Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
08 Ağustos 2016

Fetuşşeytan'ın psikopatolojisi

15 Temmuz darbe girişimi, ülkemizde yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur. Ordu-sivil ilişkilerinin düzenlenmesi, siyasi partiler arasında yakınlaşma, dini grupların sahici anlamda birer sivil toplum kuruluşu olarak faaliyet göstermeleri için yapılan tartışmalar, yeni dönemde çok konuşulacak konuların başında gelmektedir. Yeni dönemde Türkiye, birçok radikal gelişmeyi yaşayacak olmasına rağmen, ortaya çıkan net gerçek şudur: Ülkemizin ve toplumumuzun yarınında FETÖ denilen korsanlar çetesi hiçbir şekilde var olmayacak, Fetullah, ülkemizin bilincinde Fetuşşeytan olmanın ötesinde bir anlama sahip olmayacaktır. FETÖ denilen çete, Fetuşşeytan denilen kişinin fetişleştirilen şahsı etrafında örgütlenmiş, zihniyetini oluşturmuş ve planlarını onun etrafında yapmıştır. FETÖ, bir Fetuşşeytan çetesinden başka bir şey değildir. Fetuşşeytan denilen kurgunun patolojik kişiliğinin anlaşılması gerçek anlamda önemlidir.

Fetuşşeytan denen ucube, hiçbir şekilde kişi olmadığı gibi, onun kişiliği de yoktur. Fetuşşeytan, vehimler üzerine inşa edilen bir kurgudan ibarettir. FETÖİSTLER, Fetuşşeytan'a kendileri gibi olan normal bir insan olarak yaklaşmamışlardır. FETÖİSTLER için Fetuşşeytan hep insanüstü niteliklere ve kurgulara sahip olarak vehmedilmiştir.

FETÖİSTLER Fetuşşeytan'ın hep kolektif insan üstü bir kurgu kalmasını arzuladılar ve ona, insan üstü bir varlık olarak yaklaştılar.

Fetuşşeytan, hiçbir zaman söylediği bir sözü, kendisine ait kişisel bir söz olarak değerlendirmedi. O, söylediği her sözün evrensel düzeyde bir gerçeklik olduğuna, bütün insanlara düşen görevin ise sadece söylenileni doğrulamak olduğunu sanmaktadır. Burada anahtar kavram, hikmettir. Fetuşşeytan tipi kurguların en önemli özelliği, söyledikleri her sözün arkasında bir hikmet olduğu şeklindeki saplantının ve sapkınlığın var olmasıdır. Hikmet, herhangi bir insanın sözlerinde, onda olmayan üst ve derin manalar olduğunu vehmetmek değildir. Hikmet, hakikatin derin kavrayışı ve yaşanışıdır. Fetuşşeytan tarzı tipler, hikmetin önünde engel oldukları gibi, başka insanlarında körleşmelerine ve yozlaşmalarına neden olmaktadırlar. Hikmet, hiçbir insanın tekelinde veya tek bir kişiye özgü bir ayrıcalık değildir. Hikmet, her insanın hakikati aramasına, kavramasına ve yaşamasına imkan veren Allah'ın akıl yoluyla verdiği bir nimettir. En büyük hikmet, akılla düşünmektir, kavramaktır ve yaşamaktır. Aklın yok edilerek hikmet maskesi altında patolojik bir kurgunun yüceltilmesi, referans alınması ve model haline getirilmesi tam bir sapkınlık halinden başka bir şey değildir. Fetuşşeytan tarzı kurgularda, hikmet değil, cahiliye vardır. Hikmet, gerçek insanlara aittir. Sahte, maskeli ve karanlık kurgular ise sadece cehaletin, fitnenin ve yozlaşmanın taşıyıcısıdırlar.

Fetuşşeytan, kendisini Mehdi ve Mesihliği birleştiren yüce manevi otorite olarak vehmetmektedir. Her söylediğinin mutlaka ilahi kanaldan geldiğine inanılması, taraftarlarının bu kurguya mutlak olarak itaat etmesini sağlamaktadır. Fetuşşeytan'ın Allah, Peygamber ve İsa ile iletişim halinde olduğuna dair değişik anlatımlar, malum kurgunun otoritesini aşkınlaştırmaya yönelik bir hurafedir. Aslında Fetöizm, tek bir hurafeye dayalı bir sapkınlıktır. FETÖİZM'in tek hurafesi Fetuşşeytan kurgusudur. Fetuşşeytan etrafında kurulan hurafeler perdesi çekilip alındığı zaman, geriye sahte bir ucube kurgudan başka bir şey kalmayacaktır.

