Fitnenin kaynağı
Kadim bir medeniyetin varisi olan bu millet geçmişten bugüne birçok sıkıntılar yaşamıştır. Bu sıkıntıların sebebi zaman zaman dış kaynaklı olsa da fitne muhakkak ülke içinde destekçilerini bulmuş ve öylece bu millete sirayet etmiştir. Aslında biz dışardan gelen sıkıntılardan değil içimizdeki aklı kıtlardan çektik hep. En çok da siyasi alanda bu sıkıntılara düçar kaldık.
Bizi en çok etkileyen, ülke olarak en çok yıprandığımız, millet olarak en fazla sıkıntı çektiğimiz darbeler olmuştur. Bugüne kadar yaşadığımız darbelerin analizini yaptığımızda her birinin altında muhakkak Cumhuriyet Halk Partisini gördük. Ya bir şekliyle tarafı olmuştur, ya da darbelerin destekçisi durumunda kalmıştır. İsmet İnönü’nün Menderes ve arkadaşlarına 18 Nisan 1960'ta mecliste yaptığı konuşmanın sonunda “Sizi ben bile kurtaramam.” Sözünden 39 gün sonra, 27 Mayıs 1960 da ihtilal olur ve seçilmiş bir başbakan idam sehpasına götürülür. Bu sözler darbeyi bilen ve destek olan bir anlayışın sözleridir. Aradan 56 yıl geçer ve 15 Temmuz 2016 yılında aynı partinin lideri FETÖ terör örgütünün darbe kalkışmasını büyük bir iştahla seyreder, Cumhurbaşkanının duruşu ve milletin desteği ile durdurulan bu kalkışma karşısında hayal kırıklığına uğramış bir durumda buna “Kontrollü darbe” diyerek işi sulandırmaya çalışır. Cumhuriyet tarihinin ilk ve son darbeleri bunlar. Bu iki darbenin arasında defalarca aynı senaryo oynandı bu ülkede ve her birinin içinden bir şekliyle Cumhuriyet Halk Partisi çıktı.
Yıllarca bu ülkeye ve bu ülke insanına zulmeden, binlerce evladımızı şehit eden, kızlarımız dul, annelerimizi gözü yaşlı ve evlatlarımızı yetim bırakan terör musibetinin siyasi ayağını meclise taşıyan yine bu zihniyet olmuştur. Şehit cenazeleriyle millete hakaret edercesine alay eden ama terör örgütü mensubu alçakların leşleri önünde saygı duruşunda bulunan vatan ve millet düşmanı bu zevatla birlikte yol yürümekten imtina etmeyen bu zihniyet milletin gözünün içine baka baka yalan konuşmakta ve bizim aklımızla dalga geçmektedir.
CHP Grup Başkanvekili Engin Altay bu zihniyetin siyaset anlayışını Meclis'te yaptığı “Bu hükümet dünyanın en doğru işini bile yapsa bizim bu hükümeti alkışlayacak halimiz yok. Milletin bize verdiği görev bu kardeşim” konuşmasıyla açıkça ortaya koymuş, hem bu milleti hem de kendi seçmenini aşağılamıştır. Bu iktidar gitsin de ne olursa olsun anlayışı ile hareket eden bu zihniyet bunu başarabilmek için millet tarafından seçilmiş milletvekillerini adeta pazarlamaktan da imtina etmemiş, başka partilere peşkeş çekmiştir. Şimdi de aynı hareketi iktidarı yıpratabileceğini veya düşürebileceğini zannettiği yeni kurulmuş partiler için de yapmayı planlamakta ve hem bu millet ile ve hem de bu milletin özgür iradesi ile seçtiği milletvekilleri ile dalga geçmektedir. Bu oyunun bir parçası olan milletvekillerinin durumunu anlamak ta kolay değil hani. Bir meta gibi pazarlanan bir milletvekili bu millet için ne yapabilir veya hangi milli bir çalışmanın içinde yer alabilir.
Bir virüsün esir aldığı dünyamızda eve hapsolmuş milletimizin hizmetine koşan Vefa Sosyal Gurubu çalışanlarını hedef alarak Van’ın Özalp ilçesinde iki kardeşimizi şehit eden alçak zihniyet ile Adana’da aralarında Kaymakam Oğuzhan Bingöl’ün de bulunduğu yardım organizasyonuna saldıran zihniyetin ne farkı var. Biri PKK terör örgütü mensubu, diğeri CHP Yüreğir Gençlik Kolları başkanı. Biri dağdaki terör diğeri bağdaki terör. Hareketler aynı. Biri dışarıdan bu milleti bölmeye çalışıyor, diğeri içeriden.
Terör destekçisi siyasiler ile işbirliğinden darbe planlayıcısı alçaklar ile birlikte hareket etmelerine, ülke düşmanı hainlere arka çıkmalarından, millet düşmanı şerefsizlere destek olmalarına kadar daha onlarca birlikteliğini ve desteğini saymak mümkün bu zihniyetin.
Fitnenin asıl kaynağının ne olduğu ortada…