Fiyat artışlarına “Dur!” demek için…
Enflasyon, eskiden alışılagelmiş bir durumdu. Gazete ve televizyonlarda her gün zam haberleri duyuyorduk.
1990’da %60’larda olan enflasyon oranı, 1994’te %125, 2001’de ise %69 seviyelerindeydi.
Sonrasında uzun yıllar tek hanelerde seyreden enflasyon oranı, küresel finans krizi sonrasında bile ciddi bir yükseliş göstermemiş, 2008’i %10 ile kapatırken Avrupa’da ikinci krizin patladığı 2011’de %10,45 seviyelerinde gerçekleşmişti.
2012’ye gelindiğinde enflasyon oranı %6,16’lara kadar gerilemişti.
***
2013 yılının ilk yarısında Türkiye ekonomisinde tam bir bahar havası eserken Gezi olaylarının patlak vermesiyle ekonomik dengeler bozulmaya başladı.
Gezi olaylarının ardından 17/25 Aralık emniyet ve yargı darbe girişimi ile Türkiye ekonomisi ikinci bir darbe yedi.
Sonraki yıllarda ise bu siyasi kargaşa ortamı bir türlü bitmek bilmedi.
Terör saldırıları, darbe girişimleri, suikastlar…
Tüm bu yaşanan siyasi olayların önemli ölçüde ekonomik yansımalarını hep birlikte yaşadık.
15 Temmuz hain darbe girişiminin bertaraf edilmesi ve sadece 40 gün sonrasında sınır ötesi terörle mücadele operasyonlarıyla birlikte Türkiye, yeni bir dönem başlattı.
Daha sonra yeni hükümet sistemi için millete gidildi. Milletten onay alındıktan sonra kabul edilen sistemin hayata geçirilmesi için seçim erkene alındı.
***
Artık yeni bir Türkiye için çalışma zamanıydı.
Türkiye ekonomisinin dışa bağımlılığı azaltılmalıydı.
Savunma sanayinde büyük ölçüde başarılmıştı zaten.
Ama diğer sektörlere de yayılması gerekiyordu.
En çok ithal edilen ürünlerin yurt içinde üretilmesi için dev teşvik paketi açıklandı.
Vakit, Türkiye ekonomisi için şahlanış vaktiydi.
Ancak ağustos ayında ekonomik saldırılar başlatıldı.
Önceden siyasi olayların ekonomik yansımalarını yaşarken bu defa hedef doğrudan ekonomimizdi.
Doların değeri Türk Lirası karşısında birkaç ay öncesine göre iki katına çıkarıldı.
Böylece ithal edilen malların fiyatları artmaya başladı.
Girdi maliyeti artan firmalar bunu fiyatlarına yansıtmasıyla birlikte, yıllar önceki enflasyon canavarı yeniden uyandı ve ayağa kalktı.
Tüm bunlara bir de doğal afet gibi sebze ve meyveleri çürüten bitkisel hastalıklar eklenince, pazarda fiyatlar adeta uçuşa geçti.
Tabi ihtiras peşinde koşan ve bu durumdan kârlı çıkmak için hazır bekleyen fırsatçıları da eklediğimizde, durum daha da karmaşık bir hâl aldı.
***
Günümüzde yaşadığımız enflasyon oranı 2002 öncesindeki seviyelerin altında olmasına rağmen, özellikle son 15 yıldır düşük enflasyona alışan bir millete yüksek gelmeye başladı.
Hâlbuki eskiden bu fiyat artışlarının iki, hatta daha fazla katlarını yaşıyorduk.
***
Tabi ki bu fiyat artışlarına alışılması gerektiği anlamına gelmez.
Daha iyi bir Türkiye için gayret gösterilmeli.
Yaşanan her olumsuzluktan ders çıkarıp her zaman daha iyisi yapılmalı.
Çiftçilerimizle birebir görüşmeli, sorunları dinlenmeli, gerekli çözümler üretilmeli. Köylüyü, çiftçiyi borç batağından kurtaracak yeni borç batağına sokmayacak planlar yapılmalı. Böylece üretici aracıların elinden kurtarılmalı. Çiftçinin üretimi aracısız pazara gelmeli.
Aynı şekilde sanayicimizin ve esnafımızın da sorunları tespit edilip çözülmeli. Ama sanayicilerimiz de ürünün kalitesini artırmak ve markalaştırmak için de gayret göstermeli. Günü kurtarmak için değil daha fazla katma değer üretmek için çalışmalı. İthal ürünlerin yerini yerli ürünler almalı. Ancak yerli ürünler en az ithal ürünler kadar kaliteli ve fiyat olarak da uygun olmalı.
Ticaret, sonunda kârı içinde barındırdığı gibi zararı da barındırır. Hem iş dünyası, hem de vatandaşlarımız, zor durumlar için hazırlıklı olunması gerektiği öğrenmeli.
Kârın yüksek olduğu dönemlerde lüks harcamalardan uzak durulmalı.
Finansal yönetim doğru yapılmalı.
Ticaret yapanlar elbet zarar etmemeli. Ancak yarın-öbürgün ikinci bir dalgada yok olmamak için vatandaşın da haklarını korumalı, fiyatları makul seviyede tutmalı.
***
Yaşanan ekonomik dalgalanmalar sebebiyle tasarruf akımı başladığını da görmeye başladık. Nitekim bunu perakende satış endeksinden gördük.
Bunun gerçekten önemli bir gelişme olduğunu söyleyebiliriz.
Talep enflasyonunu zayıflatırken tasarruf eksikliğini azaltıcı ve faizleri düşürücü etki gösterecektir.
***
Bu dalgalanma sürecini daha hızlı atlatmak için her kesime görevler düşüyor. Yükü sadece belli bir kesimin üzerine atarak bu süreci atlatmamız mümkün değil. Herkes elini taşın altına koymalı…