çeşitli
problemler maliyetlerin daha fazla artmasına neden oldu.
Küresel tedarik
zincirinde yaşanan kırılma nedeniyle Türkiye’den alımların arttığına
değinmiştik. Bununla birlikte küresel şirketlerin Türkiye’de yatırım kararı
aldıkları haberleri de artmaya başladı.
Bunun birçok nedeni olsa
da bazı kesimlerin sadece ucuz nitelikli iş gücüne bağlaması çok sığ
kalmaktadır.
Çünkü Türkiye özellikle
son yıllarda alt yapı yatırımlarını hızlandırmış bir ülkedir.
Şanlıurfa’dan başlayıp
Edirne sınır kapısına kadar uzanan kesintisiz otoban gibi büyük bir ulaşım
ağını görmemezlik yapılamaz. Bunun yanında Osman Gazi Köprüsü, Yavuz Sultan
Selim Köprüsü, Kuzey Marmara Otoyolu, İstanbul-İzmir Otoyolu, İstanbul Havalimanı,
Avrasya Tüneli, Marmaray ile bağlanan demir yolu hatları gibi büyük ve önemli
altyapı yatırımları önemli ölçüde etkili oldu.
Pandemi süreci küresel
ekonomide büyük hasarlara neden olurken Türkiye de bundan etkilenmektedir.
Üretimi artırarak enflasyonun frenlenmesi sağlanabilecekken emek arzı ve emek
talebi uyuşmazlığı büyük sorun teşkil ediyor. İş dünyası eleman bulamamaktan şikâyet
ederken emek arz edenler iş bulamamaktan dert yanıyor. Ciddi bir uyuşmazlık
yaşandığı ortada. Çözümü için devlet kurumlarının ve iş dünyası sivil toplum kuruluşlarının
hükümete daha kaliteli raporlar sunmaları gerekir.
Sorunların çözümü için el birliği yapılması gerekirken şikâyet etmenin yanına çözüm önerilerinin de sunulmalıdır. Çözülsün demekle iş bitmiyor. Çözüm önerilerinin belirtilmesi gerekiyor. Aksi hale boş konuşmaktan öteye gitmez...