Fenerbahçe Üniversitesi
G.SARAY-F.BAHÇEu2008maçı konuşuldu. İki haftadan beri her iki büyük takımın arasındaki maç gündeme geliyor, gazete sayfalarını bununla ilgili haberler işgal ediyor. Medyadaki spor yorumcuları konu olarak derbi maçı seçiyorlar. Gazeteleri eline alan okuyucular maçla ilgili haberlere bakıyorlar, yoksa okumuyorlar. Kısaca Galatasaray-Fenerbahçe maçı bütün gündemi kaplıyor.
Önce maçla ilgili sosyopsikolojik analizimizi yapalım: 22 Aralık 1999 yılından beri Galatasaray Kadıköy'de galibiyet yüzü görmüyor. Galatasaray pazar günkü maçta istikrarsız gidişi engellemek ve şansızlığını gidermek için maça çıktı. İlk yarıda daha üretken takım Fenerbahçe idi. Fenerbahçe'de topu rakibe bırakmayan, oyunu egemenliği altında tutan anlayış mevcuttu. Galatasaray'ın kafasında sanki yenilmemek vardı. Oyuncu seçimleri de hatalıydı Galatasaray'da.
Galatasaray'da beklenti yüksek gibiydi ama Selçuk İnan bilerek yedek bırakılmıştı. Galatasaraylı futbolcular ceza sahası içinden tek bir şut dahi çekemediler. Ayrıca o kadar gaflette idiler ki, oyuncular ilk yarıda Fenerbahçe ceza alanında topla buluşamadılar. Maç boyunca isabetli şutları hemen hemen yoktu.
İki takımın başkanları bir araya gelmedi. Dursun Özbek ve yöneticiler maçı protokol tribününden izlediler. Fenerbahçeliler maçı kendi localarından izlediler. Başkanların bir araya gelmemesi bize göre şık olmamıştır. Bu coğrafya kırgınlıkları kaldıramaz, çünkü en ufak bir kıvılcım taraftarlar arasında şiddete dönüşür. Kulüp yöneticilerinin dostluklarını eylemleri ile göstermeleri gerekir.
Maçtan sonra Volkan Demirel şöyle dedi: "Alışagelmiş bir durum bu galibiyet. Maçtan önce de söyledik biz bunu. Alıştık artık ve Galatasaray'ın alışması gerekiyor. Ben yere bile yatmadım. Maziye bakıldığında Fenerbahçe'nin daima kazandığını görüyoruz." Doğaldır ki galibiyete Volkan Demirel'in sevinmesi ve bunu dile getirmesi en doğal hakkıdır. Unutulmaması gereken nokta Galatasaray'ın kazanma arzusunun olmamasıydı.
Bu arada Beşiktaş'ı ve Şenol Güneş'i unutmayalım. Karakter abidesi olan Şenol Güneş emin adımlarla, sanki ders vererek başarısını sürdürüyor. Temenni edelim ki başarılı olsun. Beşiktaş Avrupa'da sesini duyursun. Adana maçını kazanan Beşiktaş'ın maçları keyif veriyor.
Fenerbahçe Üniversitesi kurulmasını son derece yerinde ve olumlu buluyoruz. Umuyoruz ki bu köklü ve güzide kulübümüz sporun her sahasında ve eğitimde kendini göstersin. Fenerbahçe Üniversitesinin kurumsal kimliğinin gelişmesine katkı vereceğini umuyorum.
Trabzonspor'un değerli başkanına diyeceklerimiz var. Ersun Yanal değerli bir insan ve kısmen de başarılı bir antrenör. Umuyoruz ki başarılı bir grafik çizsin. Ama Trabzonspor'da Ersun Yanal başarılı, istese de, olamaz. Milli formayı giymiş, kariyer sahibi Trabzon'lu bir antrenör daha yararlı olabilir.
Son olarak yine belirtelim, bize göre futbol bir spor dalı değildir. Futbol toplumları uyutan ve oyalayan bir gösteri türüdür.
Sonuç: "Eğitim ve spor iç içe olmalıdır. Fenerbahçe Üniversitesi hayırlı uğurlu olsun."