Filistin'de Araplar bizi sırtımızdan vurdu mu?
İsrail terör devletinin Gazze’de icra ettiği akıl almaz
soykırımı meşrulaştırmak için ortaya atılan iddialardan birisi olan
“Filistinliler topraklarını Yahudilere sattılar!” iddiasını bir önceki yazımızda
cevaplamıştık. Bu yazımızda da “Araplar bizi sırtımızdan vurdu” iddialarını
masaya yatıracağız.
Filistin cephesinde çok fazla hissedilmese de cephe
gerisinde ve Suriye Bölgesinde Hristiyan Arapların başını çektiği ayrılıkçı
Arap milliyetçiliği cereyanı ve Hicaz Bölgesinde çil çil İngiliz altınları ile
körüklenen Şerif Hüseyin İsyanı da ordumuz için büyük bir tehlikeydi. Bu isyana
Medine Müdafi’i Fahreddin Paşa’nın anlattığı gibi beş bin Arap eşkıyasının
katıldığını da belirtmeliyiz. Ancak tüm Arap coğrafyasında bize isyan eden eli
silahlı kişilerin de bu kadar olduğunu da… Hatta gerek Şerif Hüseyin isyanını
ve gerekse bölgedeki Arap milliyetçiliği akımının asıl kaynağının da
İttihatçıların yanlış politikaları olduğunu da belirtmek gerekir. Cevat Rifat
Atilhan bu konuda şu çarpıcı tespitleri yapıyor.
“Bahriye Nazırı Cemal Paşa’nın Beyrut ve Şam’da astırdığı
ayandan Abdülhamid Zehravî Efendi ve mebus Şefik el-Müeyyed Bey gibi Arap
milliyetçilerinin reislerinin feci akıbeti, bir de yoktan yere Türk-Arap
düşmanlığını körüklemiş ve ordunun ileride ve geride her kademesinde mevcut
olan Arap zabitlerini tahrik ederek zavallı Mehmetçiği müthiş bir yangın ve
dört taraflı bir felâketin göbeğinde bırakmıştı.”
Halep’te Yarbay Emin Bey ve kurmay Yarbay Şakir Nimet Bey
önderliğinde “Halep Teşkilât-ı Milliyesi”, Şam’da Şefik Bey komutasında “Suriye
ve Filistin Müdafaa-i Kuvayi-i Osmaniye Heyet-i Umumiyesi, yine Şam’da “Gönüllü
Kahire Fırkası” gibi oluşumlar Fransızlara karşı savaşan ve Türklerle iş
birliği yapan oluşumlardı. Yemen de ise İmamı Yahya bin Hamideddin İtilaf
devletlerine karşı mücadele eden bir Arap liderdi.
Cengiz Çandar da konu ile ilgili bir yazısında “Filistin’de
tek bir Arap ayaklanmamıştır. Suriye’de, Irak’ta, Lübnan’da Türk kuvvetlerini
‘arkadan vuran’ herhangi bir olay olmamıştır.” demektedir.
Kut cephesinde ise Arap liderlerinden Uceymi Paşa deve
süvarileriyle bize destek olarak İngilizlerin Kut'ta yenilmesinde en büyük paya
sahip olacaktı.
Arap liderlerden Aziz Ali El Mısri Paşa ile Emir Şekip
Arslan da Bölgede bu kritik dönemde bize ihanet etmenin İslâmî kardeşlikle
bağdaşamayacağını, Türk düşmanı İngiliz ve Fransızların Filistin’de bir Yahudi
devletinin kurulmasına yardımcı olacaklarını beyan ederek, İngilizlerle
yapılacak iş birliğine şiddetle karşı çıkanların başında bulunmaktaydı.
Arap ihaneti abartılı bir şekilde sürekli ısıtılıp ısıtılıp
gündeme getiriliyor. Hatta bu servisler de her nedense İsrail’in Filistin’de
yaptığı saldırı günlerine denk getiriliyor. Biz de bu algı operasyonuna
kendimizi kaptırarak birbirimize düşüyoruz. Halbuki yapılmak istenen
Müslümanların kendi aralarında bir birlik olmasını engellemektir. Arap
düşmanlığının altında yatan ise aslında telaffuz edilemeyen bir İslam
düşmanlığıdır.
Kaldı ki bugün Osmanlıdan sonra kurulan birçok devlet,
(Yunan, Bulgar, Arnavut gibi) Osmanlıya isyan etmişken onların adı bile
anılmamaktadır. İttihat ve Terakki Cemiyetinin kurucusu Dr. İbrahim Temo güya
memleketimizin ihyası ve istibdattan kurtulması için çalışırken bir de
bakıyorsunuz Arnavut örgütlerini Başkim adı altında birleştiriyor, Arnavutluk
ve Romanya bağımsız devlet olunca her iki devlette de siyasi görevler
üstleniyor, Romanya parlamentosunda görev alıyordu.
Hoş bizi işgal ettiği halde İngiliz, Fransız ve İtalyanlara
hatta Yunanlılara karşı olan sevdamız ortada iken bu konu hakkında konuşmak bir
işe yarar mı bilmiyorum. Dahası eğer o savaşta bütün Arap dünyası bize karşı
ayaklansaydı sanırım bu beyler Arapları da baş tacı ederlerdi.
Kraldan çok kralcı olan bu beyler ihanet türküleri
çağırırken Arap ihanetinin zirve ismi Şerif Hüseyin’in oğlu Irak Kralı Faysal,
6 Temmuz 1931’de Ankara’ya gelmiş ve istasyonda bizzat Mustafa Kemal Paşa
tarafından karşılanmıştı. Kral Faysal, daha sonra 12 Haziran 1932 tarihinde de
Türkiye’yi ziyaret edip Mustafa Kemal Paşa ile tekrar görüşmüştü.
Şerif Hüseyin’in diğer oğlu ve Ürdün Kralı Abdullah da
Başbakan İsmet İnönü’nün daveti üzerine 30 Mayıs-8 Haziran 1937 tarihlerinde
ülkemizi ziyaret etmiş ve 31 Mayıs 1937 tarihinde Atatürk ile görüşmüştür.
Ankara’da gerçekleşen ilk görüşmeden sonra 5 Haziran 1937 tarihinde İstanbul’a
gelen Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk Ürdün Emiri ile yeniden bir araya
gelmiştir. Mustafa Kemal ve Emir Abdullah, Ertuğrul Yatı’nda devam eden
sohbetlerini samimi bir havada sürdürmüştür. Tan Gazetesi başyazarı Ahmet Emin
Yalman da bu ziyaretle ilgili olarak şu değerlendirmeyi yapmıştır: “Şarkî
Ürdün, Emir Abdullah’ın münevver rehberliği sayesinde çok büyük bir inkişaf
elde etmiştir. Emir, en çetin şartlar içinde iç ve dış barışını kurmaya
muvaffak olmuş ve memleketinde medeni varlıklar yaratmıştır.” Ayrıca yazısında
Emir Abdullah’ı sadece Ürdün’ün lideri olarak değil Arap âleminin bir
temsilcisi olarak değerlendirmiştir.
Şimdi bu ifadeler ile bugünkü söylemleri yan yana nasıl
getireceğiz takdir sizindir.