FETÖ'cü olmayanları kim, neden mağdur ediyor?
Hamdolsun, hata olabileceğinin kaçınılmaz olduğunu göz önünde bulunduran Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın G20 dönüşü yaptığı açıklamadan sonra Başbakan Sayın Binali Yıldırım da valiler toplantısında konuya değinip bu tür hataların düzeltilmesi ile ilgili kriz merkezi oluşturulması talimatını verdi.
İlk günlerdi,
FETÖ'den tutuklamalar, işten çıkarmalar yeni başlamıştı. Ben de şaşkındım, bu da mı FETÖ'cüydü dediğim çok kişi vardı. Çünkü yaşadığım yerdeki Fetullahçıları tanımıyordum. Yaklaşık 30 yıldır hiçbir etkinliklerine davet etmediler. Hem inancımızdaki kararlılığı bildikleri için hem de davetlerine icabet etmediğimiz için bir daha da çağırmadılar. Doğrusu ben/biz de Fetullahçı yöneticileri etkinliklerimize davet ettiğimi/zi hatırlamıyorum. Bu yüzden benim ismen tanıdığım FETÖ'cü on kişiyi bulmazdı. Diğer Nur cemaat ve talebeleriyle ortak platformlarda yer aldığımız halde Fetullahçılar bizimle aynı karelerde görünmek istemediler.
FETÖ'cüleri tanımasak da en azından FETÖ elemanı olmayanları iyi tanıyor, biliyorduk. Dertleştiğimiz, istişare ettiğimiz insanlar vardı. Bunlarla yıllarca FETÖ'nün bir proje olduğunu konuşuyorduk. Küresel güçlerin kontrolünde olduklarını her ortamda söylerdik. Hatta 2010 sonrası fitne bizden çıkmasın ve "resmi görüşümüz" gereği "Hocaefendi, muhterem" dediğimiz günlerde dahi Fetullah Gülen'in bir "eleman" olduğunu söylerdik bu dostlarla.
15 Temmuz ihanet darbesi sonrasında yapılanlara baktığımızda, "sanki birileri hükümete karşı muhalefet cephesini genişletiyor" dedik. Bunun başlıca 2 sebebi var:
Birincisi, FETÖ'cü olup kendilerini kamufle etmek isteyenler FETÖ'cü olanlarla FETÖ ile alakası olmayanları harmanlıyorlardı. Bunu fark edenler gereken uyarıda bulundular. Ancak ilk günlerdeki fırtınaların meydana getirdiği toz ve duman bulutunda bu uyarıların çok da etkili olacağını beklemiyorduk. Hem o zaman sınırlı sayıda ve kaçınılmaz hatalardı. Lakin gün geçtikçe bilerek ve/ya bilmeyerek yanlışlıklar devam etti.
İkincisi, FETÖ'cü olmadığı halde geçmişte FETÖ ile yakın ilişkisi olmuş yetkililer o izlerini silmek için FETÖ'cü olmayanları da cezalandırarak "bakın ne kadar hassasım" üçkağıdına başvuruyor ve böylece geçmişte FETÖ ile olan o yakın ilişkisini örtmeye çalışıyordur.
Kısa aralıklar hariç 42 yıl yaşadığım Diyarbakır için söylemiyorum, zira Diyarbakır'da ismen tanıdığım FETÖ'cü sayısı yabancılarla birlikte 10 (on) kişiyi geçmezdi. Ama başka illerden gelen haberlere baktığımızda durumda bir terslik olduğunu hissetmiştik. Bazılarının mağduriyeti hamdolsun fazla sürmeden düzeltildi. Ancak basından da öğrendiğimiz kadarıyla bütün ömrünü FETÖ ile mücadelede geçiren şahsiyetler (Prof. Dr. Nurkan Yağız gibi) -bırakın insanın, hiçbir yaratığın kabul edemeyeceği- FETÖ gibi bir lekeyle kirletiliyorlar. Sayısı hakkında bir fikrim yok, lakin bir kişi dahi olsa bu leke kaldırılabilecek bir leke değil.
