Filistin cephesinde Siyonist Yahudi ihaneti
Bugün bazı kesimler bu gerçekleri görmezden gelirken bir de “Biz Yahudilerle hiç savaşmadık ki!” yalanını dahası algısını da körüklemeyi ihmal etmiyorlar. Ancak bakıyoruz ki gerçekler hiç de öyle değil. Nasıl ki Doğu cephesinde bir Ermeni ihaneti varsa Filistin cephesinde de bir Siyonist Yahudi ihaneti söz konusudur.
1492'de İspanya’dan kovulan
Yahudilerin büyük bir kısmı Portekiz ve Navarre Krallığına sığınmıştı. 1492'de
İspanya’dan, 1497'de Portekiz'den ve 1498’de Navarre’den kovulan 120 bin
civarında Yahudi’ye Osmanlı şefkat elini uzattı ve Yahudiler İstanbul, Selanik,
Edirne ve İzmir gibi şehirlere yerleştirildiler. ilk Yahudi kafilesi 4 Ağustos
1492 tarihinde İstanbul'a ulaştı. Zamanın padişahı Sultan II. Bayezid,
Yahudilerin iskanları konusunda kolaylık tanınması, onların iyi karşılanmaları,
tersine davrananların ölümle cezalandırılacakları bildiren bir de ferman
yayınlamıştı.
Aradan 400 yıl geçince 1897
tarihinden itibaren Siyonist Yahudiler, o tarihlerde bizim olan Filistin
topraklarında bir devlet kurmak için harekete geçtiler. Bu durum zaten başlı
başına bir ihanetti ama bu durum maalesef hiç böyle dillendirilmedi. Theodore
Herzl veya diğer adıyla Binyamin Ze'ev önderliğindeki Siyonistler 1901 yılında
Sultan II. Abdülhamit’e, Osmanlı İmparatorluğu’na malî ve teknolojik yardım
sağlanmasına karşılık, Filistin toprakları üzerinde bir Yahudi yerleşimi
kurulmasını teklif etmişler Sultan da bunu reddedince Siyonistlerin hedefi
olmuştu. Bu yüzden tahttan indirilmiş ve ülkemiz hızla bir kaosun içine
sokulmuştu.
Savaşa Almanlardan ziyade bizi
parçalamayı kafaya koymuş İngilizlerin ayak oyunları savaşa girdik. Savaşın
daha ilk yıllarında 16 Mayıs 1916 tarihinde Britanya (İngiltere) ve
Fransa arasında yapılan Sykes-Picot Anlaşması ile savaş sonrası Osmanlının
nasıl parçalanacağı kararlaştırıldı. Bu anlaşmaya göre; kutsal yerleşim yeri
olması nedeniyle Filistin'de uluslararası bir yönetim kurulacaktı. Ancak
Filistin’de Nili Örgütünü kuran Aharon Aaronson, İngiliz ordusuna patlayıcılar
üreten Haim Weizmann aracılığıyla üst düzey İngiliz yöneticilerine ulaştı ve
onları meşhur Balfour Deklerasyonu’nu yayınlamaya ikna etti.
Aaronsohn başta olmak üzere Siyonist
liderler bir Yahudi devletinin kurulması için tek umudun, Birinci Dünya
Savaşı'nda Müttefiklerin Osmanlı İmparatorluğu'na karşı kazanacağı zaferde
yattığına inanıyordu. Bu amaçla hemen harekete geçtiler ve özellikle Filistin
Cephesinde İngilizlerin yanında yer aldılar ve Osmanlıyı tam anlamıyla
sırtından hançerlediler.
Yahudi kökenli ünlü İngiliz
tarihçisi Martin Gilbert, 'A Complete History of First World War' kitabında
“Filistin’de Allenby ordusu, Yafa'nın kuzeyindeki sahilin yanı başındaki ovada
Kudüs'ün kuzeyine doğru harekete etmeyi beklerken, birçoğu Rusya doğumlu 5000
Filistinli Yahudi silahaltındaydı." diyor.
Bölgede bizzat savaşan Şükrü Mahmûd
Nedim Paşa da bu durumu şu sözlerle teyit ediyor. “Kaçamaklı yollarla daha
önceleri gelerek Filistin’de ikamet eden Siyonist Yahudiler, Birinci Dünya
Harbi sırasında Osmanlılara büyük felâketler açan her türlü istihbaratı
İngilizlere sunmuşlardı. Yahudilerin bu hizmetlerine karşılık İngilizlerce
Filistin’e yerleşmelerine müsaade edileceği vaat edilmişti. Meşhur Balfour
vaadi olarak adlandırılan bu vaadi tahakkuk etmek için çekirdek bir nizami
Yahudi kuvveti teşkil edilmiş, bu kuvvet; savaşın son yılında İngilizlerin
yardımıyla bir Yahudi tugayına dönüştürülmüş ve Mısır’a İngilizlerle birlikte
savaşmak üzere gönderilmişti.”
Yine görüyoruz ki Balfour
Bildirisi’ni gerçekleştirmek amacıyla, İngiliz Yahudileri, 38. Kraliyet Tüfekli
Taburunda örgütlendi. Bunlara 39. Amerikan ve 40. Filistin Taburları da
katıldı. Birlikler, sonradan Birinci Yahuda Alayı altında birleştirildi. Bu
Siyonist Yahudi Tugayı, 1918 yılının sonlarına doğru İngilizlerle birlikte
Türklere karşı savaşmak üzere önce Mısır’a sonra Filistin Cephesi’ne
gönderilmiş ve İngilizlerin yanında Türklere karşı muharebeye girmiştir.
Chaytor Kuvveti denilen bu kuvvetin görevi; İngiliz kıtaatlarının sağ
kanatlarını himaye edecek, Ürdün vadisini geçecek İngiliz süvarilerinin
hareketlerini kamufle edecek ve Aşağı Ürdün vadisinde birtakım manevralar
yapmak suretiyle Türklere İngiliz saldırılarının Amman’a yapılacağı izlenimini vermekti.
Filistin’de yaşayan Yahudiler de boş
durmuyorlar. Celil Bozkurt’un tespitlerine göre İngiliz General Allenby’nin
nihai Filistin taarruzunu desteklemek için Filistin Yahudileri, Yahuda Alayı’nı
takviye amacıyla Filistin’de asker alma büroları açtı. Bu durum, Yahudiler
arasında büyük bir coşku ve sevinçle karşılandı. Özellikle Rusya Yahudi’si
gençler, toplumu söz konusu alaya katılmaya teşvik etti.
Osmanlı’yla savaşın sadece bir
cephede değil, bütün cephelerde verilmesi gerektiğine inanan Yahudilerden Ze'ev
Jabotinsky’nin kurduğu Siyon Katır Tugayı, Çanakkale cephesinde daha çok geri
hizmetlerde kullanılsalar da sıcak çatışmalara katılarak fiilen de bizimle
savaştı. Bu birlik daha çok İngiliz birliklerine silah, cephane taşıdılar. Oysa
aynı cephede Siyonist olmayan Yahudiler de Osmanlı ordusu saflarında
savaşıyordu.
Filistin cephesinde ise Aharon
Aaronson, “botanik araştırmalar” kılıfı altında Filistin’in su kuyularının
haritasını çıkarıp İngilizlere verdi. Eğer bu haritalar olmasaydı, İngiliz
Generali Allenby, Gazze cephesini atlayarak, çölden direk Birüssebi’ye geçmeyi
asla göze alamazdı ve Filistin’e giremezdi.
Peki, söyleyin bakalım hani biz
tarihte Yahudilerle hiç savaşmamıştık?