Dolar (USD)
35.33
Euro (EUR)
36.47
Gram Altın
3032.68
BIST 100
10000.72
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
04 Ağustos 2019

Ferruh Bozbeyli

60’lı yılların sonunda Türkiye’nin o zamana kadar gördüğü en genç meclis başkanıydı.

Beyefendiliği, vakur duruşu, ağırbaşlılığı Türk siyasetine damgasını vurdu.

Kendisini geçtiğimiz günlerde 92 yaşında kaybettik.

“Birinci Cemre” isimli kitabından birkaç ibretlik anısını aklımda kaldığı kadarıyla aktararak paylaşmak istiyorum.

Rahmetli Bozbeyli yoksul bir ailedendir.

Gençlik yıllarında aile bütçesine katkıda bulunması için İskenderun Limanı’na çalışmaya gönderilir.

Limanda gemilere tomruk yüklenmektedir.

O devirde yükleme işi insan gücü ile yapılıyor.

Çok iri ve ağır tomrukları kalabalık bir işçi grubu bir anda ve hep birden güçlerini vererek yerinden oynatmakta ve gemiye yüklemektedirler.

Her işçi grubundan en güçlü-kuvvetli olanını o gruba amele çavuşu yapıyorlar.

Bozbeyli’nin içinde bulunduğu grubun çavuşu yüksek sesle “hooooop!” diye bağırmakta, işçiler bu sesle eşzamanlı olarak hep birlikte tomruğa güçlerini vererek, tomruğu gemiye fırlatmaktadırlar.

Amele çavuşu tomruğu kaldırırken avazının çıktığı kadar “hoooop!” diye bağırır, çok güç harcıyor gibi gözlerini belertirken, tomruğa sadece parmaklarının ucu ile temas eder, işi işçilerin üzerine yıkarmış.

Bozbeyli diyor ki;

Siyasi yaşamımda dikkat ettim, bazı politikacılar aynı amele çavuşunun yaptığını yapıyorlar.

Sadece ses çıkarıyorlar!

Bozbeyli, mensubu bulunduğu Adalet Partisi’nden 50 kadar milletvekili ile ayrılmış, Demokratik Parti’yi kurmuştu.

Adalet Partisi’nden ayrılanlar, tekrar eski partilerine dönmeleri için baskı görmektedirler.

Eski bir müftü olan Demokratik Partili bir milletvekili, eski arkadaşları olan Adalet Partili bir grup milletvekilini evinde misafir eder.

Misafirler, müftü efendiyi sıkıştırmakta, Adalet Partisi’ne dönmesi için dil dökmektedirler.

Müftü efendinin hanımı, misafirlere çay ikram etmek için odaya girip çıkmakta, odadaki konuşmalara kulak misafiri olmaktadır.

Müftü efendi, bir ara hanımına döner, şöyle seslenir:

— Hanım bak!

— Arkadaşlar, Adalet Partisi’ne dönmem için ısrar ediyorlar, ne dersin?

Hanım tereddütsüz;

— Hoca, paraya ihtiyacın varsa oturduğumuz bu evi sat, kendini satma!, der.

Hoca, ertesi gün Demokratik Parti’de hem olayı ve hem hanımının sözlerini aktarır.

Lâkin, hoca, kısa süre sonra Adalet Partisi’ne döner.

Bozbeyli’nin talebelik yıllarında Rahmi Bey isminde tıp tahsili yapmakta olan bir arkadaşı vardır.

Rahmi Bey bir kan hastalığı olan İdiopatik Trombositopenik Purpura hastasıdır. Hastalığın o yıllarda tedavisi çok müşküldür. Bozbeyli ve Rahmi Bey, arada bir Aksaray’dan bir tavşan almakta, kan merkezine birlikte götürmekte, tavşanın kanından yapılan ilaç Rahmi Bey’e verilmektedir.

Rahmi Bey, doktor olduktan kısa süre sonra da hayatını kaybeder.

Rahmi Bey o genç yaşına rağmen erdemli davranışları ile Bozbeyli ve çevresinde derin izler bırakmıştır.

Rahmi Bey’in talebe evinde Bozbeyli ve birkaç arkadaşı bir pazar sabahı birliktedirler. Sokaktan bir gazocağı tamircisi geçer. Rahmi Bey tamirciyi eve davet eder.

— Gazocağımın şurası, şurası bozuk kaça tamir edersi?, der.

Tamirci fiyatı söyleyince, Rahmi Bey, o miktarı doğrudan tamirciye vermeye kalkar. Adam almak istemez, ben bir şey yapmadım, neden alayım, dese de Rahmi Bey ısrarla parayı kabul ettirir.

Tamirci gittikten sonra yanındakilere:

— Sabah kendimi tutamadım, gazocağımı kendim tamir ettim, tamirci sokaktan geçerken, ben gazocağımı tamir etmeseydim bu adamcağız çocuklarına rızık götürecekti, ben engel oldum, buna vicdanım razı olmadı, der.

Rahmi Bey belediye otobüsüne valizle binince birkaç bilet fazla atarmış, belediyenin hakkının geçmesini istemez, “valizim olmasa birkaç fazla kişi binecekti” dermiş.

Dünya’dan böyle bir Bozbeyli geçti.

Allah rahmet eylesin.