Fethi doğru anlamak
"Konstantiniyye mutlaka feth olunacaktır; onu feth eden kumandan ne güzel kumandan, onu feth eden asker ne güzel askerdir." (Hadis-i Şerif).
Bugün İstanbul’un fethinin 570. yıl dönümü…
Napolyon Bonapart’ın dediği gibi:
“Dünya tek bir ülke olsaydı başkenti İstanbul
olurdu.”
Necip Fazıl Kısakürek’in dediği gibi: “Ruhumu eritip de
kalıpta dondurmuşlar; Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.”
Nice sahabinin feth etmek için şehit olduğu, nice hükümdarın
feth etmek için sefer düzenlediği şehir…
Türkiye ekonomisini büyük ölçüde sırtlayan şehir İstanbul…
Bitmeyen Fetih
Bizim düşüncemize göre fetihler bitmez. Gönüllerin fethi ile
yolumuz devam eder.
Müslüman Türkler feth ettikleri yerleri daima imar
etmişlerdir.
İmar etmek için güçlü bir ekonomi gerekir. Güçlü ekonomi
için de nitelikli iş gücü...
Türkiye artık nitelikli insan gücüyle ileri teknoloji üreten
ülkeler arasına girdi. Savunma sanayinde
elde edilen başarılara bakıldığında sahadaki yansımalarıyla birlikte
düşünüldüğü zaman nice fetihlere kapı açan bir Türkiye var.
Mazluma umut, zalime korku olan bir Türkiye var.
Savunma sanayinden otomotiv sektörüne birçok alanda
teknoloji üreten Türkiye artık uluslararası alanda başarılara koşuyor.
Azerbaycan’a verilen destek sayesinde Karabağ’ın Ermenistan
işgalinden kurtulması ile Türk dünyasında adeta gönülleri feth etti Türkiye…
Bitmeyen Fetih düsturunca hareket eden Türkiye yeni bir
yüzyılın başlangıcında bulunuyor.
Şehirlerimizin imarından mazlumların yardımına koşmaya kadar
her alanda varlık gösterme zamanı artık.
“Türkiye, Türkiye’den büyüktür” sözü Türkiye’nin fetihten
fetihe koşmasından kaynaklanıyor.
Türkiye dünyanın neresinde mazlum varsa onların umudu olduğu
için söylenmiş bir sözdür. Bunun nedeni ise gönülleri feth etmesinden kaynaklanıyor.
Fetihlere devam…
Türkiye öyle bir güce ulaşmalı ki artık bölgesel ve küresel
anlamda daha fazla mazluma umut olmalı. Doğu Türkistan’da zulme uğrayan
mazlumların kurtuluşuna vesile olmalı. Bunun yolu da yine Türkiye’nin ekonomik,
siyasi ve askeri anlamda güçlü olmasından geçiyor.
İçeriden ve dışarıdan birçok saldırıya maruz kalan Türkiye,
dünyanın çeşitli bölgelerinde varlık gösteriyorsa bu ekonomik, siyasi ve askeri
anlamda güçlü olmasından kaynaklanıyor. Ancak daha fazla güçlü olmak için de
her birimiz fert fert daha çok çalışmalı, daha nitelikli üretim yapmalıyız.
Teknofest gençliği olarak adlandırılan gençlerimizi
yetiştirmek için daha fazla kaynak aktarmalı, onların imkân ve kabiliyetlerini
geliştirmeliyiz.
Okul öncesinden başlayarak çocuklarımızı ve gençlerimizi
dünya gençleriyle bilimde, sanatta, sporda her alanda rekabet edebilir hâle
getirmek için daha çok gayret göstermeliyiz.
Bunun için her birimiz fedakârlık yapmalı, her şeyi
devletten beklememeli ve bu uğurda gayret göstermeliyiz.
Önce kendi vatandaşlarımızın gönüllerini fethederek
başlamalı, sonrasında gençlerimizin daha nitelikli hâle gelmeleri için tüm
imkânlarımızı seferber etmeli ve daha sonrasında Türkiye’nin dünyada daha fazla
mazlumun umudu olabilmesi için çalışmalıyız.
Her gün en az on sayfa kitap okumalı, yaptığımız işi daha
iyi yapabilmek için mesleki gelişim çalışmaları yapmalıyız.
Bir çocuğun gelişmesi için, bir gencimizin eğitim
masraflarını karşılamasına yardımcı olmalıyız.
Gelişimin anahtarı bizim elimizde…
Sonrasında da Dünya’nın çeşitli bölgelerinde gönülleri feth
ederek Türkiye’nin uluslararası ilişkilerinde daha güçlü olabilmesi için
çalışmalar yapmalıyız.
Bu yardımların da bilimsel bir tarafı olduğunu gözden
kaçırmamak gerekir.
Yumuşak Güç
Uluslararası ilişkilerde Amerikalı siyaset bilimci ve
Harvard Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olan Joseph Nye’ın ortaya attığı
“Yumuşak Güç” kavramı bu durumlar için kullanılmaktadır.
Çünkü Nye, devletlerin gücünü sadece askeri veya ekonomik
güçleriyle değil, aynı zamanda "yumuşak güç" olarak adlandırılan
etkileme ve cazibe gücüyle de elde etmesi gerektiğini savunur. Nye, yumuşak
gücün, bir devletin diğerlerini ikna edebilme, çekici ve inandırıcı olabilme,
değerlerini yayabilme ve politikalarını etkileyebilme gücü olduğunu belirtir.
Yumuşak güç, bir devletin isteklerini ve çıkarlarını diğer devletlerin kendi
iradeleriyle benimsemelerini sağlama amacını taşır. Yumuşak güç, bir devletin
itibarını ve çekiciliğini artırarak, diğer devletleri kendi tarafına çekebilir
ve uluslararası ilişkilerde daha etkili bir rol oynamasını sağlar.
Bu doğrultuda kamu ve sivil diplomasi ile gönülleri feth
ederek Türkiye’nin yumuşak gücünü artırmak mümkündür…