Filistin'den Rol Çalmak
Gazze’de 11 günlük İsrail vahşetinin bilançosu ağır olsa da ateşkesin sağlanmasını zafer olarak lanse etti bazı kesimler. İsrail vahşetinin durdurulması elbette önemli, ama beşli çete bu hamle ile Aperthait İsrail rejiminin yargılanmasının önünü kapattı.
Görmek istemeyenler için rakamları tekrar edelim, İsrail
bombalarıyla Gazze’de bin 800 bina yerle bir oldu. 16 bin 800 bina ise kısmen
hasar aldı. 5 gökdelen ile 74 devlet dairesi de bu saldırılar neticesinde
yıkıldı. İsrail’in hedefleri arasında, fabrikalar, okullar, hastaneler, yollar,
tarlalar, su ve elektrik sağlayan tesisler,
şehrin altyapısı dahil her yer vardı. İnsani kayıplara gelince 66 çocuk,
39 kadın 17 ihtiyar olmak üzere 248 kişi katledildi. 20’si ağır olmak üzere 948
kişi ise yaralandı. 75 bin kişi göçmen
durumuna düştü.
Bu kadar yıkıma bahane gösterilen oradaki savaşçılardan ölenlerin
sayısı her ne kadar İsrail 140 olarak açıklasa da İslami Cihad’dan sadece 19
kişi, Hamas’tan açıklanan kayıp ise Besim İsa dışında yok.
İsrail bu vahşeti yaparken, ABD ve Avrupa ne yapıyordu.
İsrail’in kendini savunma hakkından dem vuruyorlardı. Yahudi soykırımcısı Almanya’nın
Lideri Merkel açıkça bu vahşeti ‘İsrail’in kendini savunma hakkı var’
sözleriyle geçiştirmeye çalıştı. Netanyahu’ya vediği maddi ve manevi
destekleriyle katliamın ortaklarından ABD ise, vahşetin durdurulmasını
isteyenleri, antisemitik olmakla suçladı.. ABD’nin Filistinlileri yok etmek
için İsrail’e yaptığı yardım miktarı 238 milyar dolar.
İsrail vahşetini durduran gücün Türkiye olduğunu kimse inkar
edemez. Her ne kadar son ateşkesin Mısır’ın arabuluculuğu ile gerçekleştiği
ilan edilse de Türkiye’nin diplomatik gücü vahşeti durdurmuştur. Başkan
Erdoğan’ın önderliğinde Rusya dahil 20’nin üzerinde ülke ile yürütülen temaslar
neticesinde İİT’de ve BM Genel Kurulu’na ısrarlı bir şekilde olay taşındı.
Demir kubbesi çöken, kara operasyonundan korktuğu için de köşeye sıkışan İsrail
çözümü ateşkeste buldu.
Türkiye’nin ısrarlı takibiyle soykırım politikalarını
sürdüremeyeceğini gören İsrail, Biden’in de tavsiyesi ile Hamas’la masaya
oturdu. Şimdi pamuk ipliğine bağlı olan ateşkesin sürdürülmesi gerekiyor.
Filistin tarafı hiçbir zaman tahrik edici olmadı. İstedikleri sadece kendi
vatanlarında özgürce yaşamak. Oslo anlaşmasını olduğu gibi sayısız BM kararını
çiğneyen İsrail yaptırımsız kaldığı sürece her fırsat bulduğunda saldırılarını
sürdürecektir.
Bu yüzden uluslararası toplum, sivil Filistinlileri, Kudüs’ü,
Batı Şeria’yı, Gazze’yi koruyacak bir mekanizma kurmak zorunda. Bu mekanizmanın
kurulması iki devletli çözümün ilk adımı olacaktır.
Türkiye’nin ısrarlı takibinden rahatsız olanların iç
kamuoyuna yönelik manipilasyonlar yapmasından daha doğal bir şey yok. Sedat
Peker 7. Videosunda konuyu Maduro’nun Venezuelasına getirdi. Açıkçası,
Venezuela ve Türkiye hedef tahtasına oturtuldu. ABD’nin Kuzey Kore ve İran’dan
sonra Türkiye’yi hedef alacağı biliniyordu.
CİA’nın Maduro’ya yaptığı onlarca kumpas başarısız olduğu için şimdi de
uyuşturucu kumpası başladı. Bu işin öbür ucunda da Türkiye var. PKK’ya
operosyonlar yaptığı için ABD’nin yaptırım listesinde yer alan Soylu, şimdi
Peker’in hedefine. Ağar, Ailesi, Pelikan
Örgütü, FETÖ örgütü, Binali Yıldırım’ı alarak
düşman cephesini geniş tutması ve çoğaltması kendi aklının, iradesinin ürünü
olamaz. Belli ki arkasında çok derinlerde bir güç var.
Bu güç, darbesiz Türkiye’de iktidar değişimini öngördüğüne
göre, daha çok sosyal medya operasyonlarına maruz kalacağız. İslam dünyasında Türkiye’nin o kadar emeğine
rağmen rol çalarak Filistin’de barışı Mısır yaptı diye gösterenler, terör
örgütü destekçisi ABD’yi dünyanın jandarması, adalet dağıtıcısı gibi lanse
etmeye çalışacaklar. Bunu da hakkında arama kararı olduğu için kaçak olan
birisi üzerinden yapıyorlar.
Vesselam….