Mesela Diyarbakır İl Milli Eğitim Teftiş Kurulu Başkan'ı Eyüp Demir. Sayın Demir'i seven de sevmeyen de onun FETÖ elemanı olmadığını iyi biliyor. Kendisinin Diyarbakır'da Nur Cemaatine (Kırkıncılara) yakınlığını bilmeyen yok, lakin bugüne kadar FETÖ ile hiçbir yakınlığına tanık olmadık. Açığa alınmadı, soruşturma geçirmedi ve KHK ile görevine son verildi. Bu durumunun Diyarbakır ile ilgili olduğu kanaatinde değilim. Kendisini telefonla arayıp yazıda isminin geçmesi için izin istedim. Üzgündü, FETÖ lekesi çoktan da çok ağır gelmişti, haksız da değildi.
Eyüp Demir'in 28 Şubat sürecinde "başörtüsü furuattır" zırvasına gösterdiği tepkinin şahidiyim. Ocak 2011'de STV'yi eleştirdiğim yazımdan dolayı tebrik eden ilk kişiydi. 17-25 Aralık sürecinde de FETÖ hakkında söylediklerinin tanığıyım. Keza 28 Şubat'ın o kapkara günlerinde başörtülü öğretmenleri nasıl kolladığını, ceza almamaları için kendilerine hangi taktikleri verdiğini iyi biliyorum. O evini başörtüsü mağduriyeti yaşanmasın diye örtülü öğretmenlere açmış, mesai dışında da konuyla ilgileniyordu. Bu sebeple o yıllarda kendisine 'evi irticai faaliyet icra ediyor' yaftasını yapıştırıp 28 Şubat'çılara şikayetlerde bulundular.
Dershane ve Özel Okullarla ilgili karar çıktığında gözünü kırpmadan gerekeni yaptığını duyuyorduk. Eyüp Demir bunu hak etmedi, etmiyor. Allah aşkına bana biri bu insanın FETÖ'cü olduğunu kanıtlasın, yazıktır, günahtır. Bilmediğimiz bir şey var ise bilelim.
Peki, oluşturulan mağduriyetlerden ne amaçlanıyor?
Bu mağduriyetleri, 15 Temmuz FETÖ ihanet teşebbüsünün bir parçası olmasını isteyenlerin bir plan dahilinde yaşattıklarına dair kanaate katılıyorum. Hükümete destek veren geniş ailelerin yakınları FETÖ elemanı olmadığı halde geçmişte onlarla ilişkileri olmuş diye alınırsa bundan sadece hükümet zararlı çıkar. Çünkü bu durumda hükümete isyan bayrakları artar ve istediler ki 15 Temmuz'da Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan etrafında sağlanan birlik ve beraberlik dağılsın.
İstediler ki yaşı kuru ile beraber yaksınlar, itirazlar yükselsin ve yapılan yanlışlar düzeltildiğinde FETÖ'den alınanlar da o düzeltmelerden aklansın.
Hepsi bir tarafa, koskoca YÖK 40 yıllık akademisyenini tanımıyor mu Allah aşkına? Tanımıyor ise YÖK yok olsun daha iyi.
Kriz merkezlerinde FETÖ'cü olmadığı halde haklarında "FETÖ üyesidir" denilen ve dolayısıyla açığa alınanlarla KHK ile görevden men edilenlerin itirazları -ki yüzde bir düzeyindedir- bunlar yeniden araştırılmalı, soruşturulmalı.
Asıl iş en sonunda da bizi bekliyor;
Bu mazlumiyetlere sebep olanlar tek tek masaya yatırılmalı, araştırılmalıdır. O zaman karar verenlerin asıl kimlikleri ortaya çıkacak ve bu mağduriyetleri yaşatmalarındaki amaçları anlaşılacak.
Sinsi "it izini" o zaman ayırabileceğiz.