Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Filistin'den batılı değerlere bakarken

Geçen yüzyıldan bugüne kadarki süreç bile gözden geçirildiğinde, dünya ciddi anlamda çatışma ve savaşlara sahne olmuştur. Başta iki büyük dünya savaşı olmak üzere meydana gelen büyük ölçekli savaşların yanında bölgesel çatışmalar da eksik olmamıştır. Auschwitz olayını da bu minvalde bir insanlık dramı olarak unutmamak gerekir.

Batı modernitesi gerçekten çok boyutlu siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel değişimler, dinamikler ve sorunlar içerisinden geçerek bir forma ulaşmıştır. Bu minvalde sorunları aşmak üzere değersel kavramlar ve farklı metinleri önermiştir. Aslında bu değer ve metinler yaşanan travma ve dramları aşmak üzere devreye girmişlerdir. Üstelik kendisini evrensel ilan eden Batı modernitesi, bu metinlerin evrensel geçerliliği konusunda bugün bile ısrarlıdır.

“Bugün bile” ifadesini kullanmamızın sebebi ise, postmodern bir çağda “evrensellik” fikrinin ciddi eleştiriye uğraması sebebiyledir. Fakat yine de Batı “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi” üzerinden farklı ülkelerdeki insan ihlallerini karara bağlayan hükümler vermektedir. Geçmişten bu yana özellikle Batı dışı toplumları daha alt liglerde değerlendiren Batı’nın bugün Filistin meselesinde hangi değerlere ve metne dayanarak tavır aldığını sormak gerekir.

Bir kere Filistin’in gündelik hayatın gerektirdiği temel ihtiyaçları, İsrail’in kontrolü altındadır. Dolayısıyla Filistin’in zaten her bakımdan abluka altında olduğu bilinmektedir. Gıda ve özellikle suya erişim meselesi ciddi sorunlu görünmektedir. Yanı sıra elektirikten ilaca kadar bir dizi ihtiyaç ise insanların yaşam hakkını elinden alacak düzeyde mahrumiyetin konusu olmaktadır.

Filistin’de en temel insan hakları konusunda derin ihlaller vardır. Filistinliler yaşam hakkından başlayarak en temel haklarını elde edebilmiş değillerdir. Üstelik bu durum senelerdir bu şekilde devam etmektedir. Tüm bunlar karşısında özelde Ortadoğu ve Müslüman ülkelerin insan hakları karnesini sunan Batı’nın ve İsrail’in karnesi ne olacak?

Sorunu halletmek yerine İsrail’e yardım etmek üzere gemi gönderen Amerika, yine açıklamalarıyla itidale davet etmek gibi nötr bir dilden bile uzak Avrupa, acaba kendi değerlerini nerede konumlandırmaktadır? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi adaletin tesisi için bu konuda bir yargıda bulunmalıdır.

Fakat daha da önemlisi epey zamandır zaten insan hakları konusunda teoriyle mesafesi çoğalmış uygulamalar silsilesi var. Aslında Batı zaman ilerledikçe kendi değerleriyle yeniden sınanmaktadır. Açıkçası bugün gelinen noktada, bu değer ve insan hakları metinlerinin Batılıların tavrı sebebiyle epey prestij kaybettiği görülmektedir. Elbette yaşam hakkından özgürlüklere kadar temeller önemlidir; fakat bunların yeniden tutarlı bir şekilde savunulmaya ihtiyacı bulunmaktadır ve aslında yeni değerler zemini de ihtiyaç olarak kendisini hissettirmektedir.

Avrupa özellikle içinde barındırdığı göçmenlere yaklaşım şekli ve politikaları sebebiyle ne kadar euro-centric bir bakış açısına sahip olduğunu bir kere daha doğrulamıştır. Özellikle çoğulculuk meselesi Batı’yı sorgulamada en önemli başlıklardan birisi olmuştur. Nitekim ilk fırsatta aşırı güvenlik politikalarına geri dönen Avrupa’nın yeniden her bakımda sorgulanması bir zarurettir.

Dünya bugün çok farklı çatışma alanları ile kendisini göstermektedir. Doğu Türkistan’dan Suriye’ye, Rusya-Ukrayna savaşından Filistin meselesine kadar bu çatışmalara “değer” ve “hak” ekseninde yaklaşımlara dünyanın oldukça uzak olduğu görülmektedir. Hümanizmin doruklarına ulaşılacağı ve medeniyet vurgularla öne çıkan modernlik ise gerginlik ve ontolojik güvensizlik gibi negatif çıktılarla karşımızdadır.