Dolar (USD)
32.42
Euro (EUR)
34.29
Gram Altın
2492.64
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

05 Eylül 2022

FETÖ'ye Karşı Mücadele Siyasete Alet Edilmemelidir

Kamuoyunda FETÖ’ye karşı mücadele konusunda toplumsal bir konsensüs bulunmaktadır. Örgüt doğru adlandırma ve tanımlama ile kamuoyuna sunulmadığı için bazı durumlarda örgüt mensuplarına “terörist” olarak niteleme ve bu suçlamayla açılan soruşturmalar kamu vicdanında tam karşılık bulmamaktadır. Bu yapıyı kuran ABD ve destekleyen Batı ne amaçla kurdu ve dünya genelinde nasıl kullandı bu yapıyı? Bütün dünyada, bulundukları ülkelerin zeki çocukları ve toplumda öne çıkan ailelerinin çocuklarını devşirerek örgütsel amaçlarda kullanmak, örgütün bulunduğu her yerde kılcal damarlara kadar nüfuz ederek ipini elinde tutan ABD ve Batı istihbarat örgütlerine her türlü bilgiyi aktarmak ve gerekli operasyonlarda kullanmak şeklinde bir hedefleri vardı. O kadar ki, ülkemizin en gizli bilgilerinin bulunduğu “Kozmik Oda” bile bu örgüt eli ile yurtdışına servis edildi. PKK’ya karşı mücadelede pek çok operasyonu önceden servis edip milli güvenlik sorunları doğurdu vs vs çok ajanlık faaliyetlerinde bulundu. Bu yönü ile bakıldığında bu örgüt tam bir “Uluslararası Ajanlık/İstihbarat Örgütü” olarak çalıştı. Bu misyonu neredeyse bir çeyrek asır yerine getirdi bu örgüt. Öte yandan silahlı terör faaliyeti ise 15 Temmuz günü bir günlük faaliyet olarak kaldı, bunun hazırlıklarının uzun zamana yayıldığını gözardı etmemek de lazım tabii. Bu nedenle, bu örgütü tanımlarken “FETÖ Uluslararası Ajanlık Örgütü ve Silahlı Terör Örgütü” şeklinde tanımlamak lazımdı. Zira ajanlık faaliyetlerine katılım tabanı çok daha genişti.

Mücadeleye örgütsel davranış modları sergileyenlere karşı bütün boyutlarıyla devam edilmelidir. İtirafçı olanların bütünüyle aklanmış muamelesi görmesi de doğru olmamaktadır, bu kişilerin kritik ve/veya karar verici durumundaki görevlere getirildiğinde FETÖ karşıtı kişilere zarar vermek için çalıştığına tanık olduk. Ayrıca, örgütün siyasi ayağına dokunulmamış olması ve bu kısımda diğerleri ile “eşit muamelelerin yapılmamış olması” kamu vicdanında rahatsızlıklar doğurmaktadır. Anadolu da, bir Büyükşehir Belediye Başkanı sanayicileri toplayıp örgütün kurumlarına destek istemiş; verenler yargılanmış veya ceza almış, isteyen daha sonra Bakan olmuşAyrıca, şu veya bu şekilde FETÖ konusu suiistimal de edilmektedir: Zaman zaman örgütle ilgisi bulunmayan kişilere (vatandaşlardan bile)örgüt iftirası atıp seni mahvederiz diye tehditler yapılarak manevi cebir ile yağma suçu işlenmekte, örgütle irtibatlı kişilerin FETÖ Borsasında işlem gördüğü konuşulmakta, FETÖ ile ilgisi bulunmayan kişilerin bu dedikodularla mağdur edildiği vs gibi durumlar yaşanmaktadır.

Hukukta fâilin sübjektif durumu ve suçun manevî unsuru da nazara alınır. Hukuk düzeni suç olan fiili tanımlar, bu fiilin tanımlandığı şablon içine giren, yani kanunda belirlenmiş suç fiilini işlemiş herkes suçlu kabul edilir. Örgütü tanımlarken ne denilirdi, “altı ibadet, ortası ticaret, üstü ihanet” örgütü. Peki, istatistiki verilerde, zamanında en masum kısım olarak görülen ibadet eden tayfanın ne kadarı KHK ile ihraç edildi veya hapse atıldı, en tehlikeli grup olan ihanet edenlerin ne kadarına hiç dokunulmadı, ortadaki ticaret yapanlara ne kadar eşit muamele edildi? İşte bu sorular nedeniyle kamu vicdanında FETÖ konusunda bir rahatsızlık var ve bu rahatsızlık şimdilerde bazı siyasetçilerce suiistimal edilmektedir.

