Fikir kalelerimiz Dergiler direniyor
Edebiyat, fikir ve sanat hayatımız dergilerle ayakta durmakta ve bu sayfalarda soluk alıp vermekteyiz. Kapanan her dergi, teslim edilmiş muhkem bir kale olarak görülmelidir.
Kültür ve sanat dünyasının kaleleri olarak kabul edilen dergiler, tarih boyunca büyük bir görevi üstlenmişlerdir. Bu gerçek, Batı’da olduğu gibi Doğu’da da böyledir. Dergilerin tarihi, bir bakıma fikir ve sanat hayatımızın da tarihçesidir. Bu konuda yapılan çalışmalar var ama yeterli değil. Hâlbuki bugün süreli yayınlar (gazete, mecmua, dergi) için özel kütüphaneler bile kurulmalıydı. Ümit edelim ki kurulsun. Bu konuda İstanbul Rami Kışlası’nda tesis edilecek muazzam kütüphanede dergiler için de ayrı bir bölüm olması gerekiyor. Bu hem araştırmacılar için hem de meraklılar için elzemdir. Bugün yayınlanan dergileri herkes görüyor, ya dün memleket sathına yayılan dergiler ne âlemde? Onları bilen, gören var mı? Şanslı ve meraklı kişiler, sahaflarda eski mecmuaların belki bazı eski sayılarına rastlayabiliyor ama bütün bunları bir binada toplu olarak görmenin ve incelemenin ayrı bir değeri ve lüzumu vardır.
Servet-i Fünun bir mektep
Tanzimat’tan sonra gazete ve dergiler fazlasıyla basılmış ve okuyuculara ulaşmıştır. O kadar ki sadece fikir, kültür sanat dergileri değil, mizah, kadın, moda, çocuk ve spor dergileri bile halk tarafından ilgi ile takip edilmiştir. Edebiyat-ı Cedide’nin sesi olarak neşriyatına 20. asrın başlarında devam eden Servet-i Fünun bir mektep (okul) olarak kabul edilmiş ve belli bir edebî cereyanın mihveri sayılmıştır. Cenab Şahabeddin, Süleyman Nazif, Tevfik Fikret, Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf ve diğer şair ve yazarlar bu çadırın içinde buluşmuş, fikirlerini ve sanat anlayışlarını yansıtan metinlere bu yapıda imza atmışlardır. Sadece Servet-i Fünun mu, Yahya Kemal ve çevresinin buluştuğu Dergâh da ayrı bir mektep olarak hâfızalara nakşolmuştur. İlerleyen zamanlarda millî edebiyatın güçlendiği zamanlarda farklı dergiler ortaya çıkmıştır. Cumhuriyet devrinde ise Varlık ile başlayan, Yücel, Servet-i Fünun Uyanış, Ağaç ile devam eden dergiler de dönemin edebiyatçılarının bir araya geldikleri dergilerden sadece bir kaçı. Bu konuda İlyas Dirin ve Oğuz Çetinoğlu gibi araştırmacıların yaptığı çalışmalar, kayda değer.
Farklı fikirlerin değişik sesleri
1940’lı yıllara kadar daha çok benzer çizgideki dergilerin neşriyat hayatına devam ettiği görülür. Bir istisna, Cumhuriyet’ten önce Sırat-ı Müstakim olarak başlayan daha sonra Sebilürreşad olarak devam eden ve Mehmed Âkif, Eşref Edib ile Ferit Kam’ın öncülüğündeki ‘İslamî’ dergidir. Bu çizginin devamı olarak Büyük Doğu, Serdengeçti, Diriliş, Edebiyat, Mavera, Yedi İklim, Ay Vakti ve Hece’yi saymak mümkün. Şüphesiz İslami çizgide yayın yapan müstakil dergiler de vardır. 1940’lı yıllarda Türkçü kanatta da Çınaraltı, Ötüken, Atsız gibi dergiler günışığına çıkar. Hisar ise milliyetçi şair ve yazarların buluştuğu gerçek bir ‘edebiyat kalesi’dir. Neşriyatı 30 yıl sürmüştür. Türk Edebiyatı Ahmet Kabaklı’nın, Hareket ve Dergâh Nurettin Topçu ve çevresindeki fikir ve sanat adamlarının, Kubbealtı Akademi Mecmuası ise Ayverdi Ailesi çevresindeki kalem erbabının bulunduğu dergiler, bu çizgileriyle yaklaşık yarım yüzyıl ayakta durabilmişlerdir. Geçmişte yerli ve millî edebiyatın temsilcisi sayabileceğimiz Pınar, Töre, Köprü, Doğuş gibi dergiler de bir süre yayınlanmış, sonra kapanmışlardır. Oku mecmuası ise 1961’de Türkiye İmam Hatip Okulları Cemiyeti’nin yayın organı olarak neşriyata başlamış, 12 Eylül 1980 darbesine kadar okuyucularına ulaşmış ve dinî camiada belirli ve etkileyici bir kitleye ulaşmıştır.
Ya bugünkü neşriyat
Bugün de büyük ölçüde edebiyat, fikir ve sanat hayatımız dergilerle ayakta durmakta, bu sayfalarda soluk alıp vermektedir. Dolayısıyla kapanan her dergi, teslim edilmiş muhkem bir kale olarak görülmelidir. İbrahim Tenekeci ve arkadaşlarının İtibar dergisini kapatmak zorunda kalmaları ve hemen ardından Muhit isimli yeni bir dergiyi çıkarmaları bizi önce üzmüş, daha sonra sevindirmiştir. Dergiler iyi bir hazırlıktan sonra ortaya çıkmalı ve uzun ömürlü olmalıdır. Ancak 20, 30, 40, 50 yıl devam eden dergiler tarihe mal olur. İyi yönetimle dergiler, hakikaten mektep olabilir ve bu çatılar altında nesiller yetişebilir.
