Dolar (USD)
34.53
Euro (EUR)
36.17
Gram Altın
2970.73
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
14 Temmuz 2018

FETO'ya merhamet şehitlere ihanet

İki yıl değil 102 yıl geçse de asla unutma ve unutturma! 15 Temmuz 2016 gecesi yaşanan ihanet, yapılan çılgınlık basit bir darbe girişimi değildi. Türkiye'yi resmen işgal etme, ana omurgadan diz çöktürme; "dünya beşten büyüktür, one minute" çeken, tarih yazan, sömürüye başkaldıran, ümmetin umudu olan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı imha etme girişimiydi. Ülkemiz ilk defa böyle bir çılgınca ihanete uğramıştı. Halkın verdiği vergilerle maaşını alan vatan hainleri, halkın tankı ve uçağıyla halkın bizatihi kendisini bombalıyordu, tanklarla hunharca eziyordu. Devletin gücü ve imkanı, devleti ve halkı imha etmek için kullanılıyordu.

Ne PKK, ne DAEŞ ne DHKP-C hiçbir terör örgütü kalkışmamıştı böyle alçakça bir darbeye, yapmamıştı bu kadar kahpece ihaneti. PKK ve DEAŞ gibi terör örgütleri, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kollarına, bacaklarına zarar verecek, öldürmeyen ancak sakat bırakacak, çapı ve etki alanı sınırlı terör eylemleriyle saldırırken, FETÖ ise en alçakça ve en acımasız bir şekilde doğrudan "en hayati yerimize, şah damarımıza, kalbimize, bekamıza" hayatı aniden ve tümden durduracak görülmemiş bir ihanetle saldırdı. Ülke işgal edilecekti. Sünni-Alevi, Türk-Kürt çatışması körüklenecekti. Ülke geneline yayılacaktı. Özellikle Kürtlerin yoğun yaşadıkları Doğu ve Güneydoğu'da büyük bir kaos ve kargaşa yaratılacaktı. Binlerce insan ölecekti. Oluk oluk kan akacaktı. Direnen son kale Türkiye küresel ve bölgesel yönden dünya güç düzeninden tamamen silinecekti.

Allah'ın yardımıyla, başta Sayın Cumhurbaşkanımızın dik ve metanetli duruşuyla, 7'den 70'e kadar halkın çok büyük kısmının vatana, demokrasiye sahip çıkmak için sabahlara kadar, sokaklarda tanklara, uçaklara karşı imanını ve canını siper ederek gösterdiği tarihi direnişle iç işgal püskürtüldü. Aziz halkımız, dünyanın görmediği ihanete karşı dünyanın görmediği, duymadığı bir başkaldırı, vatan ve namus savunmasını, sivil direnişini gösterdi. Bu vatana bir gece vakti beş on tankla, üç beş uçakla diz çöktüreceklerini mi sandılar? Bu aziz milleti kendi silahıyla tarayarak, kendi uçağıyla bombalayarak öldürmeye başladıklarında geride kalanların korkup, sinip evlerine kaçacaklarını mı sandılar?

Onlar dünyanın görmediği ihanetle "ya teslimiyet ya da işgal" dediler. Anadolu'nun namuslu mert evlatları da " ya istiklal ya ölüm" dedi, siper etti başını bu hayasızca akına karşı. Babalarımız, dedelerimiz 60, 70 ve 80'lerde uyudular, belki de sindiler, sokağa çıkmadılar, sonuçta darbe oldu, o dönemin liderleri şapkasını alıp gittiler, zalimlerin ülkeye el koyuşuna seyirci oldular. Halkımız gaflete düşüp sokaklara çıkmasaydı, darbeye meydan okumasaydı bugün halimiz nice olurdu, vatan işgalci alçakların olurdu.

40 yıldan bu yana özellikle devletin güvenlik ve istihbarat bürokrasisine, yargı düzenine yani toplumun kılcal damarlarına sızan paralel terör örgütüne karşı devlet içerisinde çok büyük bir temizlik hareketi başlamıştır ve hukuk kuralları çerçevesinde adaletten sapmadan devam etmelidir. FETÖ'cüler mahkemelerdeki inkara dayalı ortak savunmalarında, yine bir şeylere bel bağlamış görünüyorlar. Beraat kararı alanlar dahi amansızca meydan okuyorlar, hep beraber marşlar okuyarak diş gösteriyorlar. En küçük bir merhamet, sulandırma, ihmal ve zafiyet bu milletin kutlu yürüyüşünün sonunu getirecektir. FETÖ/PDY ile mücadele konusu, hayatidir, kritiktir ve tavizsiz bir konudur. Taviz ve hoşgörü bu vatana ihanettir; 15 Temmuz aziz şehitlerinin anısına hürmetsizliktir. Tarih bu alçaklığı, bu ihaneti yüzyıllar geçse de konuşacak, kitaplar yazacaktır. 15 Temmuz tarihi direnişi, aynen Kurtuluş Savaşı, Çanakkale mücadelesi gibi gelecek nesillerimize tarihi direniş olarak anlatılmalı, 29 Ekim, 30 Ağustos bayramları gibi de daima kutlanmalı.

Kanserli hücrelerden devleti tam anlamıyla kurtarana kadar FETÖ ile amansızca, acımasızca mücadeleye hukuk kuralları içerisinde devam edilmeli. "Söz konusu vatanın bekasıdır, çocuklarımızın geleceğidir." Devlet risk alamaz. Öfkemizi de kinimizi de imanımızı da dipdiri tutacağız sonuna kadar. Mağduriyet edebiyatlarının cinayetleri örtmesine de müsaade etmeyeceğiz. Aksi durumda 15 Temmuz Şehitlerimizin iki eli mahşerde yakamızda olacaktır.