Dolar (USD)
34.42
Euro (EUR)
36.27
Gram Altın
2834.30
BIST 100
9389.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
17 Kasım 2024

​Filistin Bağımsızlık Günü!

Filistin Bağımsızlık Günü, Filistin Bağımsızlık Bildirgesi'nin Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ve kurulamayan Filistin Devlet kurucusu Yaser Arafat'ın devleti ilan eden bir konuşma yaptığı Cezayir'in başkenti Cezayir şehrinde 15 Kasım 1988'de Filistin Devleti'nin kuruluş ilanının yıldönümüdür.

Filistinlilerin ‘İsrail’den Bağımsızlık(!) Bildirgesi olarak bilinen Filistin Devleti Bildirgesi veya Filistin Bağımsızlık Günü, her yıl El-Fetih hükümeti tarafından 15 Kasım'da anılır ve resmi tatil ilan edilir.

Filistin Bağımsızlık Bildirgesi, Gazze Şeridi'nde ve Batı Şeria'nın bazı bölgelerinde Filistin Ulusal Otoritesinin (Sulta)kurulmasıyla ve Filistin Devleti'nin bir dizi Birleşmiş Milletler üye devleti tarafından tanınmasıyla sonuçlandı.

Birleşmiş Milletler de Filistin Devleti'ni tanımaktadır ancak tam üyeliği yoktur, yani Birleşmiş Milletler'e “üye olmayan bir devlet”tir.

‘İsrail’in FKÖ ile müzakere yapmayı reddetmesi devam ederken, FKÖ Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nde bir Filistin devletine dayalı siyasi bir çözüme ulaşmak için 1987 sonlarında Birinci İntifada'nın patlak vermesinden yararlanmaya çalıştı. Şubat 1988'de ABD Dışişleri Bakanı George Shultz, ‘İsrail’ tarafından kabul edilen Filistinlilerin katılımı formülüyle ‘İsrail’-Ürdün anlaşmasına dayanan siyasi bir çözüme ulaşmayı amaçlayan bölgede siyasi bir girişim başlattı. Bu girişim, Filistinlilerin güçlü tepki ve muhalefetiyle karşılaştı.

Temmuz 1988'de Ürdün Kralı Hüseyin bin Talal, Batı Şeria ile idari ve hukuki bağların kesildiğini ve ‘Ürdün seçeneği’ olarak bilinen Ürdün’ün Batı Şeria’yı yönetmesi projesinin sona erdiğini duyurdu. FKÖ, Ürdün’ün Batı Şeria’dan çekilip bölgeyi ‘israil’ teslim etmesinin yol açtığı siyasi ve hukuki boşluğu doldurmaya çalıştı ve Orta Doğu'da uluslararası bir barış konferansı yapılması çağrısında bulundu. Ancak Amerikan yönetiminin, Güvenlik Konseyi'nin 242 sayılı ve "terörü reddediyoruz" kararının kabul edilmesini öngören barış sürecine katılmayı reddetmesiyle karşı karşıya kaldı.

Siyasi içerik

Bağımsızlık Bildirgesi'nin metninde, Filistin'in bir Yahudi devleti ve bir Arap devleti olarak bölünmesi kararının kabulünü içeren, 1947'de yayınlanan Birleşmiş Milletler kararlarına atıfta bulunulmaktadır. Bağımsızlık Bildirgesi'ne, Güvenlik Konseyi'nin 242 ve 338 sayılı kararlarını tanıyan, Filistinlilerin haklarına uygunluk şartını getiren, terörizmi kınayan, FKÖ tarafından kurulan Filistin Ulusal Konseyi'ne uygun gördüğü bir zamanda sürgünde bir hükümet kurma yetkisi veren yeni bir siyasi program içerdi, aynı zamanda Yürütme Komitesine, sürgündeki hükümetin oluşumuna kadar olan yetki ve işlevlerini de veriyor. Filistin Otoritesi (Sulta) ayrıca, Yaser Arafat'ın bir ay sonra Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada kabul ettiğini doğruladığı, 1967 sınırlarını öngören yukarıda adı geçen iki Güvenlik Konseyi kararına dayalı bir çözüm için müzakere yapma yetkisini de elde etti.

Yani anlayacağınız üzere; El-Fetih veya FKÖ seçimsiz ve kimseden yetki almadan kurulamayan Filistin sözde devletini yönettiğini iddia ediyor, aslında yönetmiyor; ‘israil’ adına idare ediyor; Mahmud Abbas hükümetinin (Sulta) kuruluşunda sebep olup 1993’de imzalanan Oslo Anlaşmasından bugüne, özellikle de Aksa Tufanı’nın başlangıcından bu yana ki sürece baktığımızda; Abbas güçlerinin direniş ruhunu taşıyan yüzlerce Filistinli genci tutuklayıp ‘israil’e teslim ettiğine bizzat ben şahit oldum. Ezcümle; FKÖ, o bildirge ile birlikte Yahudi Varlığın’nın varlığını tanımış oldu. Yani ‘israil’e meşruiyet verilmiş oldu…

Baktığımızda FKÖ’nün örnekliği Türkiye’de yaşanmıştı tek parti döneminde

El-Fetih veya FKÖ, bir devletin kuruluşunu başka bir ülkede dekore etti ve hala o devlet kurulmuş değil. Dolayısıyla devletin meşruiyeti var mıdır? Diye sorulabilir.

El-Fetih, FKÖ, Yaser Arafat, Mahmud Abbas vb’lerinin geçmişi ve bugünü utanç vericidir. İhanetlerle doludur… Gleceği de utanç verici olacaktır demeyeceğim; Çünkü gelecekte olmayacak ve herhangi bir rol oynayamayacaklardır..

Tarih boyunca, ceberut, tasallut, zorba ve diktayla yönetenler tarih sahnesinden silinip tarih çöplüğüne uğurlanmışlardır…

Geriye hak kalır…

Geriye iman kalır…

Geriye mücadele kalır…