Fitneye değil davete odaklanalım
Gündem yoğun. Yetişemiyoruz.
Haddimi aşmadan bir hukukçu ve ilahiyatçı kimliğimle öncelikle birkaç kelam etmek isterim.
Akıl, ilim, din ve vicdan sahibi Alimler elbette konuşacak. Tekfircilikle mücadele edecek, ilmi bir zeminde tebliğde bulunacak, bütünlüğü bozan fitneleri de boşa çıkartacak. Ve elbette tevhidi hakikati en güzel şekilde, en gür sesiyle duyuracaktır. Dışlamayacak, didişmeyecek, toplumu tağutun safına itmeyecek, sonuna kadar da küfürle mücadele edecektir.
Davet ve tebliği bir eylem metodudur. Alim, eylemden vazgeçmeyecek, insanlığı doğru ve iyi olana çağıracak, nebevi bir duruş sergileyerek son nefesine kadar direnmeyi tercih edecektir. Bizler de dün olduğu gibi bugün de peşlerine düşüp, önlerindeki engelleri aşmak için sorumluluk alacağız.
Bu kapsamda Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın eleştirilerini doğru okumalıyız. Hedef şaşırtmamalı, düşünmeden hareket etmemeliyiz. Cumhurbaşkanımızın işaret ettiği, tepki gösterdiği Alimlerimiz değil, kendine göre içtihatta bulunanlardır. Asla rehberlerimiz ve elçilerimiz değildir. Altını çizerek belirtmek isterim ki; Allahü tealanın kıymet verdiği ilmi, Onun sevmediği yolda harcetmek kimsenin işi değildir, olmamalıdır. Bunu meslek edinenlere tepki göstermek ise hakkımızdır. Bu hakkı sosyal ağlarda yargısız infazlara dönüştürenlerin ise cüretini anlamakta zorlanıyorum. Eleştiri ile hakaret arasındaki sınırı aşmak hak değil; hakka girmektir. Bu da unutulmamalıdır.
**
Gelelim Afrin'e.
Farkındasınız, ABD'den gelen açıklamalar devam ediyor. Yapılan her yeni açıklama bir öncekini yalanlıyor. Samimiyetsizlik böylece anlaşılıyor. ABD'den gelen açıklamalarla eş zamanlı Suriye rejiminden de yeni açıklamalar geliyor. Bu da bölgede huzuru kimlerin bozduğunu belgeliyor.
Benzer açıklamalara Türkiye-Suriye sınırında, terör örgütleri DEAŞ ve PYD/PKK tehdidine karşı başlatılan ve başarıya ulaşan Fırat Kalkanı Harekatı'nda da rastlamıştık. Tüm açıklamalara rağmen Türkiye kararlı bir duruş gösterdi ve tüm manipülasyonları boşa çıkartarak; Fırat Kalkanı Harekatı ile bölgeyi terör örgütlerinden temizledi. Sadece terörle mücadele edilmedi; bölge halkına insani yaşam şartları sağlanarak normalleşme sağlandı. Aynı mücadele bugün Zeytin Dalı Harekatı ile veriliyor ve Allah'ın izniyle kısa süre içerisinde Afrin terör vesayetinden kurtarılacak, yeni yaşam alanları sağlanacak, Cerablus'ta olduğu gibi halkların özgürlüğü sağlanacak. ABD ve Suriye rejiminin korkusu da tam olarak bu.
Çünkü bölge halkı özgürleştikçe, onlar yalnızlaşıyor.
**
Yunanistan tarafından meydana getirilen gerilim ise ayrı bir mesele.
Bu gerilim Batı tarafından meydana getirilen, kontrol edilen, yönetilen; Türkiye'nin Balkanlardaki gücünü kırmaya yönelik bir psikolojik harp taktiğidir. Balkanlarda ekonomik, teknolojik, siyasi ve kültürel alanlarda ilerleme kaydeden ve etki gücünü arttıran Türkiye'ye karşı yürütülen bir operasyondur. Bölgede Türkiye ile Balkan ülkeleri arasında Stratejik Ortaklık Antlaşması imzalandıkça gerilim sürecektir, ama sonunda kazanan halklar ve Türkiye olacaktır.
**
"Vicdan Konvoyu" nu unutmak ne mümkün.
Geçtiğimiz hafta Suriye'de Esed rejiminin hapishanelerinde hukuka aykırı şekilde tutulan ve işkencelere maruz kalan kadınların seslerini duyurmak için düzenlenen "Vicdan Konvoyu" nda emeği geçen herkese teşekkür ederim. Vicdansız bir çağın vicdanı olarak Suriye'den yükselen çığlığı dünyaya duyuran tüm kardeşlerimizi kutlarım. Esed'in zulmü altında hapishanelerde tecavüze uğrayan ve işkence gören kadınların sesi olmak, tüm insanlığın onurunu kurtarmaktır.