Filistin için her şeye değer
28.10.2023 tarihinde İstanbul
Gonen Hotel Kongre Salonu’nda İstanbul Umenau Aksa Kongresi’ne katılmak nasip
oldu. Otuzdan fazla ülkeden yüzlerce ulemanın katılımıyla gerçekleşen kongre,
gayet coşkulu ve bereketli oldu. Dernek yetkilileri ve diğer âlimlerden birçok
ulemanın değerli konuşmaları oldu. Ancak Prof. Dr. Mehmet Görmez Hoca efendinin
konuşması, önemli mesajlar içerdiği için siz kardeşlerimle paylaşayım istedim.
Sunumun orijinali Arapça olup size biraz rötuşlayarak tercümesini sunacağım.
Genel olarak tercüme, aslı tüm renkleriyle ifade etmez. Dolayısıyla kusur
olursa affola…
Besmele, Hamd, selatu selamdan sonra…
Zalimlerin
hasmı ve mazlumların yardımcısı, Cebbar, Kahhar olan Allah'ın adıyla. Müminlere
yardım edip ayaklarını sabitleyen, Zalimlerin kalplerine korku ve zillet salan
harekete geçiren Allah’ın (cc) adıyla… İnsanların efendisi, cihadın öğretmeni
ve mücahitlerin önderi olan Muhammed bin Abdullah'a salat ve selam olsun…
Saygıdeğer ulema’î kiram ve sevgili
kardeşlerim!
Bugün kelimeler boğazımızda
düğümleniyor. Dillerimiz acımızı ifade etmekten aciz kalıyor. Gazze'deki yiğit
kardeşlerimiz kuşatılıyor, esir alınıyor, zulüm görüyor, çocuklarımız enkaz
altında, kadınlarımız şehit ediliyor, yaralanıyor ve sınır dışı ediliyor. Böyle
bir durumda hangi dille konuşalım ve konuşabilsek de ne söyleyelim? Zalim,
gasıp Siyonist güruhu insanlığa şikâyette mi bulunalım. Yoksa uyuyan
ülkelerimize mi seslenelim? Seslensek de sesimizi duyup imdada gelen olur mu?
Kardeşlerimiz yerlerinden dürülürken, sakat kalırken veya şehit ediliyorken biz
tarafsızlık çizgisinde mi duralım?!
İzninizle biraz açık konuşayım. Kardeşlerim!
Filistin'deki ribat edenlerin ve Gazze'de kuşatma altında olan halkımızın
önünde utandığım için bugün buraya gelip konuşmakta çok tereddüt ettim. İtiraf
etmeliyim ki, Gazze’nin, Filistin’in yiğit evlatlarının destansı direnişleri
hakkında edebiyat yapmaktan utanıyorum. Bu gün buraya Gazzelilerin huzurunda
bir ders vermeye gelmedim, bilakis onların önünde bir öğrenci olarak duruyorum.
Yiğitlik timsali erkek ve kadınlarından soğukkanlılık, sabır ve metanet
dersleri yudumluyorum. Çocuklarının gözlerinden geleceğin umut ışıklarını
alıyorum. Mücahitlerinin kahramanlıklarından yiğitliğin dersini okuyorum. Medyadaki
ilanlarından cesaretin formülünü öğreniyorum. Nefesleri onların nefeslerine
karışanlar bahtiyar dostlarla beraberlikten şerefyab oluyorum. Bugün Gazze’de; bize
okullarda, enstitülerde, üniversitelerde öğrenmediğimiz dersleri öğretiyor,
gurur, haysiyet ve cesaret üzerine dersler veriliyor.
Kardeşlerim, bugün Gazze ve genel
olarak Filistin toprakları, zalimlerin, tecavüzcülerin, insan ve insanlık
düşmanlarının karşısında sarsılmaz bir kaya gibi duruyor. Bu 365 km karelik
şehir, hacminin küçüklüğüne rağmen 41 milyon kilometre kareden fazla bir alanın
onurunu savunmak için ayağa kalkmıştır. Yani aslında iki milyon Gazzeli,
evlerinde güvene oturan iki milyar Müslümanı koruyor. Evet, Filistin’in bir
avuç yiğit evlatları; aslında bir asırdır sadece Filistin ve Arapların değil,
tüm İslam ümmetinin canımı, malını hatta izzetini ve şerefini savunuyor.
