Dolar (USD)
35.33
Euro (EUR)
36.60
Gram Altın
3008.27
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
04 Ocak 2015

Fitne Uyandırma!

Geçtiğimiz günlerde Medya'da iki eleştiri yayınlandı.

Biri, İslam ülkelerine yardımlarıyla temayüz etmiş, göğsümüzü kabartan bir kuruluşumuzun başkanının, Türkiye'nin son yıllardaki dış politikalarına eleştirileriydi.

Diğeri, ilmiyle amil, ilim ve takva sahibi olduğu her halinden belli bir hoca efendinin, diğer bir hoca ve kanaat önderi için eleştirileriydi.

Şüphesiz ki herkes eleştirilebilir. Hiç bir kimse, hiç bir kurum hatadan münezzeh değildir.

Eleştiri samimi ise, eleştirilen için bir fırsattır.

Ancak, eleştiri ile sataşmanın sınırı iyi çizilmelidir. Eleştiriler entelektüel çevrelerde kalmalı, halkın gündemine sokulmamalı, toplum disiplini bozulmamalıdır.

Eleştiriler ayrılığı değil dirlik ve birliği pekiştirmelidir.

İslam dünyasının en büyük problemi başıbozukluktur. İki Müslüman bir araya geldiğinde üçüncü kişi olarak ihtilaf mutlaka onlara refakat etmektedir. En olmaz konulardan sürtüşme ve ayrılık üretilmektedir.

Dünyada bir buçuk milyar Müslüman, yedi yüz elli milyon çatışma ve ihtilaf konusu bulunmaktadır. Bu kahredici bir durumdur.

Müslüman ilim adamlarının, liderlerin, kanaat önderlerinin, en öncelikli görevi bu ihtilaf, çatışma, kargaşa, kavga kültürünü yok etmektir.

Günümüzde İslam ülkeleri tarihin en karanlık girdabından geçmektedirler.

Pakistan ve Afganistan'a Taliban belası musallat olmuş, Bangladeş fanatik laiklerce inletilmekte, Uygurlar Çin' de esir, Orta Asya ülkeleri perişan, Arap ülkelerinde bahar kışa dönmüş, Afrika Müslümanları açlık sınırında sürünmektedirler.

Bir tek, Türkiye, belini nerdeyse doğrultmak üzeredir. Bütün İslam Dünyası pür dikkat Türkiye'yi izlemekte başarılarından ümitlenmekte, medet ummakta, Türkiye'yi tekrar etmeyi tasarlamaktadırlar.

İslam dünyasının var olma mücadelesi adeta Türkiye'nin ellerine teslim edilmiştir. Türkiye'yi yönetenlerin, kanaat önderlerinin, cemiyet ve cemaatlerin, ilim adamlarının, medyanın sorumlulukları had safhaya ulaşmıştır.

Osmanlı'yı tarih sahnesine hazırlayanlardan Yunus "söz" için şöyle söyler:

Sözü bilen kişinin, yüzünü ağ ede bir söz

Sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz

Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı

Söz ola ağulu aşı, yağ ile bal ede bir söz

Kişi bile söz demini, demeye sözün kemini

Bu cihan cehennemini, sekiz cennet ede bir söz

Yunus şimdi söz yatından, söyle sözü gayetinden

Pek sakın, ol Şah katından, seni ırağ ede bir söz"

Toplum önündeki sözler, iyi pişirilmiş, demini almış olmalıdır.

Hacı Bayram Veli 15. Asrın başlarında bir Cihan Devletinin doğuşunu sezmiş, şöyle demişti:

Nagehan ol şara vardum

Ol şarı yapılur gördüm

Ben dahi bile yapıldumu2028

Taş ü toprak aresindeu2028u2028

Şimdi, "Ol şar" 300 yıllık bir yangının ve yıkımın arkasından ikinci kez yeniden yapılıyor.

Bu "inşa" da herkes, hem yönetenler, hem de yönetilenler, fert fert sorumludurlar. Disiplini korumak ve süku00fbneti sürdürmek çok hayatidir.

Türkiye'yi gözetleyen "Üst Akıl" bu "yapılur şar" dan çok tedirgindir. Bu "İnşa" yine Hacı Bayram' ın manevi ustalığında yürüdüğünden, Erdoğan ve Davutoğlu'nun Hacı Bayram Camiinin kapısındaki resimlerinin altına:

"El Kaide Merkezi" ifadesini bilinçle, kasıtla kullanmışlardır.

"Ol Şarı" inşa edenlerden Hacı Bayram, bir gün bir çavuş gönderilip Edirne' ye çağrılır. Hacı Bayram geniş bir coğrafyaya hitap etmektedir. II. Murat kendisinden tedirgindir. Hacı Bayram, tevazu ile o bir tek çavuşun arkasına takılır, haftalar süren yürüyüşle Edirne' ye varır. Padişah' ı ve başkenti sakinleştirir, huzur içinde Ankara' ya döner.

Şimdi, yeni bir Cihan Devleti inşa ediyorsak, yeni Hacı Bayramlarımız, yeni Yunuslarımız olmalıdır.

Bu yük, "Masum Anadolu'nun saf çocuğu Sakarya" nın sırtına yüklenmiştir.

Kaldırmayacağınız yük yüklenmez!