Fiyat artışları ve tarım kredi marketleri(2)
İktisatçı Prof. Dr. Ahmet Yılmaz Ata ile fahiş fiyat artışlarını, kooperatif market işletmeciliğini, enflasyonu ve alınması gereken tedbirleri konuşmaya devam ediyoruz.
Ahmet Yılmaz
Hoca’ya göre karar vericiler, piyasanın
kendi dinamiklerinin dışına çıkıp, fiyat dengelenmesini sağlayıp bu şekilde
fiyat artışlarının önüne geçmeye çalışırlarsa, sorun daha büyük olumsuzluklara
fırsat verebilir.
Her şeyden
önce fiyat, ekonomideki en önemli “bilgi” kaynağıdır. Ama doğru fiyat. Yani
piyasa aktörleri tarafından saptanan bir fiyat, üreticin ne üreteceğine,
tüketicinin de ne tüketeceğine karar vermesine yol gösterir ki bu şekilde
ekonomide kaynakların daha doğru ve etkin kullanımına neden olur.
Aksi bir
durumda yani piyasa fiyatının bir şekilde
piyasa aktörleri haricinde (merkezi otorite) tarafından ister fahiş fiyat
artışı ister fiyat düşüşü nedeni ile belirlenmesi, bu sebeple piyasa
fiyatlarının kontrolü, market fiyatlarının denetlenmesi, fiyatın ekonomi için yol
gösterici-pusula olması işlevini kaybetmesine yol açar ki bu durumda ekonomik
olarak kaynakların verimsiz ve etkinsiz kullanımına sebebiyet verebilir.
Aynı zamanda
bu durum yani fiyatların olması gereken düzeyden daha farklı bir düzeyde
zorunlu olarak tutulması, ürün arzının azalmasına, ekonomide “kıtlık”, “ karaborsa”, “ ürüne erişememe” gibi
toplumsal maliyeti yüksek olan sorunların baş göstermesine yol açabilir.
Örneğin
Türkiye ekonomisi özelinde baktığımızda; farklı zaman dilimlerinde farklı
siyasi otoriteler tarafından buna benzer uygulamaların gerçekleştiğini ve ne
gariptir ki sonuçlarının beklenenin aksine daha büyük tahribatlara yol açtığına
şahit olmaktayız.
2. Dünya savaşı ve hemen sonrası
dönemde, savaşın ortaya çıkardığı ekonomik koşullar, piyasada arz- talep
dengesini olumsuz etkilemiş ve durum hiper enflasyon diyebileceğimiz bir
durumun oluşmasına yol açmıştır.
O dönemki
siyasi erk, vatandaşın bu aşırı fiyat artışlarından bir mağduriyet yaşamaması
için “ tavan fiyat politikası” uygulamış, temel tüketim malları dediğimiz
ürünlerin fiyatını belli bir düzeyde sabitlemiştir.
Peki, bu
neye yol açmıştır? Bu politika, bu ürünlerin üretimini daha da azaltmış, ürüne
erişebilirliği kısıtlamış ve nihayetinde piyasada talep fazlası neticesinde
“kıtlık” dediğimiz sorunun yaşanmasına yol açmış ve vatandaşı karaborsa
dediğimiz piyasalara yöneltmiştir.
Neticede
vatandaş piyasa fiyatından satın alabileceği ürünü daha yüksek fiyattan
karaborsa piyasadan tedarik etmiştir. Aynı durum, 1970’li yıllarda dünya petrol
krizi esnasında göstermiştir. O dönemki siyasi erk de, yükselen fiyat artışı
karşısında, vatandaşın mağduriyetini gidermek için fiyat denetimleri uygulamış,
tanzim satış ağları oluşturmuş, tavan fiyat politikasına yönelmiş ama maalesef
istenilen sonuçlar elde edilememiş.
Aksine büyük
bir kıtlık ve darboğaz (biri dilim zeytine muhtaç olma) yaşanmıştır. Ve hala o
dönemim bu yanlış iktisat politikası siyasi bir slogan olarak hafızalarımızda
yer edinir.
Son
dönemlerde gerek dünya emtia fiyatlarındaki artışın gerekse yurt içi bazı
unsurlardan dolayı, Türkiye ekonomisinde yüksek enflasyonist bir süreç
yaşanmaktadır. Ve bu olumsuz durumdan
kurtulmak için, siyasi otorite bir takım çözüm politikalarına başvurmaktadır:
“Fiyat denetimi” ve “ devlet işletmeciliğinde olan marketlerin açılması” gibi.
Esasında bu tür uygulamalar, iyi
niyetler ile düşünülmüş uygulamalar olabilir. Lakin iktisaden sonuçları, pek de
beklenildiği gibi olumlu sonuçlar vermeyebilir.
Örneğin
Kamunun, fahiş fiyat artışının temel nedeni olarak ortaya koyduğu, “gıda ürünlerinin fiyat artışının” önüne
geçmek için, devlet destekli ve marketlerin açılması uygulaması, iktisaden bazı olumsuzların vuku bulmasına
yol açabilir.
Bilindiği
gibi hayatta hiçbir şey bedava değildir, her şeyin bir bedeli vardır. Hatta bu
durumu ifade eden ve İktisat bilimi eğitiminin bizlere öğrettiği en hayati
bilgi, “Fırsat Maliyeti” kavramıdır.
Bu kavrama göre, gerçekleştirdiğimiz her iktisadi bir tercih, başka bir
iktisadi tercihten vazgeçmemize yol açar.
Ve buna göre
vazgeçilen davranışın getirisi en yüksek olana da fırsat maliyeti ya da nam-ı
diğer alternatif maliyet deriz. Bu kavram, iktisadin temel gayesi olan kıtlıkla
mücadelede etkin tercihlerin, doğru kamu politikalarının ortaya konulmasındaki
en önemli göstergelerden biridir.
Bir sonraki
yazıda buradan devam edelim…