Örgütün teröristi olup olmadığına bakılmaksızın şeklî bir incelemeyle toplumun çok büyük kısmı fişlenmiştir. Nasıl mı? Bir kurum, herhangi bir vatandaş ile ilgili Emniyet Müdürlüğüne yazı yazıp, “bu kişinin terör örgütleri ile irtibatı bulunup bulunmadığını sorduğunda” verilen cevabın süreci şu şekilde oluyor; Emniyet kendi içindeki müdürlükleri ile yazışmakta, bu müdürlükler de İstanbul Valiliği, Emniyet Müdürlüğü, 20.02.2018 Tarih ve 47909374-66817.(91244)-18/5998 sayılı yazısında belirttiği “Emniyet Genel Müdürlüğü KOM Daire Başkanlı tarafından sağlanan ve ilgili resmi kurum ve kuruluşlardan temin edilen HTS verileri, KHK’lar, SGK Kayıtları, Banka Kayıtları ”gibi bilgilerden oluşan database/veri bankası içinde adı geçen biri olursa, bu bilgi sorgulamayı yapan makama iletilmektedir (bu database Anayasa’ya da aykırıdır). Bu makam da terör örgütü ile iltisaklılar listesinde adı geçen kişi ile ilgili “bu kişi teröristtir” diye olumsuz işlem yapmaktadır. İtiraz ile düzeltilebilen düzelmekte, düzelmeyen kalmaktadır. Bu yolla, çok geniş kapsamlı bir fişleme ve terörist listesi oluşmaktadır. Böyle kategorik terörist ihdas etme yaklaşımı son derece yanlıştır ve kamu vicdanında rahatsızlıklar oluşturmaktadır. Bu database içinde bu örgütle çok aktif mücadele eden kişilerin, hatta çoğu kişinin bu örgüte taptığı dönemde bile bu örgüte karşı mücadele eden kişilerin bulunması ve eşit durumda bulunan bazı kişilere işlem yapılmayıp da sıradan vatandaşlara işlem yapılması mağduriyetler doğurduğu için kamu vicdanındaki serzeniş bugün siyasilerce suiistimal edilmektedir.

Öte yandan sırf bir kurumda işe girdiği veya çalıştığı dönemde örgüt üyelerinin o kurumda üst düzey yönetici olduğu için işinden atılanlar, mahkemede beraat ettiği halde görevine iade edilmeyenler, okuduğu okulu zamanında hükumetin en üst düzeyde teşvik etmesine rağmen -sonradan- okulu nedeniyle fişlenenler ve aynı okuldan mezun olan siyasîlere ve çocuklarına dokunulmaması, mahkemelerde dosyanın çok kalabalık sanık listesi içinde bireysel farklılıkları yeterli incelenemeyenler, en önemlisi de aynı fiilleri işlemiş siyasiler ve yakınlarına dokunulmaması gibi nedenlerle kamu vicdanı tatmin olmamaktadır sürecin yürütülme şeklinden.

17/25 Aralık darbesi sonrasında yaptığım şikayetle İstanbul 14.Ağır Ceza Mahkemesi 2015/297E. sayılı dosyada örgüt lideri Fetullah Gülen’in ilk tutuklama kararını çıkarttıran Avukat olarak geldiğimiz noktada şunları söylemek gerekmiştir: 15 Temmuz darbesini düzenleyenlerin, organize edenlerin, katılanların en ağır şekilde cezalandırılması şarttır. Öte yandan, FETÖ, ülkemizin evlatlarını devşirme hedefiyle çalışan bir örgüttü, örgütten kurtarılabilir olan veya kurtarılmış olan kişilere yönelik olarak topluma kazandırma adımlarının atılması gerekiyor attık. Bu durum toplumsal huzuru artırır. Fakat, çok yoğun şekilde de istihbarat faaliyetleri ile hala örgütsel davranış modları sergileyenlere çok çok ağır yaptırımlar uygulanarak örgütün yeniden ayağa kalkmasına izin verilmemesi de şart. Bunlar FETÖ’ye karşı mücadelenin devamına imkân verir ve bu kitlenin niteliksiz siyasîlerin ucuzcu siyasî yaklaşımla suiistimal mecrası haline getirilmesini önler. “Bütün KHK’lıların” aynen “eski görevine” iade edilmesi mümkün değildir. Mutlak ve eşit adalet uygulanırsa hiç kimse mağdur olmaz.