Fırat Kızıltuğ
15 Temmuz Destanı yazılırken bir çok kavramı yeniden tanıdık, keşfettik, sevdik. Vatan gibi, bayrak gibi, millet şuuru gibi... Şiir de hatırlanan ve önemi anlaşılan sanatlardandı. Neredeyse bütün mitinglerde ve sabah nöbetlerde nağmeler ve mısralar atbaşı beraber gitti. Tanınmış şairlerimizin bayrak sevgisini anlatan, vatan kavramını dile getiren şiirlerini beraber söyledik, hislendik. Demek ki toprak, şairi, ozanı, sanatkarı olunca tam manasıyla vatanlaşır. Mehmed u00c2kif'i, Mithat Cemal Kuntay'ı, u00c2rif Nihat Asya'yı, Necip Fazıl Kısakürek'i, Dilaver Cebeci'yi rahmetle andık. Üstat Sezai Karakoç'u sevgiyle bağrımıza bastık.
Günümüzde eserleriyle kültür hayatımızda önemli hizmetlerde bulunmuş kıymetli bir sanatkarımız var: Fırat Kızıltuğ. Çok cepheli bir sanatkar. Eskilerin tabiriyle hezarfen, yani bin hünerli. Öncelikle bir mu00fbsıku00ee üstadı. Viyolonsel'den ud'a ve diğer bütün sazlara vukufiyeti var. Bestekar. İyi bir şair. Hecenin ustası. Üslu00fbbu olan bir yazar, bir edib. Pek çok eseri var. Bir kaçını hatırlatayım: Oğuz Destanı, Mavi Karanlık, Bandodan Klasik Müziğe, Satrançname, Dilbeste.
Edebiyat tarihçileri ve araştırmacıları bile unutmuşken 'şikeste'leri bize hatırlatan ve bu yolda güzel eserleri edebiyatımıza armağan eden Fırat Kızıltuğ'dur. Bugünlerde bütün şiirleri Akıl Fikir'den çıktı. Şikesteler ve Şiirler. Çok sevindim. Çünkü yaşayan bütün iyi şairlerimizin kitapları mutlaka yayımlanmalı ve gençler bu eserleri okuyarak örnek almalı. Güzel bir kapakla çıkan Şikesteler'de çok eser var. Hiç olmazsa birini paylaşalım. Şair, "Çanakkale Şikesteleri"nde şöyle der: "Başımı dayadım siper taşına, / Düşmanı cepheden aldım karşıma, / Allah Allah deyip bastım kurşuna; / Vatan sevdasına çektim tetiği, / Anafartalar'a yazdım kütüğü."
Kızıltuğ'un hayal dünyası zengin. Çocuklara müzik yapan sanatkarımız, büyükler için de neredeyse her konuya el attı. Ferdu00ee hislerden vatan şiirlerine her vadide örnek kabul edilebilecek eserlere imza atmış. Şiirler kitabında "Vatan-Ben" şiiri var ki, bugünlerde bu hislere bizim millet olarak çok ihtiyacımız var: "Altında şehidim, üstünde kanım, / Yürekden toprağa bağlı insanım, / İradem, düşüncem, nağmem, destanım; / Vatan benim, ben vatanım vatanım!.. / Gündoğuda, günbatıda esen yel, / Kuzeylere, güneylere taşan sel, / Gelmiş, geçmiş, konup, göçmüş her güzel; / Vatan benim, ben vatanım vatanım!.."
"Şehitler Bağına Süzülen Yiğit"te şöyle seslenir: "Şehitler Bağı'na süzülen yiğit, / Gözünü arala, uyuyor musun? / Hasretle, hürmetle, yanına geldim; / Gözünü arala, uyuyor musun? / Gönlümden geçeni, duyuyor musun?.." Şairimiz bizi arada bir maziye götürür ve destansı kahramanlarımızla buluşturur. Barbaros Hayreddin de onlardan biridir. "Bize Hayreddinli Derler" isimli şiir, Akdeniz'i bir "Türk ve Osmanlı Gölü" haline getiren büyük denizcimizi anlatır: "Yüreğimiz dolu u00eeman / Düşmana vermeyiz aman, / Can baş üzre, emr ü ferman; / 'Bize Hayreddinli derler.' / Yavuklumuz, aşığımız, / Emr ü haktan keşiğimiz, / Denizledür beşiğimiz; / 'Bize Hayreddinli derler.' / Kıyı, bahirde dururuz, / Kal'a, hisarlar vururuz, / Şan ü şevkimiz koruruz; / 'Bize Hayreddinli derler.' / Tilemsen'den deniz uzak, / Düşman kurar binbir tuzak, / Vatan, Devlet için gezek; 'Bize Hayreddinli derler.' / Venedikli, İspanya'lı, / Mora, İtalyan, Yanlalı, / Yunan kaçar yalı yalı; / 'Bize Hayreddinli derler."
Fırat Kızıltuğ iyi bir sanatkar olduğu kadar vefa duygusu yüksek bir karakter nümunesidir. Mehmed Çavuşoğlu'nun genç yaşta vefatı onu derinden sarsmıştır. Hocama yaktığı ağıt'a şöyle başlar: "Toprak tez çağırdı erken yaşında, / Dost yürekler yanar, ağlar peşinde, / Hangi mısra durur mezar taşında? / Ömür destanını yazan Mehmed'im, / Yarelerin sızlar, uzan Mehmed'im." Bu yürek yakıcı ağıt şu mısralarla son bulur: "Kızıltuğ unutmuş, kapıp koyvermiş, / Pu00eerler bahçesinde,taze boy vermiş, / Sami'yi teselli diye soy vermiş. / Fani bestesini sezen Mehmed'im, / Kırklar Otağı'nda gezen Mehmed'im."
Bir ülkenin sevgili başvekili idam edilir de bir şair buna bu00eegane kalabilir mi? Elbette kalamaz. Fırat Bey de bu acıyı yüreğinde hissedenlerdendir. "Sarı Zeybek" şiirinde Adnan Menderes'i rahmetle, hicranla, hüzünle anar: "Aydın Dağları'nda hazan sarısı, / İçinde dolanır, bozkurt irisi, / Peşinde sürünür, çakal kurusu; / Sarı Zeybek, etrafına bak hele, / Son sefer kağıdı gelmiş, acele!.../ Yassıl Yassıada, eriyip yassıl, / Kol, beden budayıp, kökünden asıl, / En koyu denize bat, usul usul; / Sarı Zeybek, güneş kara, gün kara, / Vuslat kalmış, hangi sonsuz bahara? / Aydın Dağları'nda çınar eğrildi, / Köküne baltalar değidi,devrildi, / Secdeye kapandı, yere serildi; / Sarı Zeybek, ak gömleği düğmele, / Üç kulhüvallahü, dahi besmele."
Has sanatkarlar, edipler şimdi Türkiye'nin 15 Temmuz Destanı'nı yazıyor, 7 Ağustos Şahlanışı'nı terennüm ediyor. İçerdeki ve dışardaki hain örgütlere ve devletlere kahramanca direnen ve cansiperane mücadele eden, İslam'ın ve Türk'ün son kalesini muhafaza eden, mazlumların hamisi destan insanların, alperenlerin hikayesini kaleme alıyor. İnşallah o şiirleri, hikayeleri ve romanları da en kısa zamanda okuyacağız. Aziz sanatarımız, kıymetli büyüğümüz Fırat Kızıltuğ Beyefendiye sağlıklı, bereketli ve huzurlu bir ömür diliyorum.