Feto deli mi?
Buna bir fıkra ile cevap vermek istiyorum.
Tıp fakültelerinde klinik derslere bazen hasta getirilir. Sınıfa hasta hakkında bilgiler verilir. Filmler, tahliller ortaya konur. Doktor adayları, hastanın hastalığı hakkında, fikirler ileri sürer, değişik görüşler ortaya konur. Her fikir değerlendirilir, tartışılır, sonunda doğru teşhis ortaya çıkar. Sınıfta bilgiler ortaya dökülür, bir çok bilgi yeniden gözden geçirilmiş, tazelenmiş, eksikler tamamlanmış olur.
İşte böyle bir ortamda, hoca sınıfa bir hasta getirir, Hastanın çenesinde bir kitle vardır. Herkes sırayla fikrini, teşhisini söyler:
-Sarkom,
-Kondrom,
-Hemangiom,
-Apse,
-Fibroma,
-v.s.
gibi "ön tanı" lar ileri sürülür. Üzerinde tartışma açılır. Bu esnada sınıfa bir hasta bakıcı girer. Hasta öfkeyle yerinden fırlar, hasta bakıcıya okkalı bir yumruk indirir. Çünkü, çenesindeki şişliğin sebebi, hasta bakıcının yumruğudur. Hiç bir hastalığı falan da yoktur.
Branşım olmayan bir konuda fikir beyan etmem elbette doğru değildir. Ancak FETO bana turp gibi sağlam geliyor.
Eskiler, delileri üçe ayrılır, "zırzır deli", "dırdır deli", "hınzır deli" derlerdi.
FETO deli ise bu tasnifte "hınzır deli" grubuna çok uyuyor. Her şeyi bal gibi planlayarak, hesaplayarak, ölçüp biçerek yaptığında şüphe yok.
Tabii ki son söz psikiyatrlarındır.
Bir de şunu söylemeden geçemeyeceğim. Böyle kimselere akıl hastası nazarı ile bakmak o kişileri bir nevi masumlaştırıyor. Zavallı, aslında kötü biri değil, ama, ne yapsın "hasta, ondan öyle yapıyor" yaklaşımı ile suç, suçluya değil "hastalığa" fatura edilmiş oluyor.
Bu, mahkumlara, sıklıkla "kader mahkumu" denmesi gibi oluyor. Bu ifadede gizli bir aklama oluyor. "Mahkum suçlu değil" ,"kader suçlu", denmiş oluyor.
Sözün kısası...
FETO her şeyi "taammüden" yapıyor.
Burada bir sorun da, FETO kadar "FETÖ" dür.
Eğer FETO bir akıl hastası ise milyonla insan nasıl "FETÖ" olmuşlardır. Hepsi de akıl hastası mıdırlar?
Bunlardan çok büyük bir kesimin bir "mürit" değil "müşteri" gibi davrandıklarında kuşku yoktur.
En alt kesimden olanları bile bir şekilde "çıkar" a bulaşmışlardır.
Sosyal statü sağlamak, birkaç kişiye bile olsa üst, abi, imam olmak, gruba dahil olarak sosyalleşmek, burs, yurt, öğrenci evi, çalınmış sorular temin etmek, tayin yaptırmak, kariyer yapmak, akademik basamaklarda takılmadan sıçramak, müşteri yelpazesini genişletmek, bayilikler almak, bayilikler vermek, kredi temin etmek gibi herkesin kendince "çıkar" hesapları vardır.
FETÖ ' nün esaslı zararlarından birisi de, "ihlas" ve "uhuvvet" gibi manevi değerleri berhava etmesi, "kardeşlik hukuku" nun yerini "para hukuku" nun almasıdır.
FETÖ' nün "ihlas ve samimiyet" in yerine ikame ettiği "para hukuku" sadece FETÖ' yü kirletmemiş, "çevre kirliliği" de yapmıştır.