Sadece İstanbul’da değil Anadolu’da çok kıymetli, emek mahsulü dergiler yayınlanmaktadır. Dolayısıyla bu toplu yazımızda en azından bazı dergilerden bahsedelim ve hizmetlerine teşekkür edelim. Şüphesiz titiz okuyucularımız, kitapevlerine gidip dergileri incelemekte ve kendilerine hitap edecek dergileri alıp okumakta, daha sonra abone olarak düzenli olarak takip etmektedirler. Şimdi elimizde olan bazı dergilere kısaca temas edelim:
Bursa Günlüğü: Osmanlı’ya başkentlik yapan Bursa, kültür sanat alanında kıymetli çalışmalara merkez olmaya devam ediyor. Bursa Günlüğü, Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin bir kültür hizmeti olarak düzenli yayımlanan yüzağartan bir dergi. Bursa Hakkında Bir Deneme (Orhan Şâik Gökyay), El-muhacim daima: Orhan Şâik Gökyay (Murat Sedat Sert), Mehmet Âkif’in Kanayan Yarası Bursa (Necmettin Turinay), Sâdık Vicdânî (Mustafa Kara), Niyâzi-i Mısrî (Mustafa Özçelik), Sanat Kitabevi ve Diğerleri (Nevzat Çalıkuşu) içindeki yazılardan bir kaçı.
Eğitim Dünyası’nda tarihimiz
Damla Yayın Grubu bünyesinde çıkarılan Eğitim Dünyası’nın yeni sayısında tarihe ağırlık verilmiş. Yazar Nurettin Taşkesen, “Endülüs Devleti, Barış ve Hoşgörüyü Hâkim Kıldı” diyor kendisi ile yapılan röportajda. Muhsin İlyas Subaşı ile Ömer bin Abdülaziz, Üstün İnanç ile tiyatroya dair yapılan röportajlar da dikkat çekiyor. Malazgirt Zaferi ve Sudanlı Zenci Musa hakkındaki değerli yazılar ise dergiye değer katıyor.
İstanbul’da din ve hayat
İstanbul Müftülüğü tarafından yayımlanan Din ve Hayat, dinî hayatımızın yanısıra kültürel dünyamıza da ışık tutan makalelerle dolu. Kâmil Büyüker’in yönetimindeki dergi, zengin bir münderecat ile okura ulaşıyor. Ayrıca her sayısında dopdolu bir dosya, sadık okuyucularına sunuluyor. Şehir Dergisi Kayseri’de çıkan bir kültür sanat dergisi. Dursun Çiçek’in Genel Yayın Yönetmeni olduğu mecmua, tecrübeli kadrosu ve yapılan titiz çalışmalarla âdeta şehrin yüzakı oluyor. Tarih, kültür, sanat alanında yetkin kalemlerin göründüğü Şehir, Anadolu’nun sesi soluğu oluyor. Hakan Sarı yönetiminde çıkan Ihlamur özel sayılarıyla dikkat çekerken Yarın da farklı muhtevasıyla göz dolduruyor.
Ankara’da Türk Dili
Geçmişte Hisar ve Töre gibi sağlam dergilere merkez olan Ankara, şimdi de Türk Dili ve Hece dergilerini besliyor. Her iki dergi de düzenli olarak aylık çıkıyor ve edebiyat dünyamıza önemli katkılarda bulunuyor. Hece’nin özel sayıları ise kütüphanelerdeki mutena köşelerde yerini almaya devam ediyor. Son sayı, “Akif İnan Özel Sayısı” olarak çıktı ve çok beğenildi. Tabii bu kalitede, derginin başında Rasim Özdenören gibi usta bir büyüğümüzün olması şüphesiz etkili olmaktadır. Hece Öykü ise tamamen hikâyelerden ve öykü kritiklerinden meydana gelen iki aylık bir dergi.
Şehir Ve Kültür yönlendirici oluyor
Mehmet Kâmil Berse yönetiminde yıllardan beri kültür hayatımıza hizmet veren Şehir ve Kültür dergisi, tutarlı çizgisi ve seviyeli muhtevasıyla okuyucuların büyük ilgisi ve sevgisiyle karşılaşıyor. Medeniyet merkezli bu dergimizde bilhassa mimari, şehirleşme ve kültür konularında mümtaz yazarların değerli çalışmalarını her ay okuyoruz.
Türk Edebiyatı ve Dergâh
Türk Edebiyatı merhum Ahmet Kabaklı Hocamızın bize mirasıdır. Geçmişten beri çeşitli isimler tarafından idare edilse de takipçilerine ulaşmayı başarıyor. Derginin başında Bahtiyar Aslan bulunuyor. Dergâh ise Mustafa Kutlu’dan sonra Ali Ayçil yönetiminde istikrarlı çizgisini koruyor ve aksamadan yayınına devam ediyor. Muammer Erkul’un çıkardığı Divanyolu’nun kapanmasına ne kadar üzüldü isem Mustafa Aydın’ın çıkardığı Diksiyon ve Edebiyat dergisine de o derece sevindim. Dergi çıkarmak zahmetli, meşakkatli ama kutlu ve hayırlı bir iştir. Emektarların eline sağlık, dergiler hep var olsun.