Filistin Ve Jeopolitik Gelecek
Coğrafya bir ülkenin kaderidir. Siyaset ise o kaderin değiştirilmesi için uygun yol ve yöntemleri bulmak için yapılır. Birçok stratejistin belirttiği gibi coğrafya ile siyaset arasındaki bağı jeopolitik kurar.
Ancak her siyasi eylem ya muhafaza etmeyi ya da değiştirmeyi hedefler.
Muhafaza etmeyi arzuladığımızda daha kötüye yönelik değişimi engellemek
isteriz, değiştirmeyi arzuladığımızda ise, daha iyi olana ulaşmaya çalışırız.
Bugün bütün Müslümanlar topluca acı çekmektedir. Bu nedenle her Müslüman
daha iyi bir gelecek için İslam ülkelerindeki mevcut durumun değişmesini
arzulamaktadır. Ancak daha iyi bir gelecek tasavvuru üzerinde düşünürken iki
hususun farkına vardım.
Bunlardan
biri geleceği şekillendirme düşüncesinin insana umut, diğeri ise, belirsizliklerle dolu olan geleceğin insana verdiği
karamsarlık duygusudur. Umut ile karamsarlık duygusu arasında coğrafyamızı daha
iyi bir geleceğe taşımak için
başvuracağımız disiplin jeopolitiktir.
Jeopolitik:
Devletlerin coğrafi özellikleri ile toplumun özelliklerini inceleyerek karar
vericilerin işini kolaylaştırır. Ancak daha iyi bir gelecek için iki şeye
ihtiyacımız var: Bir, böyle bir niyete, iki,
o niyeti gerçekleştirecek bir felsefeye, vizyona, programa sahip olmak. Mustafa Kutlu bir yazısında: ‘’Bize iktidardan önce bir fikir lazım’’
ifadesi fikrin önemini çok çarpıcı bir şekilde ortaya koymuştu.
İsrail’i
durdurmak
Bütün bunları anlatmamın nedeni, İsrail’in Filistin’de işlediği vahşet ‘’nasıl durdurulur?’’ Sorusuna cevap
aramaktı. Zira ne İsrail’in vahşete sınırı, ne de onu durduracak dünya
güçlerinin vicdanı var.
İsrail’i ancak Müslümanların birliği ve jeopolitik düşünce gücümüz
durdurabilir. Bu konuda en somut öneriyi ‘’Mavi Vatan’’ kavramının mimarlarından
müstafi Amiral Cihat Yaycı’dan geldi.
Filistin konusunda Y. Şafak gazetesine önemli açıklamalar yapan Doç. Dr.
Cihat Yaycı, İslam İşbirliği Teşkilatına büyük iş düştüğünü: ‘’Birleşmiş Milletler ve Güvenlik
Konseyi’ni birtakım yaptırımlarla zorlamalı. Üye devletlerin çoğunda petrol ve
doğal kaynaklar var. Bugünlerde bir koz olarak kullanılmayacaksa ne zaman
kullanılacak?’’ İfadesi
gerçekten önemliydi.
Türkiye’nin Libya ile yaptığı gibi
Filistin’le de bir anlaşma yapması gerektiğini belirten Yaycı: ‘’Filistin Doğu Akdeniz Gaz Formuna üye
olabiliyorsa bizimle de anlaşma imzalayabilir’’ İfadesi hem İsrail hem
Yunan medyasında rahatsızlığa neden oldu.
Müstafi Amiralimizin açıklamalarına yer
veren Yeni Şafak gazetesini itibarsızlaştırmak için çirkin ifadeler kullanan İsrailli
The Jarusalem Post bilmelidir ki; Yeni Şafak Gazetesi kuruluşundan günümüze
kadar medeniyet değerlerimize uygun yayın anlayışı ve entelektüel derinliğiyle
Milletimizin kalbinde yerini almıştır.
Sonuç
Unutulmamalıdır ki İsrail, maddi gücünü ABD’den ancak cesaretini
Müslümanların parçalanmışlığından almaktadır. Kişisel iktidar hırsları ve onu
manipüle eden sömürgeci güçlerin propagandası parçalanmışlığı daha da derinleştirmektedir.
Filistin’i bu hâle getiren geçmişin sebepleri iyi incelendiğinde geleceğin
tehditlerine karşı ‘’Birlik’’ fikrinin
önemi daha iyi anlaşılacaktır. Birliğin önemi anlaşılırsa, tarihin akışı
yeniden Müslümanların eliyle insanlığın özlediği barış ve adalet sağlanabilir.
Bu nedenle İslam dünyası bir an önce kısır tartışmalar yerine büyük
resme bakıp jeopolitik gerçeklere odaklanmalıdır. Zira jeopolitik gereceklere
sırtını dönerlerse, etrafındaki çember gittikçe daralacaktır.
Filistin tüm Müslümanları birleştiren ortak bir noktadır, dış politika
güç toplama ve bu gücü kullanma yeteneğidir. Bu bakımdan Yaycı Amiralimizin
Filistin’le anlaşma önerisi, her
iki ülkenin tarihine, kültürüne, coğrafyasına ve jeopolitik geleceğine uygun
değerli bir katkıdır.