Fırıncı ağabey
İnsanlık, Filistin topraklarına soykırımcı Siyonist İsrail’i kurdurarak dünyanın başına bela eden emperyalist ABD ve İngiltere’yi asla unutmayacak! Biz Müslümanlar da 76 yıldır bölgede masum kanı döken İsrail terör örgütünü hiç affetmeyeceğiz. Bizim kurduğumuz devletler sayesinde huzur, güven, adalet, barış ve kardeşlik iklimi sağlanmıştır. Bu yüksek medeniyetimizin temsilcilerinden bir büyüğümüz hakkında yazılan kitabı okuyorum.
Son yıllarda okuduğum
en güzel eserlerden biri olan Fırıncı
Ağabey Mehmed Nuri Güleç, Abdussamed Güleç tarafından kaleme alındı ve
Nesil Yayınları tarafından neşredildi. Üstad Bediüzzaman Said Nursî
Hazretleri’nin güzide talebelerinden Fırıncı Ağabey, sadece Nur talebeleri
arasında değil bütün dindarlar, millî ve manevi değerlere sahip çıkan
vatandaşlar arasında da çok sevilen, hürmet edilen bir büyüğümüzdü. Üstadın
tabiriyle “Nurun Zembereği” ve “İstanbul’un Hüsrev’i”ydi. Azmi, sebatı,
gayreti, heyecanı ve güler yüzüyle hepimize örnekti. “Mümine tebessüm
sadakadır.” hadis-i şerifini en iyi ve hasbi olarak uygulayanlardandı.
92 yıllık ömrünü iman
ve Kur’an hizmetine adayan büyüğümüzün 4. vefat yıldönümü münasebetiyle kurucularından
olduğu ve başkanlığını yaptığı İstanbul İlim ve Kültür Vakfı ile Yeni Dünya
Vakfı, Eyüpsultan’da iki program düzenlediler. İkisine de geniş katılım oldu. Onun
ve bütün müminlerin ruhlarına Kur’an-ı Kerim okundu, dualar edildi. Tanıyanlar
hatıralarını dile getirdi. Eseri okurken kahramanımızın destansı hayatını düşündüm,
sonra da kendisini ilk tanıştığım günü. 1980’lerde tanıdığım örnek
şahsiyetlerdendi Fırıncı Abi. Tevazuuyla gönüllerde taht kurmuştu.
Biricik emeli, derdi,
meselesi Risale-i Nurları önce bütün vatan sathına, sonra da dünyaya yaymaktı.
Bir ayağı İstanbul’daydı ama başta Isparta, Ankara ve diğer şehirleri de dolaşıyor,
hizmet ediyordu. Üstadına Allah rızası için yardım ediyordu. Risalelerin neşri
için vazifelendirilince “Bismillah” dedi. Türkiye’nin gönüllü en iyi
naşirlerinden biri oldu. Eseri okuyunca hem hayret edecek, hem de hayran
kalacaksınız. Bir insan bu aşka, şevke, heyecana nasıl sahip olabilir? Başta
Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerine ve ABD’ye kardeşleriyle birlikte gidip
hizmet eden, hattat Hâmid Aytaç’a yazdırılan “Tevafuklu Kur’an-ı Kerim”i
yurtdışında bastıran, Risale-i Nurları neredeyse bütün dünya dillerine tercüme
ettiren bir heyetin öncüsü olabilmek kolay mı? Bu ancak “istihdam-ı
ilahidi”dir. Cenab-ı Allah’ın inayetiyle mümkündür. Yangın yerine döndürülen
yerlerin ilk itfaiye erlerinden biridir Fırıncı Ağabey. O, imana muhtaç
yüreklere avuçlarını, kucaklarını ve gönüllerini açan bahtiyarlar
zümresindendir.
Eserin birinci
bölümünde “Mehmed Fırıncı Ağabey’in Dilinden Hatıraları”nı okuyorum.
