FETÖ''nün 25 Aralık kumpası
Bugün 25 Aralık, FETÖ’nün 17 Aralık 2013’teki kumpasının tehlikeli ayağı bu ikinci ayağı idi.
17 Aralık’ta hükümeti salladığını düşünen FETÖ, 25 Aralık kumpasıyla da Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın istifa edeceğini hesaplamıştı. Bunun için de hiçbir hükümetin dayanamayacağı kirli yalanlarla dolu dosyalarla hükümete saldırıyordu. Masa başında hazırlanan kasetler, kes-yapıştırlı CD’lerle hazırlanan ahlaksız görüntüler, ses kayıtları kendi kurdukları internet sitelerine ve sosyal medyaya servis ediliyordu.
FETÖ kendi hazırlıklarına o kadar güceniyordu ki “Erdoğan 28 Aralık’ta istifa edecek” yaygarasını yayıyorlardı. Her yerde, “Bir sabahlık işi var hepsinin. Savcı yazacak iddianameyi… Kolluk gücü olarak asker makul şüpheli olarak gözaltı yapacak. Hakimler ikinci gün ayarlanıp iş bitecek. Kurul üyelerini (HSYK) de alacan. Medyayı da bir günde toplar geçersin. Bir haftada her şey değişir” diyorlardı.
Doğrusunu isterseniz, çok ağır bir hava vardı. Bu ağır havayı dağıtabilecek adamın imanı, cesareti, feraseti ve kocaman yüreği olmalıydı.
İşte ihtiyacımız olan o yürek sahibi bir ziyaret için Pakistan’a gidiyordu ve gitmeden önce kararını açıkladı:
“İnlerine gireceğiz inlerine!..”
Evet, dönemin başbakanı Cumhurbaşkanı Sayın R. Tayyip Erdoğan, PDY/FETÖ diye adlandırdığı ve bizim cemaat olarak bildiğimiz bu örgütün kendi başına hareket etmediğini, örgütün elebaşı Fetullah Gülen’i ülkesinde tutan ABD başta olmak üzere uluslararası güçlerin Erdoğan’sız AK Parti, Erdoğan’sız Türkiye için elemanlarını harekete geçirdiğini gördü ve buna karşı mücadele edeceğini ilan etti.
FETÖ ile mücadele kolay olmadı, kimi zaman “Erdoğan tek başına FETÖ ile mücadele ediyor” dediğimiz günler olmuştu. Pek çok kişi, ”Bekleyelim, kim kazanacaksa ondan yana olalım” modundaydı.
İşin daha garibi, 15 Temmuz yaşanmasına rağmen hala FETÖ’ye dokunmak istemeyenler var. Bu yüzden FETÖ ile mücadelede vatandaşın mutmain olduğunu söyleyemeyiz. Oysa FETÖ kararlı, FETÖ geri durmuyor. Tutuklusu da dışarıda kalanları da kararlı. Bu kararlılıkta cezaevi uygulamalarının etkili olduğu kanaatindeyim. PKK konusunda yapılan yanlış FETÖ konusunda da aynen devam ediyor. Bütün FETÖ’cüleri aynı koğuşlara doldurmak FETÖ’nün kenetlenmesini kolaylaştırmaktan başka bir işe yaramaz.
FETÖ’nün mahrem imamları da boş durmuyor, adamları da onlarla çalışmaktan vazgeçmiyor. Görüşmenin bin bir yolunu deneyip birbirleri ile mutlaka irtibat sağlıyorlar.
Daha geçtiğimiz Cuma günü muvazzaf 3 albay, 3 yarbay, 10 binbaşı, 22 yüzbaşı, 2 üsteğmen FETÖ’den gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar arasında Erzurum Karayazı, İzmir Selçuk ve Şanlıurfa Birecik ilçe jandarma komutanları da bulunuyor.
Jandarma’nın içinde yuvalanmış FETÖ unsurlarının geçmişten beri neler yaptıklarını, hangi faili meçhul cinayetlere karıştıklarını anlamış olsak da çok geç kaldığımıza inanıyorum. Kendi karakoluna PKK’nın saldırma ortamını hazırlayan, PKK yuvaları yerine boş arazi veya insan namına hiçbir kimsenin yaşamadığı dağı taşı bombalayan yine FETÖ elemanları idi.
Necip Hablemitoğlu cinayetinin geldiği noktayı duymuşsunuzdur. PKK ile DEAŞ ile irtibatlı eski Yüzbaşı Nuri Gökhan Bozkır’ın baştan itibaren FETÖ’nün koruması altında yaşadığını öğreniyoruz.
Burada şöyle bir yanlışlığa düştüğümüzü fark ettim:
Yıllar önce faili meçhulleri, köy yakmaları JİTEM diye biliyor, öyle anlatıyorduk. Jandarmayı tümüyle töhmet altında bırakıyorduk. Ama şimdi yaşadıklarımızdan anlaşılıyor ki o cinayetlerin tümünü kurumsal olarak JİTEM değil, Jandarmaya sızan FETÖ’cü askerler işlemiş. Yani “FİTEM” diyebileceğimiz jandarmanın içine sızan elemanlar Kürtlerin devletle arasını açmak için köy yakmalardan tutun faili meçhullere kadar her türlü yola başvurmuşlar.
15 Temmuz 2015’te vatandaşına uçaklarla bomba yağdıran örgüt, Kürt köylerini yakan örgüttür, Kürt-Türk ayrımı yapmadan, dindar laik demeden faili meçhul cinayetleri gerçekleştiren örgüttür. Hablemitoğlu ile birlikte Uğur Mumcu da diğer faili meçhuller de araştırılırsa Allah bilir bu hain örgütün parmağını değil, bütün bedenini görürsünüz.