Feryad ki Ne Feryad
Elimde Yaşar Nezihe Hanım'ın "Feryatlarım" adlı orijinal şiir kitabını günümüz harflerine çevirdim. Osmanlıca orjinli kitap, Kitap 1340 tarihli İstanbul Vatan matbaasında basılmış. Rumu00ee takvime göre 1340 tarihi Miladiye çevirdiğimizde 1924 yılına tekabül ediyor. Bu kitap Merhum Osmanlı beyefendisi olan bir komşumuzdan bana yadigar kaldı.
Kitabı elime aldığımda merhum dostumuzun Osmanlıca olarak yazdığı şu haşiyesi dikkatimi çekmişti. "Bu kitap çok kıymetli bir eserdir. Bu hakiki bir feryattır." Kitapta bu cümleyle başlayan feryatları takibe koyuldukça ah u vahlarımla içim burkuldu diyebilirim.
Kitabı tertip zat Rıfat Necdet, Kitaba başlarken önce Yaşar Nezihe Hanımla bir hatırasını paylaşmış. Karlı ve fırtınalı bir günde dünyaya gelen şaireye fırtınalı bir günde ziyarete geldiğini söyler. Onun bu girişi de en az şaire Yaşar Nezihe Hanım'ın şiirlerine layık edebu00ee bir mukaddimedir.
"u2026Issız sokaklardan, serseri rüzgara tabi hazan-dide yapraklar gibi geçtim. Başımın üstündeki boşluk ile karşımda siyah servilerin hişt saldığı yokluk arasında muallakta bulunduğumu duyuyor, içimde bir sukutun ağırlığını taşıyordum. Önü harap-zar arkası mezar olan gam-haneye geldim. Şaire, elem matemleriyle başbaşa kaldığı ve gözyaşlarını gömdüğü yuvasına nagah-zuhur bir zairin vardığı biraz hayretle ve biraz memnuniyetle karşıladı. Hayret ediyordu. Çünkü kendisi ile bir an olsun teşrik-i hissiyat ve elem edebileceğini katiyyen aklından silmişti. Memnundu, bahtı kadar kara saydığı bu günde belki bir hisse-i teselliyet olacaktır."
Muharrir Rıfat Necdet'in Yaşar Nezihe Hanım hakkındaki izlenimleri sadece bunlar değil. Şaire hakkında adeta bir portre yazı altında değerlendireceğimiz uzun bir mukaddime. Bundan sonra şairenin hayatına geçiyor. Yaşar Nezihe Hanım Rumu00ee 1297 senesi, Kanun-i Sani'sinin on yedinci gününde dünyaya geliyor. İstanbul'un Şehremini semtinde Baruthane Yokuşunda asr-dide harap bir hanede dünyaya gelmiştir. Babası şehir emaneti kantar memurlarından Kadri Efendi isminde bir zattır.
Şairenin babası hakkında hisleri şöyle: "Sarhoş, ailesine karşı daima sert ve zalim bir zevc (eş), hissiz, merhametsiz bir baba." Altı yaşında iken annesini müebbeden kaybediyor. Sefalet içinde kuru tahtalar içinde süreüklenen bir hayattan bahsediyor. Şairenin annesi ölünce onunla ilgilenen ve onda şiir hissini ortaya çıkaran bir teyzesi var. Küçük Nezihe'nin daha okula başlaması için babasını zar zor ikna eder. Yalvarmalar, komşuların iknası da eklenince babası Yaşar Nezihe'nin okula başlamasına izin verir.
Şaire Şehremini'deki yaylada açılan Kapıağası Mektebine gider. Lakin küçük Nezihe'nin sevinci üç ay sürer. Babası onun okul harçlığını kesecektir. Haftada iki kuruşluk okul harçlığı çok görülecektir. Mektebe ve hocalarına ve arkadaşlarına o kadar ısınmış olan bu küçük yetim Daha dokuz yaşındadır. Ve pes etmeyecek. Öğle tatilinde oynamak için arsaya çıktığında küçük elleriyle ebem gümeci, deve dikeni ve papatya çiçeği toplamaya başlar. Bunlardan demetler halinde satarak okul harçlığını çıkarmıştır. Fakat buna da küçük bedeni dayanamaz ancak bir yıl dayanabilmiştir. Bir yıl sonra okuldan istemeye istemeye gözyaşları içinde veda etmiştir.
Şairenin çocukluğu nasıl geçmiş ise genç kızlığı da hep böyle elemli bir şekilde geçmiştir. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi teyzesi annesinin ölümünden sonra ona kucak açmışsa da bu sınırlı olmuştur. Yaşar Nezihe, annesinin ölümünden sonra kalbinin bütün muhabbetini ona verdiğini söyler. Geceleri onun kadit dizlerine başını koyarak dinlediği masallar hayal ufuklarının ve hissiyatının açılmasında hayli yardımı olmuştur. Yoksa Merhum Kazancı Bedih'in yorumladığı meşhur gazeli
"mecnun isen ey dil sana leyla mı bulunmaz
Bu goncaya bir bülbül-ü şeyda mı bulunmaz"
Mısraları hasıl olabilir miydi.