Değerli kardeşlerim, biz bugün
Gazze halkına ağıt yakmak, konuşmayı süsleyip güzelleştirmek için toplanmadık,
aksine görevlerimizi hatırlatmak, Gazze ve halkından ders almak, onları örnek
almak için toplandık. Toplanıyoruz çünkü
hakkı konuşmak zorundayız, yaşadığımız sürece hakkın yanında durmak zorundayız.
Zira “İman varsa, imkân da vardır.” Ümitsizliğe kapılmak büyük günahtır. Allah'tan
ümit etmek ise en büyük ibadetlerden biridir. Dolayısıyla buradan, enkaz
altından bazı mesajlar göndermek istiyorum: tüm dünya insanlığına, ulusal ve uluslararası
İslami kurumlara, İslam âlimlerine, Müslüman gençlere, Gazze’nin çilekeş ve
yiğit halkına, erkeklerine, kadınlarına ve çocuklarına.
İlk mesajım Batı toplumuna...
Bu kriz, Batı medeniyetinin
alçaklığı, çifte standardı ve kültürel ikiyüzlülüğü hakkındaki gerçeği ortaya
çıkarmıştır. Bunun baş sebebi de batı medeniyetindeki kafa karışıklığı ve derin
suçluluk duygularıdır. Zira onlar kanlı tarihlerinden utanmaktadırlar. Bugün
yaşananlar onlara, dünyanın doğusunda ve batısında yaptıkları katliamları
hatırlatıyor. Onların mezalimi saymakla bitmez. Son iki asırdaki en büyük
cürümleri de 2. Dünya Savaşı'nda Yahudilere yaptıkları soykırım ve sonrasında
onlara rüşvet olarak İslam diyarının ortasında; bu gasıp, işgalci, Siyonist
devleti kurmalarıdır. Zulmettikleri Siyonistlere rüşvet vererek, zaten
adaletsiz ve kibirli olan Yahudilerin suç makinası canilere dönüştürmüşlerdir. Böylece
kanlı medeniyetlerinin gerçek evladı olmuşlardır.
Batı'nın -her ne kadar aksini
iddia etse de- hâlâ gücü en üstün değer olarak gördüğü, ahlakın gücü yerine güç
ahlakına sarıldığı bu kriz döneminde bir kez daha ortaya çıkmıştır. Demek ki,
batının gücü olduğu zaman, yapmayacağı zulüm yoktur. Zira onlar, gücü; adalet,
barış ve huzur için değil, işgal, sömürü, katliam ve talan için kullanmaya
odaklıdırlar.
Batı, kendi entelektüel alanında
pek çok sonu ilan etti: ideolojinin sonu, tarihin sonu, medeniyetin sonu. Bugün
Batı değer sisteminin harabeye çevrilen Gazze'nin enkazı altında sonuna
geldiğini söylüyorum. Son nefesini veren her çocukla birlikte, şehit olan her
kadınla, Rabbine kavuşan her erkekle birlikte aslında batılı değerlerin bir
parçası ölmektedir. “Demokrasi” “insan hakları” “özgürlük” falan hepsi palavra…
Ey Batılı ülkeler! bir insanın Gazze'nin yanında yer alması için
Filistinli, Arap, Müslüman olması gerekmez, insan olması yeterlidir.
Ey Batılı milletler!..
Bu savaş sizin gerçek doğanızı
ortaya çıkardı, standartlarınızın sahteliğini, pusulanızın çarpıklığını
gösterdi. Sizin şaşı bakışınıza göre; kanın aktığı bedene göre farklı
fiyatları, çocukların da mensup oldukları ülkeye göre farklı değerleri vardır. Yalan
yere direnişin idam ettiğini iddia ettiğiniz 40 çocuk için kafamızı şişirdiniz.
Sonra füzelerle parçalanarak, fosfor bombalarıyla yanarak ve enkaz altında boğularak
ölen, 4000 ve daha fazla çocuk konusunda sessiz kaldınız, hatta o çocukların
niceleri açlık ve susuzluktan öldü ve ölmeye devam ediyor. Ama siz üç maymunu
oynamaya devam ediyorsunuz. Devam edeceğiz inşallah.