Filistin vicdan meselesidir
Gözlerin arza bakar, yüreğin ufka,
Hıçkırarak sanki yarışacak bulutla.
Belki yarın diner diye
Bekliyorsun umutla
Açık tut umut kapılarını yıkılma
Ama
Yüreği titrek bebek
Belki de bu elindeki son lokma…
Bebeklerin ve masum çocukların öldüğü bir savaşta hiç bir
ideoloji ve dava haklı değildir...
Savaşlar sadece savaşanların değil, tüm insanlığın ağır
imtihanı olup, dil, din kimlik ve ideolojilerin de savaşına dönüşen ikiyüzlü
bir durumdur.
Kurulduğu günden beri bütün bölgede gücünü, istihbaratını,
savaş maharetlerini bir korku makinası gibi çalıştıran İsrail, gök kubbesinin
altında kaldı. Karşısında sadece iman gücü dışında, gücü olmayan ve tek başına
bırakılmış Filistinliler var.
Özelde Hamas’ın genelde Filistinli direniş gruplarının
İsrail’e karşı başlattıkları Aksa Tufanı saldırılarını, Filistin direniş tarihi
sürecinde en önemli intifada olduğunu görüyoruz.
Aksa Tufanı saldırısı, İsrail’in istihbarat gücüne dair pek
çoğumuzun zihnindeki imajı yıpratan sürpriz bir gelişme oldu. Ortada yalnızca
istihbarat sorunu değil, sınır güvenliği açısından stratejik hesap hataları
olduğu ve güvenlik zafiyeti yaşandığı anlaşılıyor. İsrail halkı her ne kadar
şuan için Netanyahu hükümetini destekliyor görünse de sonrası için hesap
sorulacağını düşünüyorum.
İsrail-Hamas savaşı Batı'yı ve bazı ideolojileri ikiye
böldü: ABD ilk günden İsrail’in yanında ve arkasında durdu. Nerdeyse tüm Avrupa
ülkeleri de bu tutumdan geri durmadılar. Rusya ve Latin Amerika ülkeleri de
Filistin halkının yanında olduklarını duyurdular. Bu taraf görünme durumu bize
üçüncü Dünya savaşına sürüklendiğimizi gösterse de ben buna çok ihtimal
vermiyorum. Savaşın bile mertliği kalmadığı için…
İsrail - Filistin savaşında, farklı bir sosyoloji oluştu.
Tüm dünya ülkelerin de nefret ve bölünmeler oldu. Özellikle ülkemizde seküler,
sosyalist, nihilist, hümanist geçinen ve en şaşırtıcı olan Kürtçülük yapan
zümrelerin İsrail tarafında olmaları belki de savaşın en kirli ve üzücü tarafı
olsa gerek...
Ezber edinmiş slogan sözlerle “Filistin meselesi” bizim
meselemiz değil diyenler, hiçbir zaman bu kadar cüretkâr olmamışlardı. Oysa
Kudüs’ün fatihi Selahaddin Eyyubi ortak mirasımız ve kahramanımızdı…
Daha önce Kudüs’ü fethetmeyi bir Kürt’e nasip eden Allah,
Kudüs’e zulmeden İsrail ve siyonizmle dost olmaz.
Bazıların popüler kültürün etkisiyle tepkisel davranarak
İsrail'in zulmüne ve katliamına alkış tutmasını ve meşrulaştırmasını doğru
bulmuyorum.
Vahşet kimden gelirse gelsin lanetlemeli ve karşı
çıkmalıyız. İşgalci İsrail’in Filistin topraklarını gasp etmesini tekrar tekrar
yazmaya gerek yok. Bunu herkes çok iyi biliyor. Nerdeyse yüz yıldır sistematik
bir şekilde Filistin yok ediliyor.
İsrail ‘in orta vadeli hedefi Gazze’yi ilhak edip kontrolü
sağladıktan sonra birbirlerinden kopuk birkaç bölgeyi ihtiva eden bir
"bağımsız Filistin" için masaya oturmak. “Gazze’yi boşaltın"
telkinleri, bu şeytani planın bir parçası.
Gazze'de hâkimiyet kurarsa, deniz enerji kaynaklarının
hepsini eline geçirir. İsrail son kaleyi bu şekilde yıkıp deniz ve doğalgaz
rezervlerine ulaşmak.
İsrail'in açık hava hapishanesine çevirdiği ve soykırım suçu
işlediği Gazze'de İsrail açısından çok önemli doğalgaz rezervi bulunduğunu
biliyor muydunuz?
Filistin meselesi sadece din, kimlik ve toprak meselesi
değil. Küresel güçlerin bitmeyen Dünya zenginliklerine ulaşma savaşıdır.
Bu meseleye insani, vicdani ve İslami bakmalıyız. Filistin
her şeyiyle bir vicdan meselesidir.