Fitneye malzeme olmayız!
Son günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la Başbakan Ahmet Davutoğlu arasında fitne çıkarmak için oldukça önemli çabaların olduğunu gözlemlemek için her halde büyük bir akla gerek yok. Yurtdışından oynanan oyunların bir uzantısı olarak; Türkiye'nin ve mazlum coğrafyaların kaderine yön vermeye çalışan iki isim arasında çıkarılmaya çalışılan tartışma ve fitne merkezli oyunlara sorduğum bir soru üzerinden malzeme yapılmaya çalışılmam da açıkçası beni derinden üzdü.
Müsadenizle önce meseleyi anlatalım, sonra da bu tartışmalara nasıl baktığımızı ve de arkasında nasıl bir oyun oynandığını kalemimiz elverdiğince ele almaya çalışalım.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Azerbaycan ve Hırvatistan temaslarını takip etmek amacıyla geziye davet edilen gazeteciler arasında bu fakir de yer aldı. Zagrep'te ikamet ettiğimiz otelde yaptığımız ve dünkü gazetelerde yer alan söyleşi sırasında Sayın Cumhurbaşkanı'na bir soru yönelttim. Bu soruda yer alan bir kelime hatası üzerinden büyük bir tartışma çıkarıldı. Yaşananları hem fitneyi bertaraf etmek hem de tarihe not düşmek açısından aynen aktarmak istiyorum.
Benim sorum kelimesi kelimesine şu şekildeydi; Efendim, geçtiğimiz günlerde Sayın Başbakan, 'Tam Başkanlığı BENİMSEMİYORUM dersem, kendimi inkar etmiş olurum' anlamında bir cümle kullandı. Siz de biraz önce ve daha önceki sohbetlerimizde eğer tam başkanlık sistemi benimsenmiyorsa partili cumhurbaşkanlığına da geçilebilir diye bir öneri sundunuz. Bu bağlamda yeni Anayasa nasıl hazırlanıyor? AK Parti'nin hazırladığı taslak, tam başkanlık mı yoksa partili cumhurbaşkanlığı şeklinde mi ele alınıyor. Yaptığınız istişarelerde nasıl bir sonuç ortaya çıkıyor?"
Bu soruya Sayın Cumhurbaşkanımızın cevabı da aynen şekilde: "Bunu bana değil Ahmet Bey'e soracaksınız. AK Parti'nin başkanı ben değilim. Ama ben kendi meşveret meclisimde yer alan danışmanlarımla bu konularla ilgili çalışmalar yapıyorum. Anayasacı arkadaşlarım tüm dünyayı tarıyorlar, araştırıyorlar. Bizim amacımız alternatifleri de değerlendirmeku2026"
Yukarıda büyük ve kalın harflerle yer alan "Benimsemiyorum" kelimesi, ses kaydı deşifre edilirken, "benimsiyorum" şeklinde metinde yer aldı. Tabi bu durum bütün anlamı bozuyor. Ama ortada ne kasıtlı bir şekilde Başbakan'ın sözünü çarpıtma ne de Cumhurbaşkanı'nın bu konuyla ilgili karşı bir çıkışı var. Cevapta da görüleceği gibi Erdoğan zaten konu hakkında hüküm bile belirtmeden, "bu sorunun muhatabı ben değilim, Ahmet Bey'dir" diyor.
Ey twetter fitnecileri bütün mesele bu. Ne Başbakanın sözü çarpıtılıyor, ne de Cumhurbaşkanı Başbakan'a cephe alıyor. Ortada biz gazetecilerden kaynaklı basit ve insani bir hata var. Şunu hatırlatalım ki hepimiz insanız ve insan hata yapan bir varlıktır. Ancak erdemli insan o dur ki, bir başkasının hatası üzerinden mevzi kazanmaya çalışan değil, meselenin aslını öğrenmeye çalışandır. Hele ki bunu mazlum insanların kaderinin yeniden şekillendiği bu günlerde yaparsanız, kullandığınız her cümleyle fitne ateşine odun olmaktan başka bir işe yaramazsınız.
