Filistinli anne
Bugüne kadar yer yüzündeki hiçbir savaş Gazze’de İsrail’in yaptığı soykırım kadar vahşi ve alçakça olmadı. Aksa Tufanı operasyonu sonrasında emperyaller her ne kadar makyaj üstüne makyaj da yapsalar, maske üstüne maske de taksalar köleci, soykırımcı, vahşi, cani olan gerçek yüzlerini kimseden saklayamaz oldular. Gazze’de kadınlar için ölmek yaşamaktan çok daha kolaydı belki de. Her gün 37 çocuğun annesiz kaldığı bu ufacık bölgede 10 binin üzerinde kadın (anne) şehit oldu, 19 bini yaralandı. Dünyanın diğer bölgelerinde ise anneler günü bahanesiyle emperyalizmin tüketim çılgınlığına para transfer etti insanlar.
İsrail saldırılarında erkeklerini kaybeden kadınlar çocukları için hem baba hem anne olmaya çalışırken, körpe sabilerini hayatta tutabilmek için her türlü imkansızlığa rağmen çabalayıp duruyorlar.
Açlıktan çocuğuna süt veremeyen, aç ve susuz çocuğunu doyurmak için çöpler içinden yiyecek toplayan, hayvan yemlerinden yemek yapan, yabani bitkileri yiyerek hayatta kalmaya çalışan anneler. İsrail’in 900 tonluk bombalarıyla öldürülen çocuklarının bezlerine, kıyafetlerine sarılarak teselli bulmaya çalışan anneler. Öldürülen evlatlarının üşümemesi için üzerlerine battaniye örten anneler.
Her bayramı Filistinliler için zehir eden İsrail, bu yılki anneler gününde de Refah’a kara harekatı başlatarak insanlık ve insani değerlerle alay etti. Vahşetinin en büyük destekçisi ABD, en az 800 bin Filistinli’nin Refah’tan sürülmeden İsrail’in kara harekatı başlatmayacağını açıklamasına rağmen Netanyahu sabaha kadar havadan bomba, karadan top ve füzelerle dövdüğü Cibaliye kampına tanklarını soktu.
İsrail dün soykırımcı olmadı. 1948 yılından beri Filistinlilere uyguladığı soykırımı 7 Ekim sonrasında gözümüzün içine kör parmak misali alenileştirdi. Gavur her zaman gavurluğunu yapıyor da, benim sorum, gavurun gavurluk yapmasına mani olmak için Müslüman ne yapıyor. Sıcak döşeklerimizde yatarak, kapitalizmin her türlü nimetinden istifade ederek, cebimizde taşıdığımız dolarlarla siyonizme borç vererek, dolar imparatorluğunun kölesi olmaya dünden razı olarak, birkaç gösteri, sosyal medyada bir iki paylaşımla kendimizi tatmin etmekten başka hiçbir şey de yapmıyoruz. Türkiye, Filistin davasıyla ilgili taleplerini uluslararası arenada Güney Afrika Cumhuriyeti kadar net olarak ortaya koyamadı. Bağde harabel Basra, ancak Güney Afrika Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Cyril Ramaphosa’nın, İsrail hakkında UAD’da dava açtıktan sonra, davaya müdahil olabildik. Ramaphosa, “Kendimi hiçbir zaman bu kadar gururlu hissetmemiştim” sözleriyle insanlık vicdanını temsil ettiğini, annelerin feryadını duyduğunu söylüyordu.
Türkiye’nin buna da şükür dediğimiz İsrail ile 9,5 milyar dolarlık ticaretini kesmesi mi İsrail’in Gazze’de anneleri ve çocuklarını öldürmesine mani olur, yoksa ABD, İngiltere ve Almanya gibi sözde medeni ülkelerin birer suç aleti olan katliam silahlarını tedarik etmekten vaz geçmesi mi?
Kolombiya Devlet Başkanı Gustavo Petro, Gazze ölürse, insanlık ölür dediği açıklamasında Yahudi halkına yapılan soykırımı da halihazırda Filistin halkına yapılan soykırımı da kabul etmediğini belirterek, laik ve dini ilkeleri sebebiyle Netanyahu’nun yaptığı insanlık dışı barbarlığı reddettiğini açıklıyor. Erdoğan dışında hiçbir İslam ülkesi lideri bu kadar net bir şekilde Filitin’in haklı savaşına anlatamadı.
İsrail’in güvenliğinin Filistinli annelerin öldürülmesinden çok daha önemli olduğu teziyle, bugüne kadar BMGK’da soykırımcıların kınanmasını önleyen ABD, BM Genel Kurulunda sembolik olarak kabul edilen Filistin’in devlet olarak tanınmasına yönelik kararı yine Güvenlik Konseyi’nde engelleyerek kulaklarını Filistinli annelerin feryatlarına kapatacak.
Birleşmiş Milletler (BM) Konut Hakkı Özel Raportörü Balakrishnan Rajagopa’ın İsrail vahşeti karşısında "Daha önce hiç böyle şok edici vahşet görmemiştim" diyerek olayın vehametini anlatmasına rağmen, Eurovision yarışmasıyla adeta aklımızla alay ettiler. İsrail mi? Yoksa LGBT’liler mi? İsrail’in değil de LGBT’li şarkıcının kazanmasına adeta sevindik. İsrail, Eurovision kabul edilerek, spor faaliyetlerinden men edilmeyerek, yaptıklarının yanına kar kalması sağlanıyor. Dünya Müslümanları olarak ABD’ye kafa tutacak para ve silah gücünü elde ettiğimiz gün belki Filistinli annelerin feryadını duyarız. Kapitalist sistemden beslenerek elde ettiğimiz sözde refahı kaybetmemek için bizi yıllar yılı sömüren batının dili (İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Almanca) tabelaları kendimizden sayarak aynı kültürü paylaştığımız için dilimizdeki kelimelerin birçoğunu aldığımız, (kalem, defter, kitap…)Arapça tabelalara savaş açmayı geleceğimizi kurtarmak olarak gösteriyorlar Siyonist uşakları. Kasabına aşık edilmiş yığınlar biz Müslümanız diye ortada caka satarken, Filistinli çok annenin feryadı arşa ulaşır. Gazze’den sonra da şayet, Irak ve Suriye operasyonunu daha fazla ertelersek sıra erinde sonunda bizim annelerimizin ağlamasına gelir. Vesselam….