Dolar (USD)
35.26
Euro (EUR)
36.83
Gram Altın
2966.83
BIST 100
9856.57
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
13 Temmuz 2014

Filistin, iyileşmeyen yaramız!

Yaklaşık bir ay önce kaybolan ve sonra ölüleri bulunan üç İsraillinin faturası her zamanki gibi Filistinlilere kesildi. Devletin Filistinlilere verdiği cezanın dışında kimi İsrail vatandaşları da acımasız çehrelerini sergilemekten geri kalmadılar.

Bunların içerisinde sosyal medyada örgütlenip Filistinlileri öldürme kampanyaları yapan, arabaları durdurup Filistinli avına çıkan İsrailliler olduğu gibi kayıp İsrailliler için her saat başı bir Filistinlinin öldürülmesini bile teklif edenler de vardı!

Üç İsraillinin ölü bulunmasından Hamas'ı sorumlu tutan İsrail yönetimi, Gazze şeridine yönelik saldırılara başladı. Aynı zamanda sivil Filistinlilere yönelik saldırılar da hız göstermişti. Öldüresiye dövülen çocuklar, benzin içirilip diri diri yakılan 14 yaşındaki masumlar tarihin acımasız tanıklığına sığınmıştı!

Adil bir dünyadan ümitlerini kesmiş Filistinlilerin yanında bir İslam topluluğunun olmaması onları bu yazgıyla baş başa ve yapayalnız bırakırken tarihin şahitliğinden başka neye tutunabilirlerdi?

Zaten İsrail'in bombalarının Gazze'yi kana bulamasına ilk kez rastlanıyor da değildi. 2008'de, 2009'da, 2012'de olduğu gibi yine Hamas'a atıldığı söylenen bombalar sivillerin, kadınların, çocukların canlarını almaya devam ediyor...

2012'deki yoğun saldırıdan sonraki en şiddetli taarruzun yaşandığı bu günlerde şimdilik 111 ölü, 850 yaralı var. İsrail, bu saldırıyı kara harekatıyla genişletme çabasını gizleme ihtiyacı hissetmiyor. Uluslar arası kulvarda kendilerini haklı kabul ettirmiş, tüm suçu Hamas'a yüklemeyi başarmışken kara harekatı yapmamaları için bir engel de gözükmüyor!

İsrail yönetiminin bu saldırılardaki savunusu ve kullandığı dil süreç içerisinde pek de değişikliğe uğramış değil. Dünyanın yanlarında olduğunu bilmelerinin verdiği rahatlık ile saldırılarını tüm pervasızlığıyla sürdürüyorlar.

Uyduruk bahanelerle insanları evlerinden çıkarmaktan, yurtlarından etmekten, canlarına kıymaktan imtina etmedikleri gibi buna çeşitli kılıflar bulmaktan da geri kalmıyorlar.

Tüm bu eylemlerini inanç paradigmalarından besleyen ve "vaat edilmiş topraklar" tezi üzerinden sürdüren İsrail yönetimi, amaçları için her yolu mübah görmekten çekinmiyor.

1967'den Oslo Barışı'na kadar 12.000 evi yıkmaktan sadece Oslo Barışı sırasında 700 evi yıkmaktan imtina etmeyen bir anlayıştan, inançtan bahsediyoruz sonuçta değil mi!

Ele geçirdiği topraklardaki tarihi camileri yıkan ya da buraları birahanelere, kahvehanelere dönüştüren bir gelenek dünyasındanu2026

İslami referansların, göstergelerin her alanda gericilik ve bağnazlık izdüşümü olarak yerleştirilmeye çalışıldığı, bu yönde algı mühendisliği yapılan bir dünyada bu kadar dini referansla hareket eden bir devletin bundan masun tutulması ilginç değil mi?

Sözgelimi, 2012'deki saldırısına Tevrat'ta İsrailoğulları'na Tanrı'nın yardımını simgeleyen "Bulut Sütunu" adını vermiş, bu simgesel saldırıya da Filistin'den aynı cevabı almıştı: "Siccil Taşı."

İsrail Devleti'nin devletleşme, istila sürecinden günümüzdeki katliamlarına kadar tüm eylemlerinden dini referanslarıyla hareket ettikleri artık dünyanın malumu. Hal böyleyken Hıristiyan ve İslam dünyasının sessizliği neye dayanır bilinmez! Bundan aldıkları güçle dünyaya meydan okuyan İsrail, acımasız kıyımlarından birini daha tüm hızıyla sürdürmekte.

Öyle ki Netanyahu, bu son saldırılarının 2012'deki "Bulut Sütunu" saldırısından daha şiddetli olacağını ve 1000'den fazla hedefi vurduklarını rahatlıkla dünya kamuoyuyla paylaşabiliyor.

Netanyahu; Obama, Merkel ve Holland ile görüştüğünü hepsine "Hiçbir ülke kendi vatandaşları üzerine füze atılırken öylece beklemez!" dediğini açıklarken uluslar arası hiçbir baskının da kendilerini durdurmayacağını eklemeyi de ihmal etmedi.

Netanyahu, tüm ölenlerden ve sıkıntılardan Hamas'ın sorumlu olduğunu da söyleyince uygarlık kurma iddialarını dillendiren Theodor Herzl'i hatırlamamak mümkün mü?

Theodor Herzl'in: "Filistin'de kurulacak bir Yahudi devleti barbarlığın karşısına dikilen uygarlığın bir ileri karakolu olacaktır!" sözleri uygarlık ve vahşet arasında bir ilinti kumamızı mı sağlamalı yoksa barbar addettiklerine reva gördükleri ölümleri mi; ne dersiniz?

twitter.com/sabihadogann