Fetö'nün 'C Timi'
Geçenlerde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu verdiği bir demeçte "İnanın FETÖ konusunda bizim bildiklerimizi bilmiş olsanız, 2-3 saat uykunun bile fazla olduğunu görürdünüz. Çok daha derinlere sirayet etmişler, gördükçe şaşkınlık yaşıyoruz" şeklinde açıklamalarda bulunarak FETÖ konusunda tehlikenin büyüklüğüne, büyük ses getirecek olan operasyonlara, yapı deşifre edildikçe toplumda yaratacağı şaşkınlık ve hayal kırıklığına işaret etmişti.
Bu açıklamayı takip eden günlerde FETÖ-PDY soruşturmasında örgütün mülkiye yapılanmasına yönelik yapılan operasyonda Beytüşşebap eski Kaymakamı Kadir Güntepe bazı kaymakamlarla beraber, FETÖ'nün gizli haberleşme programı "Bylock" kullanıcısı olduğu ve bu programı sık kullananların bulunduğu kırmızı listede yer aldığı iddiasıyla göz altına alındı.
SEN PADİŞAH MISIN?
Senaryo muydu, düzmece miydi şimdilik bilinmez ancak kahraman edasıyla görünürde PKK ile amansızca mücadele eden, defalarca evine terör saldırısı girişiminde bulunulan, FETÖ'cü basınının da direk hedefinde gibi görünen kaymakam Kadir Güntepe, birçoğunuzu şok etti biliyorum ama açıkçası ben "16 Temmuz gecesi saat 01:30'a kadar darbeye sessiz kalan", FETÖ içerisindeki gizliliğin sağlanması için eşini FETÖ'nün kataloğundan seçtiği, FETÖ'nün kaymakamlar imamı Hüseyin ÖZYURT'la 33 kez telefon görüşmesi yaptığı, 4 aydır yürütülen soruşturma kapsamında çağrıldığı ifadeye gitmediği ve "Bylock" kullanıcısı olduğu iddia edilen Güntepe'ye şok olmadım, çok da şaşırmadım.
Kadir Güntepe'yi, dönemin Spor Genel Müdür Vekili Ömer ALTUNSOY'a hitaben "genel müdür müsün, padişah mısın?" şeklindeki sosyal medya çıkışıyla ilk duydum. Açıkçası o günden beri, rutin dışına çıkan, devlet geleneğini zorlayan, çevresinin gözüne girmek için çok bağıran, kendini "ülkücüymüş" gibi göstererek din, Allah, vatan, millet nutuklarını bağıra bağıra, gözlere soka soka atan bir kaymakam kafamda çok soru işareti yaratmıştı. Bir şeyler saklıyor, dikkatleri başka yönleri çektiriyor veya hedef saptırıyor gibiydi.
FETÖ'NÜN C TİMİ
İstihbarat birimleri FETÖ'nün "beyin takımını" oluşturan, geçmişte kopya veya torpille kurumlara yerleştirilen, kurumlarda kendini çok iyi gizleyip, sureti haktan görünen, görevleri de kurumlarda kendilerine tehdit olarak gördükleri şahısları kumpasla, iftirayla FETÖ'cü diye fişleyerek tasfiye etmek olan unsurları, FETÖ'nün "C timi" üyeleri olarak adlandırırlar.
40 yıldır emniyet, askeri, güvenlik ve istihbarat birimlerine sızmış kripto FETÖ'cülerin 140 günde bittiğine inanmak büyük hata olacaktır. Neredeyse bir kuşak kaybı yaşamışız, yüz binlerce kripto FETÖ üyesinin halen de varlığından söz ediyoruz. Devletin istihbaratının, Mit'inin tüm imkanlarıyla emrinde olduğu Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bile hemen bir adım gerisinde duran başyaverine kadar, en kritik toplantılara da kadar sızma becerisini gösteren bir şeytani yapıdan, akıl almaz bir gizli hücreden bahsediyoruz.
İNANMAYIN, YALAN SÖYLÜYORLAR!
Geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan, FETÖ itirafçılarının arasında daha önceden tanıdıkları olduğunu belirterek, "Bunların bir kısmıyla başbakanlığım zamanında görüşmelerim olmuştur. Doğru konuşmuyorlar.Şimdi söyledikleriyle o zaman söyledikleri tamamen aykırı ifadelerdir. Aldatmacayı oynuyorlar, bu oyuna asla gelmemeli" ifadelerini kullanarak tarihi uyarısını yapmıştı.
Sakın ha FETÖ itirafçılarına körü körüne güvenmeyin, hele de bilinmeyeni değil de bilineni anlatana, yeni suç ve suçluyu ortaya koymayana itibar etmeyin. "Pişmanım derler ancak hiçbir bedel ödemezler," bir yolunu bulup, geri dönmenin yolunu ararlar, fırsatını kollayıp, ihanetin en büyüğünü yapmanın peşindeler.
Bilinmeyenleri söylemeyenler, deşifre edilmiş elemanları söyleyip, kendilerini ve deşifre edilmemiş kriptoları korumaya çalışıyorlar. FETÖ karşıtı olan kişilere de iftira atıp, hedef saptırıp, davaları "Ergenekon, Balyoz" gibi sulandıracaklardır. İtiraflar elbette delil olabilir ancak sadece onları tek başına soruşturmalara dayanak yapmak, büyük bir tuzak ve uçurumdan düşmek olacaktır.
DEVLET RİSK ALAMAZ!
Tarafımıza bildirilen veya sosyal medyaya yansıyan bazı masum insanlar, incelenmeye alınmış olsa bile sonunda ihanete katılmamış ve destek vermemiş oldukları anlaşıldıktan sonra mağdur edilmeyecekleri inancıyla beklemekteyiz. Siyasi iradenin bu mücadelede işi çok zor. Mağduriyetlerin olması da doğası gereği. Mühim olan konu mağduriyetleri giderecek mekanizmaları çalışır bir durumda tutmak. Hem mağdurlara kulak verelim hem de FETÖ ile amansız mücadele edelim. Her ikisi de dengeli gitsin.
Kanserli hücrelerden devleti tam anlamıyla kurtarana kadar FETÖ ile amansızca, acımasızca mücadeleye devam edilmeli."Söz konusu vatanın bekasıdır, çocuklarımızın geleceğidir." Devlet risk alamaz. Millet olarak devletin bekası için kardeş ve çocuk katlini dahi duruma göre mubah sayan sert bir tarihi gelenekten geliyoruz. FETÖ'cüler 15 Temmuz ihanet gecesinde bu devletin "doğrudan yaşamına, kalbine, bekasına saldırdı, hayatı durdurmaya" çalıştı. Diğer bütün terör örgütlerinden çok daha zalim ve alçakça saldırdı. Öfkemizi de kinimizi de imanımızı da dipdiri tutacağız sonuna kadar.Mağduriyet edebiyatlarının cinayetleri örtmesine de müsaade etmeyeceğiz. Aksi durumda 15 Temmuz Şehitlerimizin iki eli mahşerde yakamızda olacaktır.