İslam, bütün insanları, sadece insan olarak görmektedir. Hiçbir insanın Mesih, Mehdi, doğaüstü, ilahi ve mistik gibi bir niteliği yoktur. Allah'a kul olmanın dışında insanüstü bir pozisyona ve misyona sahip olduğunu iddia eden herkes, derin bir sapkınlık içindedir.

Fetuşşeytan'ın kendisini insan üstü güçlerle donanmış Mehdi ve Mesihvari bir misyon ve pozisyona sahip gördüğünün en önemli tezahürü, onun söylediği şu sözdür: "Bir yerde yoksan, hiçbir yerde yoksundur!" Mehdi, Mesih ve halife olarak yeryüzünü kontrol ve yönetme hakkını kendinde gören bu ucube varlık, bütün dünyayı işgal etmeyi, kendisine yüce amaç edinmiş bir sapkınlık içindedir. 15 Temmuz vahşi işgal girişimi, Fetuşşeytan'ın her yerde hakim olarak var olma sapkınlığının bir sonucudur. Güç, iktidar ve tahakküm sapkınlığı, Fetuşşeytan başta olmak üzere bütün FETÖİSTLERİN cinnet ve çılgınlık hali olarak niteleyebileceğimiz bir psikolojik hale esir olmalarına neden olmuştur.

Fetuşşeytan kurgusunda Şeytan ve Gülen iç içe geçmiştir. Gülen'in Şeytani yüzü ve Şeytanın Gülen yüzü aynı gerçekliğin iki farklı boyutudurlar. Gülen, Allah ve Peygamber'le sürekli iletişim halinde olan en yüksek otorite, yani Mehdi ve Mesih durumunda olduğunu sanmaktadır. Fetuşşeytan, bu dünyaya çok önemli bir görev için geldiğini vehmetmekte ve herkesin kendisine bu görevin gerçekleştirilmesi için adanmasını istemektedir. Fetuşşeytan, kendi kişiliğini yaşayamamış, gerçekleştirememiş, parçalanmış kişilikler dünyasında çırpınan biridir. O, gerçekleştiremediği kişiliğini, dünyaya egemen olma hırsıyla tatmin etmeye çalışmaktadır. Fetuşşeytan, her ne kadar dini söylemlerle insanları kendisine adanmaya ikna etmeye çalıştıysa da, o, insanları, kendi psikolojik ve siyasi hırslarını gerçekleştirmenin kölesi yapmaya çalışmaktadır. FETÖİZM'de adanmışlık ve fedakarlık denilen durumlar, Fetuşşeytan'ın kaprislerine ve hırslarına köle olmanın yüceltilmiş adıdır.

Fetuşşeytan, doğduğu andan itibaren kendisinin, üstün, özel, farklı, mükemmeliyetçi, disiplinli, özel yeteneklere sahip, Tanrı ve Peygamberin kendisiyle iletişim kurduğu, hiç kimsenin bilmediğini bilen, büyük ideallere adanmış ve dünya çapında işler yapmakla görevlendirilmiş biri olarak sanmaktadır. O, bu vehimlerini, rüyasında gördüğünü sandığı Peygamberimize onaylatarak, kendi heva ve heves psikopatolojisini dokunulmaz kılmaktadır. Kendi psikopatolojik kurgusunu kutsallaştıran ve dokunulmaz kılan Fetuşşeytan, aklı, özgürlüğü ve sorgulamayı geçersiz kılmaktadır. Akıl ve düşünme iptal edilmek suretiyle, Fetuşşeytan, kirli, kötü ve karanlık planlarını adım adım yürürlüğe koymuştur. Aklı sahte mistisizmle işlevsizleştiren Fetuşşeytan, 15 Temmuzda en çılgın planını uygulamaya koymuştur. 15 Temmuz, hiçbir insana ve oluşuma hiçbir şekilde kutsallık ve dokunulmazlık atfedilmeyeceğini, akıl ve düşünceyi iptal etmenin yol açacağı korkunç faciayı gösteren korkunç bir tecrübe olarak dersler çıkarmamızı gerektirmektedir.