Dolar (USD)
35.35
Euro (EUR)
36.79
Gram Altın
3005.67
BIST 100
10045.49
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
05 Ocak 2025

Ferdi Tayfur, Orhan Gencebay ve diğerleri…

Memleketin en şöhretli, en yanık sesli sanatçılarından Ferdi Tayfur’un vefatı, milyonlarca hayranını derinden yaraladı.

Merhum Ferdi Tayfur’un vefat haberinin geldiği andan defin sürecinin tamamlandığı ana kadar gösterilen ilgi, sergilenen “yürek yangınları”, ünlü şarkıcının birçok gönülde “taht” kurduğunu, unutulmaz izler bıraktığını iyice gösterdi.

Bu “hüzün” dalgasının en dikkat çekici taraflarından biri de, en parlak dönemlerini bizim gençlik yıllarımızda yaşayan Merhum Ferdi Tayfur’un hayran kitlesi arasında, şimdiki gençlerden, hatta çocuklardan nicelerinin de bulunması.

Günü birlik şöhretler” çağında, her şeyin hızla tüketildiği bir dönemde, geçmişle bugün arasında böyle bağlar kurabilen zatlar, elbette “sanatçı” unvanını hak ederler.

Şöhretlerinin büyük bölümünü kalça-göbek-külot şovlarına ve özel hayatlarındaki“rezilliklere” borçlu olan tiplerin kirlettiği bu atmosferde, yakın zamanların “edepli” sanatçılarını yakından tanımak,hepimize iyi geliyor, iyi gelecek.

Merhum Ferdi Tayfur’un filmlerine, şarkılarına yansıyan “hayat pratiği”nin bazı unsurlarını beğeniyor değilim elbette.

“Hatasız kul olmaz”, malûm.

Allah rahmet eylesin.

Allah taksiratını affetsin.

Onlar bir yana.

Ferdi Tayfur’un ve diğerlerinin iyi taraflarını alalım, güzelliklerini görelim.

Merhum Ferdi Tayfur, sanatına “özel hayatını” bulaştırma gayretinde olmadı.

Şöhretini katlamak için “ikide bir sevgili yapmak”, magazin muhabirlerinin önlerinde bekleyip avlandıkları barlarda, pavyonlarda boy göstermek…

Ekranlara çıkmak, magazin gündemlerinde yer bulabilmek için kırk takla atmak gibi rezil çabalara meyletmedi.

Kendisine “hayranlık” duyanlara hep saygıyla hitap etti.

Şöhreti arttıkça arttı, konserlerine gelenler statlara, meydanlara sığmaz oldu ama o hiç şımarmadı.

O büyük şöhreti hazmetmek çok zor iştir.

Şöhret afettir.

Anaforuna kapıldığınız an, sizi dibe çeker götürür.

Bitersiniz.

Yakın tarihimiz, şöhretin şaşırttığı, rezil rüsva ettiği nice zavallı ile doludur.

Merhum Ferdi Tayfur’un on milyonda bir insanın yakalayabileceği şöhrete ulaşmasına rağmenseviyeyi hiçbir zaman düşürmemesi; daha çok kaset satmak, daha çok gişe yapmak için “çirkin” yollara başvurmaması, etrafındakileri havasıyla, kibriyle yıkıp geçmemesi, nefsine hâkim olabilen, hırslarına gem vurabilen bir sanatçı olduğunu gösteriyor.

Bunu nasıl sağladı, Şeytan’ın bazı büyük tuzaklarından nasıl kurtuldu acaba?

Bunu düşünürken, bizim gençlik yıllarımızdaki o iklimin birçok şöhreti, “yanlış işlerden” uzak tuttuğunu gördüm.

Mesela…

Bir Orhan Gencebay var.

O da çok saygın bir Sanatçımız.

Dünya müzik otoritelerinin ortaya koyduğu ürünlerden hayranlıkla bahsettikleri Büyük Sanatçı’nın, seviyeyi düşürmediğini görüyoruz.

Değeri gittikçe artan, eskimeyen bir sanatçıdır Orhan Gencebay.

Büyük Sanatçı’dır.

Halk Adamı’dır.

Dikleşmeden “dik duran” bir hâli vardır.

O günlerden bugünlere kalan merhum şöhretlere bakın…

Merhum Cüneyt Arkın, Merhum Münir Özkul, Merhum Nejat Uygur, Merhum Barış Manço, Merhum Erkin Koray

Ve diğerleri…

Hepsinin üst düzey saygınlıkları vardır.

Özel hayatlarından ziyade “sanatlarıyla, rolleriyle” öne çıkan simalardır.

O günlerde “yan yollara” sapanlar, şöhretlerine şöhret katmak için “medyatik birlikteliklere” yönelenler, büyüklük taslayarak etrafı kırıp geçirenler, birer birer silinip gittiler…

Rezil rüsva oldular, unutuldular ya da kötü şöhretler olarak kaldılar…

Birileri ise hep “saygın” oldu.

Partilerin, ideolojilerin, günü birlik gelişmelerin üstünde kaldı.

Biz, çocukluk, gençlik yıllarımızda “saygınlıklarını” koruyarak şöhretini arttıranların hangi ideolojiye mensup olduklarını bilmezdik pek.

Böyle konular gündeme gelmezdi.

Politikanın çekişen unsurlarından hangisini tercih ettiklerini pek de söylemezlerdi.

Gençlik yıllarımızdan hatıraları bugünlere kalan sanatçılar arasında, politik ya da ideolojik tercihlerini insanların gözlerinin içine soka soka sergileyenler, politikaya bulaşanlar da var elbet.

Onlar,“yanlış usullerle şöhret arttırmaya, gündeme gelmeye çalışanlar gibi” değerlerinden çok şeyler kaybettiler.

Toplumun bir kesiminin temsilcisi olma tercihleri, onları diğer kesimlerden koparttı.

Politikacılara, ideolojilere malzeme oldular.

Partiler, ideolojiler üstü kalanlar, kendileri ile takip edenleri arasında “sanatlarıyla” bağ kuranlar…

Başka başka yollara yönelmeyenler, günün sonunda kazandılar.

Onlar, çok farklı görüşlerdeki insanların “sevdikleri ve saydıkları” sanatçılar…

Geçmişten bugüne baktığımda…

Birincisi, bizim zamanımızda “hanımefendiliğe, beyefendiliğe” atfedilen önemin, o günlerin sanatçılarının duruşlarını belirlediğini görüyorum.

İkincisi, kendilerini günlük politikanın anaforundan, politikacıların dönemlik ve sandıklık hesaplarından uzak tutanların, toplumun kalbinde özel yerler edindiklerini görüyorum.

Üçüncüsü…

O da yazının şu satırlarına kadar işaret etmediğim bir “ortak” özellik…

“Sokaktaki vatandaştan kopuk olmayan”, onların hissiyâtını yansıtan, tercümanlık eden sanatçıların çok daha kalıcı olduklarını görüyorum.

Merhum Ferdi Tayfur’un vefatını üzüntüyle karşılayanlara bakın…

Her dünya görüşünden, her ideolojiden, her yaşantı tarzından insan yok mu tabloda?

Merhum Barış Manço’yu, Merhum Cem Karaca’yı,MerhumFerdi Tayfur’u, Sayın Orhan Gencebay’ı ve diğerlerini, farklı dünya görüşlerindeki, hayat tarzlarındaki insanlarımızın “ortak duyguyla” beğenmesi, saygı duyması, üzerinde çalışılmaya değer bir konu değil mi araştırmacılarımız için?

Ve “kör kutuplaşmadan, kısır çekişmelerden” rahatsız olan herkes için!