Anlatılanlar sadece bir şahsın veya cemaatin hikâyesi değil, ülkemizde yaşanmış
büyük bir destanın terennümüdür. Nasıl koşulmuş, nasıl çalışılmış ve nasıl
hizmet edilmiş? O fedakârlığı, feragati, sabrı, cehdi nasıl gösterebilmişler?
Dünya ve nimetlerine sırtlarını çevirip ulvi davayı nasıl sırtlayıp taşımışlar?
Eserde Fırıncı Ağabey’in çocukluk yıllarını, ailesini kendi lisanından
okuyoruz. Tatlı, sürükleyici ve ahenkli bir dil. Muazzam bir İstanbul Türkçesi.
Samimi bir üslup ve eda. “Çocukluğumda ninemin bize öğrettiği dualar, zikirler
vardı.” diyor ve devam ediyor. Necip Fazıl’ın Büyük Doğu dergisi vasıtasıyla önce Risale-i Nurlarla ardından
Bediüzzaman’la tanışmanın ilgi çekici hikâyesi… Sonra da son nefese kadar devam
eden muhteşem sadakat. Olağanüstü çalışma, koşturma, mücadele ve hizmet ruhuna
sahip oluş hâli. Bir ‘fırıncı’dan bir ‘kahraman’ı ancak üstad çıkarabilirdi.
“Ne iş yapıyorsun?” sualine “Fırıncılık yapıyoruz.” cevabı. Bu hararetli ve
‘sevaplı’ iş, daha sonra fevkalâde bir enerjiye dönüşecektir. Tıpkı “Somuncu
Baba”da olduğu gibi. Fırıncı Ağabey, fikrimce Çağımızın Somuncu Babası’ydı.
En mühim özelliği bütün
Ehl-i İman’la muhabbet etmesi, hiç kimseyi “kardeşlik halkası”ndan ayırmaması, herkesi
kucaklamasıydı. Pek çok toplantıya davet ettik, hiç kırmadı, meclislerimizi şereflendirdi.
Etrafında bir sevgi halesi meydana geldi. Geçmişte Gönenli Mehmed Efendi gibi
âlimlerle dostluk kuran Fırıncı Ağabey, ömrünün ahir demlerinde de Metin
Balkanlıoğlu gibi gönül insanlarıyla bir araya gelmiş ve “İman kardeşliği”nin
önemini dosta/düşmana göstermişti. Dâhilde bu birlik ve beraberlik ruhuna,
İttihad-ı İslam fikriyatına ehemmiyet veren ağabeyimiz, devletimize düşman,
milletimize hasım, ümmetimize karşı olan güruhla en sert şekilde mücadele etti.
Türkiye’yi parçalamak isteyen ABD ve diğer emperyalist ülkelerin maşası olan
ihanet hareketi FETÖ’ye karşı en çetin mücadeleyi yapanlar arasındaydı. 15 Temmuz
Destanı’nın manevi kumandanlarındandı. Alçak, kanlı ve vahşi darbe
teşebbüsünden sonra bir ay boyunca yurt çapında ‘vatan ve demokrasi nöbetleri’
tutuldu. O nöbeti tutanlardan biri de Fırıncı Ağabey’di. Ömrüm boyunca o
sahneyi unutamam: Saraçhane’de belediye binası önünde bir ay boyunca sabahlara
kadar beklemişti. 222 sayfalık eserin her sayfası kıymetli, her paragrafı
değerli, her satırı önemlidir. Türkiye’nin nereden nereye geldiğini görebilmek,
anlayabilmek, idrak edebilmek ve şükredebilmek için bu eser okunmalıdır. Elhamdülillah
gözü açık gitmedi. Üstadı gibi çok istediği iki hizmeti de dünya gözüyle gördü.
Ayasofya Camii açılmış, Risale-i Nurlar Devlet (Diyanet) eliyle neşredilmişti.
Bu hizmetleri yerine getiren Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a, diğer
ağabeylerle birlikte teşekkür etmişti. Fotoğraflarla süslenen, hatıralarla
bezenen bu ufuk açıcı, ümit verici mükemmel eseri, hepinize tavsiye ediyorum.