Fıtrat
Dünya bir han, insan da bir yolcu.
Bildirildiğine göre yolculuğun başında insan, tertemiz bir fıtrat ile
yaratılmış. İnsanın doğumuyla beraber yanında getirdiği fıtrat yeterince pak,
yeterince saf ve temiz. Yani fıtrat denilen insanın varlık yapısı, yaratılış
itibari ile kir pas, çer çöp barındırmamakta.
Fıtratın bu temiz ve pak olma durumu, tüm
insanlar için ortak ve değişmez kural. Doğuşundan sonraki süreçte insan, ailesi
ve çevresi sayesinde ister istemez dönüşüp başkalaşıyor. İyi ve doğru bir yönde
etkilenirse ne âlâ! Ancak başkalaşım kötü ve yanlış bir yönde ise yapacak çok
iş, dökecek çok teriniz var demektir.
İnsanlık tarihine baktığınızda koca bir
kâinatta iki insanla karşılaşırsınız. Birisi Âdem diğeri Havva’dır. İnsan
namına onlardan öncesi yoktur ve ilk haneleri cennettir. Cennetteki
yaşamları, her istediklerinin olması onlar için bir lütuf, bir nimettir.
Başlarına gelecek bir sıkıntı, bir ihtiyaç da yoktur. Çünkü cennette yaşam,
ekmek ve su, her ne varsa hepsi Allah’tandır.
Nereye kadar?
Ta ki Şeytanın sağdan yaklaşmasına… Ta
ki Âdem ile Havva’nın kendilerine konan “İstediğiniz kadar yiyin ve için.
Sadece şu ağaca yaklaşmayın” emri unutuluncaya kadar.
Âdem ile Havva, yaşam alanı olan Cennette kararsızlıkları
ve şeytanın aldatması ile nefslerine yenik düşüp bahtsız
olmuşlardır. Böylece hata yapıp yasaklanmış meyveden yemeleri ile temiz
olan fıtratları başkalaşmış ve değişmiştir.
Zamanla yanlış yola duçar olsa da kin ve
haset sahibi olsa da nefsine yenik düşse de ahlaktan uzaklaşsa da temiz olan fıtrat
asla yok olmamıştır. Sadece fıtratın temiz oluşundan uzaklaşılmıştır.
Ne zamana kadar uzaklaşılmıştır?
İman edenler için gün gelip güç yetiremediği,
elindeki imkânlarla baş edemediği bir bela, bir sıkıntı bizzat kendi başlarına
gelinceye kadar böyle olmuştur. Temiz olan fıtratın etrafına aile ve çevrece
örülen sarsılmaz duvarlar bir anda yıkılıncaya kadar böyle olmuştur.
İnsanlık, bugünkü yolculuğunda hep bir kaybeden
durumundadır. En büyük kaybı da fıtratının özünü ve ahlakını kaybetmiş
olmasıdır. Bu yolculuktaki kayıplarıyla başına gelen belalar, dertler ve
maddi manevi sıkıntılar artmış, kurtuluştan uzaklaşmıştır.
İnsanlık bugün belki büyük buhranda.. belki
de büyük dipsiz kuyularda. Belki de ahlak konusunda idealden çok uzakta. Ancak
bilinmeli ki tertemiz yaratılan, saf ve pak bir fıtratla doğan insanın dünya
yolculuğu yine tertemiz yaratılışına dönmek durumunda.
Fıtratın değişmesi, başkalaşması ve buna
sebep hatadan yüz çevirip af dilenmesi ile tekrar öze dönülmesinde en büyük
örnek Hazreti Âdem ve Havva’dır. Bildirildiğine göre Onların kıssasında da iş
aynen böyle olmuş ve yine insanlara en büyük ibret olarak Kitap’taki
yerini almıştır.
İnsan; kurtuluşa ermek, huzura ve felaha
kavuşmak istiyorsa mutlaka fıtratını temiz tutmalıdır. Özünü kinden hasetten,
çiğ nefsinden ve kötü ahlaktan mutlaka uzak tutmalıdır.
İnsan hep iyilerden, hep temizlerden olmaya çalışmalıdır. Tertemiz yaratılmış, en güzel yaratılmış insanın dünya yolculuğu yine tertemiz yaratılışına dönerek nihayet bulursa işte o zaman kurtuluşa erecektir. Çünkü cennet kirlenenlerin, kirli kalanların ve kirli kalmaya devam etmek isteyenlerin değil temizlenenlerin, temiz kalanların yurdudur.