Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
22 Haziran 2024

Fıtık patlar mı?

Değerli okurlarım yarım asra yaklaşan meslek hayatımda tıbbi birçok hastalığın halk arasındaki ön kabulü ile ilgili ilginç teşhislere şahitliğim var.

Örnek çok ama tıbbi literatürde karşılığı olmayan ancak vatandaşın kolayca anladığı birkaç hastalık ismi vermek istiyorum.

Kuruyel veya itdirseği gibi isimleri olan hastalıklarda var, padişah hastalığı yâda sinir sinir üstüne gelmesi gibi isimlerle anılan ve halk arasında karşılığı olan hastalıklarda var.

Makalemin başlığına gelince, bir vatandaşımız aradı ve halini arz ederken bel fıtığının patlamış olduğunu ve acil ameliyat önerildiği için bilgi almak amaçlı aradığını söyledi.

Patlamış fıtık tıbbi bir terim olmaktan çok vatandaşın korkulu rüyası olan ve halk aradında kabul edilmiş bir teşhis.

Çünkü patlama genel bir tabir ve olumsuzluk çağrıştırdığı için de korkulur.

Her ne durumda olunursa olunsun hiçbir hasta hastalıkla korkutulmamalı.

Hastalık durumu hastanın eğitimine kültürüne göre algılayabileceği bir dille izah edilmeli.

Telefonun diğer ucundaki panik içindeki vatandaşa üç soru sordum.

Ağrının karakterini öğrenmek önemli olduğundan ağrısını tarif etmesini istedim.

Uykusunu bozmayan, bazı hareketler dışında ağrı hissi olmayan ve ilaçlarla geçen ağrı tanımlayınca ağrının ayaklara bacaklara yayılımını ve bacak ve ayaklarda uyuşma ve güçsüzlük hissi var mı diye sorular sordum.

Dişçi koltuğuna oturan hastanın ağrısının geçmesi gibi cevaplar verdi.

Bu kısa konuşmaya iki soru daha sığdırıp acil ameliyat tavsiyesinde bulunan meslektaşımın muayenesinde neler bulduğunu sorunca, vatandaşımız ameliyat öneren doktorun kendisini muayene etmediğini, MR sonuçlarına bakarak belinde üç fıtık olduğunu ve bir tanesinin de patlak olduğunu, ameliyat olmam gerektiğini söyledi.

Telefonda konuşan vatandaş ne kadar doğru söylüyor onu bilemem ancak benzer sorunları olan hastalarımızdan bu tür bilgiler sık paylaşılır.

Yıllardır söyler dururum.

Hastalar hekimlerimizin ağzından çıkanları çok önemser ve tavsiyede bulunan hekim söylediklerini unutsa da hastalar hekimlerin ağzından çıkanları adeta hafızasına nakşeder ve nerede ise hiç unutmaz.

Yıllar sonra bir vesile ile karşılaştığım birçok hastamın ağzından benim unuttuğum ama hastamın unutmadığı tavsiyeler duymuşumdur.

Hocam siz bana şöyle demiştiniz ve o gün bu gün o sözünüzü kulağıma küpe ettim ve çok şükür iyiyim ya da hala tavsiyelerinizi uyguluyorum gibi ifadelerle sık karşılaşırım.

Örneklersem, baş dönmesi ile gelen bir hastama çok hızlı hareket ediyorsun hızını yavaşlat demişim.

Beni nerede görse bu sözümü hatırlatır ve o günden beri hareketlerine dikkat ederek baş dönmesi illetini yaşamadığını söyler.

Aynı şekilde bel fıtığı illeti ile mustarip olan hastalarıma aman ha dikkat der ve hastalıkla ilgili bilinçlendirme yaparım.

Yoldan geçen sıradan 100 insanımız MR makinasına konarak bel fıtığı taramasından geçse mübalağa etmiyorum ama 90-95 insanımızda bel fıtığı çıkar.

Bu açık gerçeklikten dolayı muayene etmeden hiçbir hastalığın teşhisini sadece tetkiklerle cihazlarla koymamak gerek.

Bel fıtığından mustarip bir vatandaşın sorusuna kısa öz cevap şu olmalı.

İç sesinle belim çürük de.

Bu cümleyi başkaları ile paylaşma ama kendine bu telkinle yaklaş, bel ve karın kaslarını güçlendirici imkân varsa yüzme, imkân yoksa bel ve karın kaslarını güçlendirici eksersizleri günlük rutinine koy ve belini kullandığın her eyleminde dizlerini yarı kırarak beline binen yükü azalt derim.

Yakın geçmişte; Hanım bir meslektaşımla karşılaştım.

Ben unutmuşum ama kendisi unutmamış.

Bel ağrısı nedeniyle gittiği bir meslektaşımız ameliyat önermiş bendenizde bu hastalıkla imtihan edilen tüm hastalarıma söylediklerimi söylemişim ve doktor hanım harfiyen uygulamış o gün bugün rahatım şükür diyerek aslında hekimlerimizin öncelikli görevi olan iyi iletişimle yapabileceklerinin olduğunu hatırlamama vesile oldu.

İletişim birçok alanda çok ama çok önemli. Ancak hekimlikte sanırım daha başka bir önem taşımaktadır.

Günümüz tıbbı teknolojinin yardımı ile işimizi hem çok kolaylaştırıyor hem de çok zorlaştırıyor.

Her ne durumda olursa olsun hekim hasta iletişimi çok ama çok önemli.

Anemnez dediğimiz hastalık hikâyesi de bir o kadar önemli ama muayene her şeyden daha önemli.

Teşhis ve tedavide çok önemli olan basamaklar atlanarak diğer teşhis basamaklarına tırmanmanın bedelini hem hekimler hem de hastalarımız ödüyor.

Tıp fakültesinde öğrenci iken öğrendiğimiz ve hocalarımızın üstüne basarak vurguladığı muayenede dört basmağı aslında unutmamalıyız.

İnspeksiyon; Gözlem

Palpasyon; Dokunma

Perküsyon; Bazı bölgelere vurma

Oskültasyon; Steteskopla dinleme

Teşhis ve tedavide bu basamaklar atlanarak hastanın muayenesi yapılmadan yapılan tetkikler üzerinden muayenesiz muayene sonucu önerilen ve yapılan tedaviler bazen ağır bedeller ödettirir.

Hekimlik sadece diploma alınarak yapılacak bir meslek değil. Aynı zamanda sanatı, hikmeti ve şifa arayışında da arı misali olmayı gerektirir.

Hastalıkları tedaviden ziyade her hastanın hastalığını teşhis ve tedavi etmenin doğru sonuçları ile yüzlerimizi güldürebileceğini unutmamalıyız.

Şifanın Allah’tan olduğunu kalbimizle tasdik dilimizle ikrar etmeyi ihmal etmeden elimizden geldiği kadar diğergam olmaya çalışmalıyız.

Hastalarımızı bir yandan tedavi ederken diğer yandan aslında teselli ettiğimizi unutmayalım.

Sağlık ve mutluluk dileklerimle.