Filistin'de çocuk olmak
Sözün bittiği yerdeyiz… Zamanın durduğu noktadayız… An
be an insanlığın tükendiği çağdayız…
Yürek paralayıcı çığlıklar, feryatlar, ahlar,
iniltiler arş-u alayı titretirken hâlâ titremeyen yürekler… Ses vermeyen
vicdanlar… Yeryüzünde adam diye gezinen nadanlar…
Parçalanmış aileleri bilirdik de evladının parçalanmış
bedenini elindeki poşetle toplayan ve taşıyan babalara da şahit olduk…
Filistinli gül çocuklar üzerine gülleler yağıyor… Gözlerinden
yaş değil kan akıyor… Onlar henüz okula başlamadı, savaşa başladılar… Onlar
savaşçılık oynamıyor gerçekten savaşıyorlar…
Bu korkusuz
yürekler şimdiden direnişin generalleri oldular… İntifada mektebinin masum
melekleri… Allah, çocuk meleklerle direnişi destekliyor.
Evet, Filistin’in mucize çocukları haykırıyor:
‘’Lebbeyk lebbeyk Ya Aksa’’
Ümmeti Muhammed’in üstüne sinen ölü toprağını silkmek
için sahadalar… Sinmediler, bizi silkeliyorlar…
İşte ümmetin yeni öğretmenleri bu çocuklar… Allah
onlar üzerinden bize mesaj veriyor… Siz konuşana değil konuşturana bakın!
Şimdi kulak verelim biz sıradan Müslümanlara ne
söylüyorlar?
Basın mensubu soruyor:
-Büyüdüğünde ne olmak istersin?
-Biz Filistinli çocuklar büyümeyiz. Her an
vurulabiliriz. Bizde hayat böyledir… Yani iman ve cihad…
Ruhlarımızı bir
olan Allah’a hediye ettik diyen diğer bir çocuk..
10 yaşında Filistinli kız Nadin:
-Halkıma yardım etmek için doktor olmak istiyordum ama
fırsat vermiyorlar. Düşmandan korkmuyorum ama ne yapacağımı da bilmiyorum…
İki yaralı çocuk… Küçük kardeş bilincini kaybetmiş
durumda… Büyük olanı son nefesini vermek üzere olan kardeşinin kulağına eğilmiş
‘’Kelime-i Şehadet’’ telkin ediyor.,.
Diğer bir çocuk, soruyorlar:
-Korkmuyor musun?
-Hayır! Ben sadece Allah’tan korkarım.
-Yani umursamıyor musun?
-Her şeyimizi kaybettik, ama sorun yok.
Bir başka çocuk işgalci Siyonistlere haykırıyor:
-Burası benim toprağım, gün gelir hakkımı alırım…
Minik bedenlerde cesur yürekler gizlenme ihtiyacı
duymuyor…
Enkazlar arasında rep müziği yaparak Filistinlilerin
sesini dünyaya duyurmaya çalışan güzel çocuk…
Ve daha da küçük bir çocuk… Annesine:
-Şehit olmak istiyorum…
-Neden?
-Çünkü çok acıktım, cennette ekmeğin olduğunu
biliyorum…
Ey dünya Müslümanları gelin vaizleri, hatipleri,
yazarları, aydınları, âlimleri, akademisyenleri dinlemeye bir gün ara verelim,
bu çocukların sesine kulak verelim…
Bu çocuklar bana yabancı gelmiyor… Nereden ilham
aldıklarını tahmin edebiliyorum… Hangi öğretinin öğrencileri oldukları belli…
Bu çocukların belki akademik başarıları yok… Özel eğitim almış değiller… Ebabil
muştusu yüklü yüreklere karşı karşıyayız…
Şimdi daha bir yakîn ile inandım ki, Firavunlar tüm
çocukları katletseler de mutlaka bir Musa Firavunların sonunu getirecektir…
Tüm toplum Hz. Meryem’e cephe olsa da, dışlasa da,
beşikteki bebek anne Meryem’i aklayacaktır:
‘’Kuşkusuz
ki ben Allah’ın kuluyum. Bana kitap verdi ve beni nebi yaptı.’’(Meryem,30)
Hz. İbrahim (as) biricik oğlunu kurban etmesi
gerektiğinde zorlanmıştı, kurban İsmail teslimiyetini şöyle dile getirmişti:
‘’Böylece(çocuk)
yanında koşacak çağa erişince(İbrahim ona) : ‘’Oğlum, dedi. Gerçekten ben seni
rüyamda gerçekten boğazlıyorken gördüm. Bir bak, sen ne düşünüyorsun?’’
(Oğlu
İsmail) Dedi ki : ‘’Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah, beni
sabredenlerden bulacaksın.’’(Saffat,102)
Gelelim Ashab-ı Uhdud sınavına…
Hendekçiler ateş dolu hendeklere iman edenleri tek tek
atarken en son kucağında bir bebek ile anne getirildi… Anne sendeledi.
Kucağındaki bebek dile geldi:
-Anneciğim sabret şüphesiz sen hak üzeresin, dedi.
Yavrusuyla birlikte göğe yükselen alevler arasında
ruhunu teslim etti…
Evet, çocuk deyip geçmeyin… Umarım bizim kuşağın
hastalıkları bu masumlara bulaşmaz… Kirlettiğimiz dünyayı bu çocuklar
temizleyecek… Kan gölüne, ateş topuna dönen dünyayı yaşanır hale bu eller
getirecek… Öpülesi eller…