Hem yayın yönetmenliğini yürüttüğüm gazetem Milat, hem de şahsım, her türlü fitne ve fitnecinin karşısında durmayı şiar edinmiştir. Kaldı ki Sayın Erdoğan ve Sayın Davutoğlu arasında fitne üretme gayretlerini hiç de "safiyane" bulmam. Bu meselenin iki boyutu var. Birinci boyutu Uluslararası; burada Erdoğan'a karşı AK Parti içinden başka bir ismi yeni güç olarak ortaya çıkarmaya çalışan bir grup olduğunu çok rahat bir şekilde görebiliyoruz. Bununla mücadele etmek zaten boynumuzun borcu. Çünkü her platformda gelişen ve ilerleyen Türkiye'nin önünü ancak bu şekilde kesebileceklerini düşünüyorlar. Net bir şekilde biliyoruz ki Ahmet Hoca da bu oyunun farkında.
Gelelim ikinci noktaya ve de en önemlisineu2026
Cumhurbaşkanımız Erdoğan ve Başbakanımız Davutoğlu'nun yakınında yer alıyor gibi görünüp, her iki tarafın ufak tefek söylem veya üslup farklılıklarını ballandıra ballandıra anlatıp mevzi kazanmaya çalışan bir grup var ki bu son derece tehlikeli bir durumu da beraberinde getiriyor. Çünkü dışarıdan baktığınızda samimi gibi görünüp, Türkiye'nin büyümesini engelleyen bu isimler bilerek veya bilmeyerek büyük bir tarihi hata yapıyor.
Erdoğan'la Davutoğlu arasında bir üslup farkı olduğu net bir şekilde görülüyor. Ama bu üslup farkı yoğurt yeme şeklinden başka bir şey değil. Sonuçta her ikisi de aynı yoğurt kabına kaşık sallıyor. Yani her iki isim de Yeni Türkiye'nin inşasında üzerine düşen görevi yapmaya çalışıyor. Hem Sayın Erdoğan hem de Sayın Davutoğlu "ismet" sıfatıyla donatılmış ben-i ademler olmadığı için de dönem dönem hatalar yapıyor olabilir. Ama bu hataların üzerine gitmek zannımca hiçbir şekilde iyi niyet barındırmıyor.
Meseleye bakış açımız ise şu, biraz radikal bulabilirsiniz, ama bu fakirin okuması bu şekilde. Cumhurbaşkanı Erdoğan'la Afrika, Balkanlar, Ortadoğu, Avrupa, Orta Asya, Güney ve Kuzey Amerika'da 40'a yakın ülkeye seyahat etme imkanı bulmuş ve bu durumu Allah'ın bir lütfu olarak gören bir gazeteciyim. Gezdiğimiz ülkelerde gördüğüm şudur ki; Recep Tayyip Erdoğan, sadece Müslümanların değil, dünyadaki tüm mazlumların ümit bağladığı bir lider. Ve Tayyip Bey'in mazlumlar için ümit olma durumu devam ettiği sürece, (ki bu durum her geçen gün artarak devam ediyor) onun küçük günahlarını araştırmak, ifşa etmek ve buradan prim kazanmaya çalışmak bana göre büyük günahtır. Hem de çok büyük bir GÜNAH!!!
Daha net mi ifade edelim?
Bülent Arınç'ın hemen her kelimesinin başına "ben dürüstüm" kalıbını ekledikten sonra, dava arkadaşlarını köşeye sıkıştırmaya çalışanların ekmeğine yağ sürmesini samimiyet değil, hırsının kurbanı olmuş birinin kabul edilemez ve de AFFEDİLEMEZ bir yanlışı olarak görüyorum. Hüseyin Çelik'in söylemleri ise hezeyandan öte bir şey değil. Hele bu demeçleri "iyi niyet" kisvesi altında ön plana çıkaran "hükümete yakın gazeteciler"i ise hiç de iyi niyetli bulmam, bulamam. Kimse aklımızla alay etmesin. Ama buna rağmen Bülent Arınç'ı "Manisalı Lawrence" olarak da görmüyorum. Çünkü bu söylem de aynı şekilde yangına körükle gitmeyi beraberinde getiriyor.
Ez cümle bizi fitneye malzeme yapamazsınız. Ve nefes aldığımız sürece ülkemiz üzerine oynanan oyunlara karşı duracağımızı bir defa daha haykırıyoruzu2026
Saygılarımlau2026