Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
25 Şubat 2022

Filozofların prensi: Spinoza

"Anlamak, sevmenin başlangıcıdır."

Rasyonalizm ve aydınlanmanın en radikal filozoflarının başında Spinoza (24 Kasım 1632-21 Şubat 1677) gelmektedir. 46 yaşında hayata veda eden Spinoza’yı 345. ölüm yıl dönümünde anıyoruz. Hegel, modern felsefede ya Spinozacı olacaksın, ya filozof olmayacaksın şeklinde bir durumun ortaya çıktığını söylemektedir. Bergson da şöyle demektedir: “Filozofsanız iki felsefe vardır sizin için: Kendinizinki ve Spinoza’nınki.” Felsefe ve teoloji yapmanın ölçüsünün Spinoza’nın düşünceleri olması şeklinde yeni bir durum ortaya çıkmıştır. Deleuze, Spinoza’yı “Filozofların Prensi” olarak nitelemektedir.

Eski Ahit’e yönelik radikal eleştirilerinden dolayı Spinoza, Amsterdam’daki Ortodoks Yahudi cemaatinden aforoz edilmiştir. Görüşleri yüzünden bıçaklı saldırıya uğramıştır. Kitab-ı Mukaddes’le ilgili görüşlerinden dolayı Spinoza’nın kitaplarını Katolik Kilisesi, Yasak Kitaplar İndeksi içine almıştır. Spinoza, Pentatök denilen beş kitabın Musa tarafından getirilen ilahi kitap olmadığını ve bunların değişik tarihlerde farklı kişiler tarafından yazıldığını söylemektedir. Spinoza, hakikatin Kitab-ı Mukaddes dahil hiçbir kitapla sınırlanmayacağını ve hakikatin Yahudiliğin tekelinde olmayacağı şeklinde radikal bir tez geliştirmiştir. Spinoza, insanları aldatan ve insan zihnini baskı altına alan ve sınırlayan bütün doğmaları ve inançları eleştirmiştir. Dönemin Ortodoks Yahudileri, Hristiyan Kalvinistleri ve Katolikler, özgür düşünceli bir insana tahammül edememişlerdir ve eleştirilerini susturmak için her yolu denemişlerdir. Yahudi ve Hristiyan din baronlarının Spinoza’yı sapkın, ateist ve din tanımaz şeklindeki ithamları ve karalamaları, insanlığın bu büyük filozofunun düşüncelerinin bastırılmasına yetmemiştir.

Temelsiz inançlar, insan zihnini sınırlayan otoriteler, hiçbir işe yaramayan güç merkezleri ve köhnemiş kaynaklar, insanların aklını köreltmekte ve yaşama coşkusunu ortadan kaldırmaktadırlar. Spinoza, akıl ve felsefenin hayatı coşkuyla, mutlulukla, doyumla ve özgürlükle yaşamanın kaynakları olduğunu göstermektedir. Spinoza, özgür insanı ölümle değil hayatla uğraşan kişi olarak değerlendirmektedir: “Özgür insanın en az düşündüğü şey ölümdür; onun felsefesi ölüm üzerine değil, yaşam üzerine bir tefekkürdür.” Arzu duygumuzu akılla ve felsefeyle geliştirerek hayatımızı tatladırabilir ve coşkulu hale getirebiliriz. Spinoza bize aydınlık bir mesaj vermektedir: Akıl ve felsefe, hayata tat, özgürlük ve mutluluk katar. “Aklın hayatın kaynağı olduğunu” söyleyen Spinoza, felsefenin “İnsanlara ölüm korkusuyla başa çıkarken değil, bilakis yaşam korkusunu bertaraf ederken gerekli” olduğunu dile getirmektedir. Spinoza, insanlığı akletmeye ve yaşamaya cüret etmeye çağırmaktadır. Spinoza’nın birinci sevgilisi felsefedir. Felsefe ve akıl, doğmaların, otoritelerin ve hurafelerin tahakkümünden kurtulmadıkça insan hayatına tat katamazlar. Felsefenin ve aklın, sapkın ve saplantılı temelsiz hurafelerden özgürleştirilmesi gerekmektedir.

Felsefe ve akıl, özgürlük ister. İnsanın hava ve su gibi ihtiyaç duyduğu şey, fikir ve ifade özgürlüğüdür. Hurafeleri din haline getiren Hristiyan ve Yahudi din kurumları, insanlar üzerinde tahakküm kurmak için fikir ve ifade özgürlüğünü tamamen ortadan kaldırmaktadırlar. Dini şekilciliğe hapseden dini kurumlar, insanın ruhunu, aklını, maneviyatını tamamen köreltmekte ve insanı ruhsuz bir bedene dönüştürmektedirler. Spinoza, kişinin ruh sahibi bir birey olarak yaşaması için akılla, özgürlükle, felsefeyle ve hikmet sevgisiyle donanmamız gerektiğini söylemektedir.

Spinoza, aklımızı ve zihnimizi dışarıya değil, içe yani kendimize yöneltmemiz gerektiğini söylemektedir. Kendini akılla ve bilgiyle değiştiren insanlar, dünyanın da gerçek anlamda değişiminin motoru olacaklardır. Kendini tanımak isteyen insanların gerçek anlamda ruhsal ve zihinsel nitelikte bir değişimi ve gelişimi gerçekleştirebileceklerine Spinoza vurgu yapar. Gerçek devrim, insanın kendinde gerçekleştirdiği iç devrimdir ve değişimdir.

Spinoza, mezhep çatışmalarının, doğmatik karanlığın ve kurumsal dinsel baskıcılığın hakim olduğu 17. yüzyılda yaşadı. Çok ağır, boğucu, baskıcı ve tüketici şartlar altında yaşamasına rağmen Spinoza, Etik ve Teolojik-Politik İnceleme isimli çok önemli iki eseri yazdı. Spinoza, aklı kullanarak yaşamaya cüret ederek ortaya koyduğu radikal fikirlerle gerçek, kapsamlı, derinlikli ve sahici bir aydınlanmanın önünü açtı. 46 yıllık kısa süren hayatıyla Spinoza, verimli hayat pratiğiyle insanın en zor şartlar altında dahi üretmeyi, akletmeyi ve gelişmeyi başarabileceğinin modeli olarak insanlığa aydınlanmanın kaynağı olarak ilham vermeye devam etmektedir.